Zl Çeviri Portekizce
60,373 parallel translation
Tüm bu tatsızlıkları ardımızda bırakıp eskisi gibi yola devam etmememiz için bir sebep göremiyorum.
Não há motivo para não esquecermos estes acontecimentos desagradáveis e continuarmos como estávamos.
Hiç rahatsızlık vermek istemiyorum.
Não quero incomodar.
Sana veya ailene bir saygısızlık yok burada.
Não há falta de respeito em relação a si ou à sua família.
Bu kadar hızlı nereye gidiyorsunuz?
Aonde vais tão depressa?
Epeydir o kadar hızlı hareket ediyorum ki gerçekte kim olduğunu veya burada ne işimiz olduğunu düşünmek için durmadım bile.
Tudo aconteceu tão depressa que nem parei para pensar em quem tu realmente és e no que fazemos aqui.
Ben oraya uçakla, onların tekneyle gideceğinden daha hızlı gidebilirim.
Eu consigo chegar lá mais depressa de avião do que eles de barco.
Hayatımı yeniden canlandırmak için hızlı nakde ihtiyacım vardı.
- Sim. Precisava de dinheiro fácil para recomeçar a minha vida.
Hızlı geçiş vericileri.
Dispositivos para pagamento de portagens.
Birkaç rahatsızlık yaşandı ve güvende olmak iyidir.
Houve uns distúrbios e é melhor jogar pelo seguro.
Küçük bir araba hırsızlığı operasyonumuz vardı.
Tínhamos um esquema de roubo de carros.
Hamile olduğunu, nişanlandığını, terfi aldığını veya bunların hepsini söylemezsen başarısızlığa mahkumsun.
A menos que diga que estou grávida, noiva, que vou ser promovida, ou todas elas, estou destinada ao fracasso.
Tam bir saygısızlık.
É uma violação.
- Hızlı ve Öfkeli.
- Velocidade Furiosa.
Seni her bir Gölge Avcısı'na kıyasla daha güçlü, hızlı ve ölümcül yaptım.
Tornei-te mais forte, rápido, mais letal do qualquer outro Shadowhunter.
" Rüzgâr gibi hızlı, Orman kadar yoğun olun.
" Move-te ligeira como o Vento e sólida como a Madeira.
- Daha hızlı koş öyleyse.
- Corre mais rápido!
Sessiz Kardeşler, incittiklerinizin kabuslarıyla size rahatsızlık vermek için zihin kontrolünü kullanırlar.
Os Irmãos Silenciosos usam o controlo da mente para nos assombrar com pesadelos com quem magoámos.
Hem de çok hızlıca.
E muito rápida, já agora.
Clary Fairchild, tüm kötücül ahlaksızlıklardan arınmış olduğun tescillendi.
Clary Fairchild, foste considerada livre de todas as impurezas demoníacas.
- Kötücül ahlaksızlıkla lekelenmişsin.
- Tens impurezas demoníacas.
Biri daha hızlı iyileşmem için verdi.
Foi-me dado para me curar rapidamente.
Hazımsızlık yaşıyorsun gibi.
Pareces ter falta de fibras.
Hızlısın ama yeterince değil.
És rápida, mas não o suficiente.
Başından geçenlerden sonra haksızlık ettim.
Após tudo o que passaste, não foi justo.
Tam bir başarısızlık abidesi gibi hissetmenin haricinde harikayım.
Para além de me sentir uma grande fracassada... Ótima.
Kader Mızrağı'nı ve madalyonu ele geçirmeye başarısızlık mı diyorsun?
Chamas conseguir uma parte da Lança do Destino e o Medalhão um falhanço?
Hatırlıyorum da Eobard başarısızlığını cezalandıracağını söylemişti.
Parece que recordo o Eobard mencionar como eles os iria castigar por mais um falhanço.
Bu iki şeyi gerçekleştirebilecek tek kişi de hızlı adam.
E o tipo rápido é o único que pode fazer essas duas coisas acontecerem.
- Onlardan hızlı koşamayız.
- Não podemos fugir deles.
Ve bazen olay, kimin en sert vurduğu ya da kimin en hızlı koştuğu değilmiş.
Às vezes não se trata de quem é mais forte ou mais rápido.
Haksızlık bu.
Isto não é justo.
Başarısızlığın kabul edilemez.
A tua falha é inaceitável.
Başsavcı hızlı aramalarında kayıtlı mı?
Tem o Procurador Geral em marcação automática?
"Slide" diye okunuyor. Parklardaki kaydırak gibi. Çocukların büyük alana daha hızlı gitmesini sağlıyor çünkü.
Chama-se slide, como os escorregas no parque infantil, pois vicia as crianças, atirando-as para as drogas pesadas.
O kadar hızlı değil pislik.
Não tão depressa, lixo.
Bana ve kızıma saygısızlık mı ediyorsunuz?
Acham que me faltam ao respeito e à minha filha?
Haksızlık görünce mücadele ederim.
Quando vejo injustiça, luto.
Epey hızlı, değil mi?
Isso parece rápido, certo?
Burada yalnızlık çekiyorum ve evimi özlüyorum sanırım.
Acho que me sinto sozinho aqui e tenho saudades de casa.
Hızlı davran Oliver.
Age depressa, Oliver.
Senin dediğin yeterince hızlı değildi Oliver!
O teu modo não é rápido o suficiente!
Şifresi 1234'müş ve kendisi çok orijinal olduğu için masaüstünde "Oliver Queen Bilgi" yazan bir klasör vardı. - Hızlı oldu. Evet.
- Isso foi rápido.
Bay Başkan, saygısızlık olarak anlamayın ama başınız kanıyor ve sarsıntıda uygulanacaklar protokolümüz NFL'inkinden bile katı.
Senhor, com todo o respeito, a sua cabeça está a sangrar, e o protocolo de concussão é mais rígido que o da NFL.
Kart açmak değil bu, acımasızlık.
Isso não é jogar com força. Isso é crueldade.
Acımasızlık olan, bu şehrin insanlarının belediye başkanı olarak senin olmaman.
Crueldade seria esta cidade não te ter como Presidente.
Şansına hızlı koşabiliyorum.
Para tua sorte, consigo correr depressa.
Endişelenme, hızlı olacağım.
Não te preocupes. Serei rápido.
Saygısızlık etme.
O Don Hector está a ser muito generoso. Não lhe faltes ao respeito.
Öncesinde kalp rahatsızlığı yaşamış mıydı?
Atenção, um homem adulto... Ele tem historial de problemas cardíacos?
Daha hızlı sür.
Conduz mais depressa.
O kadar hızlı değil dostum.
Boa tarde, amigos.