Çekme Çeviri Portekizce
1,664 parallel translation
- Fotoğraf çekme, lütfen...
Fica aí mesmo!
Dur yırtacaksın. Ucundan çekme öyle...
Vais rebentar com isso, não o ponhas assim com a ponta.
Araba sürerken beni çekme, lütfen? - Dikkatimi veremiyorum da.
Podes não me filmar, enquanto estou a conduzir, por favor?
Acil bir durumda çekme ihtimali olan telefonu yanımda olmayan telefona tercih ederim. - Tamam.
Numa emergência prefiro ter um telefone que pode não funcionar do que não ter um telefone que não funciona.
Odamızın parasını ödemeniz beni sorguya çekme ya da tehdit etme hakkını vermez.
Pagar o nosso quarto não lhe dá o direito de me interrogar ou ameaçar.
Kovan çekme tırnağı ve atıcısının izlerine göre... HK SL8 tüfeğinden ateşlendiklerini biliyorum.
Baseada nas marcas do extractor e do ejector, sei que foram disparadas por uma HK SL8.
Chicago'da programı yapıp film çekme hayali kurduğumuz günler dün gibi.
Não parece que ainda ontem fazíamos o programa em Chicago e sonhávamos com o cinema?
Frank'in ne isteyeceğini bilemedim, - ve herkes çekme kahve sever.
O café é para o Frank.
Bazen, - çekme beni - Bir bardak şarabım ve yanımda Buster'ım var.
Então, às vezes, não me filme, tomo um copo com o meu Buster, aqui.
İstifanı kabul etmem, Arthur, o yüzden boşa zahmet çekme.
Não aceito a sua demissão, Arthur, por isso não se incomode.
- Yağ çekme.
- Não o deixe todo cheio.
Tam anlamıyla bir kafa çekme.
Seca total. Não, não.
Hayır, hayır. "Kafa çekme" falan olmayacak, tamam mı?
Não vai haver "seca".
İyi, iyi. Bu sene ki piknikte, halat çekme yarışmasında sağlam adamımız olacaksın değil mi?
Então, posso contar contigo para ganharmos o jogo no picnic da empresa, certo?
Şu anda deliksiz bir uyku çekme düşüncesinin bana nasıl iyi geldiğini anlatamam.
Você não faz ideia de como o pensar numa noite de sono me faz sentir neste momento.
İşe yaramak zorunda. - İki kez çekme lüksümüz yok.
- Não podemos repetir.
İnan bana, tetiği çekme arzusunu anlıyorum.
Acredita, eu entendo o impulso para puxar o gatilho.
Lütfen konuyu kendine çekme.
- Não fiques ofendido, por favor.
Acı çekme faslını dün 4 sularında geçtim.
Ultrapassei a agonia ontem, por volta das 16h.
Paraliz etmemek, kalbinin temiz bir MRI'ını çekme şansımı riske eder. Hayatını kurtarmak için bu gerekli, yani Emma'nın hayatını kurtarmak için gerekli.
Não paralisar a coisa implica não conseguir uma boa RM ao coração, necessária para salvar a vida dele e a da Emma.
O saçmalığa beni çekme.
- Não me venhas com essa trampa!
4 yıIda 10 milyon dolar oldu. Sanırım tetiği çekme zamanımız geldi. Ne düşünüyorsunuz?
Acho que está na hora de arriscar, o que acham?
Dikiş çevresinde çekme var mı?
Nota-se alguma coisa nas zonas de sutura?
Hayır, onu çekme.
Não, não puxa isto.
Umutsuzluk içindesin farkındayım ama kardeşimi de bunun içine çekme.
Eu sei que anda desesperado, mas não arraste o meu irmão consigo.
Dikkat çekme, silah kullanma.
Sê discreta e não uses armas.
- 33 yaşında bir erkek, kimliğinde fotoğrafçı olduğu yazıyor, Russel Crow'un resmini çekme hatasında bulunmuş ve sonucunda kamerası rektumuna girmiş.
Fotógrafo de 33 anos, estava do lado de fora do Ivy. Cometeu o erro de tentar fotografar Russell Crowe. Atacado com sua câmera, enfiada em seu reto.
Bir saat içinde çekme yerinden alabilirsin.
Vá buscá-lo à Recolha daqui a uma hora.
Sakın nutuk çekme. Benim de yeğenlerim var.
Não preciso de um sermão, Natalia, está bem?
Çekme izleri buldum.
Tenho aqui umas marcas de arrastamento.
Dikizci resim çekme sanatı Tosatsu diye bilinir.
A arte da fotografia voyeur é conhecida por Tosatsu.
Hiç paran var mı? Bankadan çekme şansım yokmuş.
Não tive oportunidade de ir ao banco.
Acı çekme ve keyif alma arasında kurduğu ilişkiyi güçlendirmek için muhtemelen bu sırada mastürbasyon yapıyor.
É durante este tempo que muito provavelmente se masturba, para poder reforçar a associação entre sofrimento e satisfação.
Bak Jesse aşık olduğumuz zaman acı çekme riskini göze almış oluruz.
Olhe, Jesse,... é como quando nós... quando nos apaixonamos,... temos uma chance de podermos nos machucar.
Bekle, bekle! - Beni çekme!
Espera, espera, espera, espera, não me puxem!
Tırnaklarını çekme gibi mi?
Estilo, arrancar-lhes as unhas dos pés?
Ve sonra yumuşak dudaklarından bir iç çekme sesi duyuldu. Ne harika bir hikâye!
E depois um suspiro saiu da sua boca.
Şimdi müsaade edersen kafa çekme pantolonumu giyeceğim.
Agora, se me dás licença. Vou vestir as minhas calças para beber.
Halat çekme yarışlarında hep kötüydün.
Sempre foste péssimo no jogo da corda.
Rob Dow. İkisi de çekme kamyonu şoförüydü.
Ambos eram condutores de camiões de reboque.
Çekme kamyonu şoförü?
Eram condutores de camiões de reboque?
Benim Bethany'min çekme kamyonu şoförleri ile hiç işi olmadı.
A minha Bethany nunca se envolveria com condutores de camiões de reboque.
Birinin bunun cezasını çekme vakti dedi.
Ele disse que era altura de alguém pagar por isso.
Bu film çekme işi göründüğünden daha zormuş.
Esta merda de fazer filmes é mais difícil do que parece.
Çekme.
Não tire fotografias.
- Sakın bu numarayı çekme.
- Nem sequer tentes ir por aí!
- Beni kenara çekme, Miguel.
- Não me deixes fora desta, Miguel. - Ramon!
Kürek çekme sporu.
Remo. CLUBE NAVAL DE HENLEY
Çekme kahve mi?
Café simples?
Peki kendi güvenlik amirlerinizi sorguya çekme konusunda ne yaptınız?
- E interrogar o vosso pessoal?
- Kendini naza çekme.
Não sejas modesta.