English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Ç ] / Çıkmıyorum

Çıkmıyorum Çeviri Portekizce

578 parallel translation
- Hayır, çıkmıyorum.
- Não me irei.
Artık Bob'la çıkmıyorum.
Já não saio com o Bob.
Yukarı çıkmıyorum.
Não vou lá cima.
Son zamanlarda çıkmıyorum, niye ki?
Por acaso não tenho saído, porquê?
- Artık dışarı çıkmıyorum.
- Não quero sair.
Çıkmıyorum.
Não vou.
Buna karşı çıkmıyorum.
Não nego isso.
- Çıkmıyorum.
- Não contradigo nada.
Ben dışarı çıkmıyorum ve siz de içeri gelmiyorsunuz.
Não sairei, e vocês não entrarão.
Çıkmıyorum. Geri ateş edebilirsin demeden çıkmam.
Só saio quando disseres que posso ripostar.
- Tanrım! Bunu son söyleyen adam, peşinden "ama 13 yaşındakilerle çıkmıyorum" demişti.
A última vez que disseram isso acabaram com "Mas não namoro com 13 anos".
Ne şanslısın! Ben de çıkmıyorum.
Sorte a tua, porque eu também não.
Hiç dışarı çıkmıyorum.
Quase nunca saio.
Ben artık klası olmayan erkeklerle çıkmıyorum.
E eu já não saio com tipos sem estilo.
Ben bu ambulanstan çıkmıyorum.
Eu não saio!
- O zaman sahneye çıkmıyorum.
Está bem. Então vou para o palco. É isso.
Çıkmıyorum.
Eu sou livre.
Suçlamalara hazırım, ama yasaların dışın çıkmıyorum.
Estou preparado para as consequências, mas não violamos a lei.
Ben çıkmıyorum.
Eu não vou sair.
Gezintiye çıkmıyorum.
Não vou apanhar este cruzeiro.
Bu benim evim ve çıkmıyorum!
Esta é a minha casa, e não me mudo!
İşte bu yüzden artık gecede iki ayrı gösteriye çıkmıyorum, yavrum.
É por isto que não faço duas representações seguidas.
Aklından hiç çıkmıyorum değil mi?
Nunca estou longe dos teus pensamentos, pois não?
Sadece onunla çıkmıyorum Eddie.
O encontro não era só com ele, Eddie.
Onun grupta olduğunu duyana kadar çıkmıyorum.
Só toco se ele se comportar.
İyi ki TV'ye çıkmıyorum!
É mais fácil não estar na televisão.
Dışarı falan çıkmıyorum ben.
Não vou sair...
Oraya çıkmıyorum.
Não vou!
- Yukarıya çıkmıyorum.
- Eu cá não subo.
30 pound kaybedene kadar yukarı çıkmıyorum. ... ve uzun bir süre öyle de olacak. - Sen de kokuyu aldın mı?
Eu não vou subir aquelas escadas até perder mais uns 14 quilos, que vai levar um bom tempo.
Sık sık dışarı çıkmıyorum.
Eu não costumo sair.
Evet, uzun süredir randevuya çıkmıyorum.
- Eu não tenho feito isso faz tempo.
Bir daha yukarı çıkmıyorum.
Não volto a ir lá acima. - Nunca mais!
Dışarıya pek fazla çıkmıyorum.
Não saio muito.
Artık evden fazla çıkmıyorum.
Estou acostumado a ficar em casa.
Evliliğimle göstermek istedim ki,... her ne kadar yoldan çıkmış olsa da, ben inanıyorum ki bir kadının sunduklarını reddetmesine engel olan..... doğuştan sahip olduğu şefkat ve inceliğidir. Tüm bunlara rağmen, ben kendisini ömrümün sonuna dek güvenebileceğim bir erkek olarak görüyorum.
Queria mostrar, com o meu casamento, que, embora tenha sido traído pela sua bondade e cortesia, que o impediam de repelir os avanços de uma mulher, o considerava um homem a quem podia confiar o que resta da minha vida.
- Yukarı çıkmıyorsun. - Evet, çıkıyorum!
- Não vais subir.
Koca Jim ve senin aynı ahırdan nasıl çıkmış olabileceğinizi hala anlayamıyorum.
Não a imagino a ter nenhuma ligação com o Big Jim.
Hatırlatıyorum ki önceki yıllarda olduğu gibi, uçaklar emrinizde olacaktır çiftçileri küfe karşı uyarmanız için, asmaları mahveden bir hastalık, insanları perişan eden diğer ideolojik hastalıkla ayni anda ortaya çıkmıştır.
Lembro-lhes, que a exemplo dos anos precedentes, aviões e folhetos serão colocados à vossa disposição. Folhetos para lembrar aos camponeses que o míldio, a doença que destrói as vinhas, fez a sua aparição, pela primeira vez, ao mesmo tempo que essa outra maleita, ideológica, que assola os homens.
Hatırlıyorum bir keresinde, Paris'te, sigara almak için dışarı çıkmıştı.
Lembro que uma vez em Paris, ele tinha só saído pra comprar cigarros.
Onunla yaşamıyorum hatta buna karşı çıkmıştım ancak şunun da farkındayım ki adamın beyni çalışıyor.
Bem, eu não vivo com ele... Estava contra ele... mas reconheço... que é uma cabeça.
Üçtür beni içeri atıyorlar üçtür sütten çıkmış ak kaşık gibi yırtıyorum.
Uma ideia gentil... Trancaram-me três vezes e três vezes escapei cheirando a rosas.
İşte buradayım, Kahrolası 13.000 mil ötede kıçımı kurtarmaya çalışıyorum.
Aqui estou eu, a 20.000 Km... A tentar ter uma relação como meu cu.
Bir sigara bile yakamıyorum, çünkü formada kalmam gerektiğini düşüncesi aklımda çıkmıyor
Nem consigo acender um cigaro porque penso que devo estar em forma.
Karşı çıkmıyorum.
Não excluo...
Ben hatırlıyorum, balığa çıkmıştık.
Eu lembro-me. Fomos à pesca.
Bayanlar bir uzlaşma turu için dışarı çıkmışlar, sanıyorum.
As mulheres foram dar um passeio. Uma reconciliação, acho eu.
Marge Sipmson`un elinden çıkmış peynirli patates kokusu alıyorum.
Cheira-me às batatas gratinadas da Marge Simpson.
Tanrım inanamıyorum, işten çıkmış eve gidiyorduk.
Oh, por Cristo! Nós estávamos a voltar do trabalho para casa!
Neden yemeğe çıkmıyoruz? Ben ısmarlıyorum.
Porque não saímos para jantar?
Size inanıyorum, ama bazı meslektaşlarım hassas davranıyorlar... adı çıkmış gemi hakkında.
Acredito em você, mas alguns de meus colegas são cautelosos a respeito de acordos com... naves infames.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]