Éric Çeviri Portekizce
9,549 parallel translation
Eric'in yıllarca herkesten saklamayı başarabildiği gizlenme evi miydi burası?
O esconderijo que o Eric escondera de todos durante anos?
Eric, müsrif rock yıldızı.
Eric, a estrela de rock pródiga.
Aynen, Eric'i mi gördün yoksa?
O que viste? O Eric ou isso?
Eric, sen dahisin.
Eric... És um génio.
- Eric. Eric...
Eric...
Hemen sonrasında Başkan Reagan ve ABD ordusu da kampı yok etmeye çalıştı ama ondan önce Eric'i öldürdüler. Eric, kampta kalan toplumdan kaçmış birisi ama meğerse efsanevi bir müzisyenmiş.
E, logo a seguir a isso, o Presidente Reagan e os militares também tentaram destruir o campo, mas isso foi depois de terem alvejado o Eric, o eremita que vivia no campo e que era uma lenda da música.
Eric'e kötü oldu.
Aquilo do Eric é tão triste, não é?
Eric ve Nell'e soralım.
Vamos verificar com o Eric e a Nell.
- Eric, kaçıranların kamyonetinin izini buldu.
O Eric encontrou a camioneta.
İki yıl sonra Google bir daha denedi. Ve Jobs, Google CEO'su Eric Schmidt'e, aralarındaki centilmenlik anlaşmasını hatırlatan bir e posta yazdı.
Dois anos depois, a Google tentou outra vez e Jobs enviou um e-mail ao presidente Eric Schmidt para lembrá-lo do seu acordo.
- Konuş, Eric.
O Agente Doug Emmerich vai para aí.
- Kens. Ne oldu?
- Eric, os detectives estão mortos.
- İki dedektif de ölmüş, Eric. Tekrarlıyorum.
Repito, os detectives estão mortos.
Ne oldu, Eric?
Podes falar, Eric?
Bana söylediğini tekrarla, Eric.
Eric, repete o que me disseste.
Bize hemen destek lazım, Eric.
Eric, precisamos de reforços.
Adamımız bu, Eric Chambers.
Este é o nosso homem.
Oldukça uç fikirleri olan muhalif blog yazarı ve politika aktivisti.
Eric Chambers. Blogger radical e activista político com algumas ideias muito extremas.
Eric Chambers, tutuklusun.
Eric Chambers, está preso.
Bu hayatındaki en gurur duyduğun an değil mi Eric?
Não é este o momento de maior orgulho da sua vida, Eric?
Pekâlâ, Eric Chambers ile Carl Shelton arasındaki bağlantı neymiş bulalım.
Vamos tentar descobrir qual é a ligação entre o Eric Chambers e o Carl Shelton.
- Maalesef Bay Shelton, Eric Chambers adında birini tanımıyor.
Temo que o Sr. Shelton não conheça ninguém
- İkisini konuşurken...
- chamado Eric Chambers.
Bu grubun kurucularından biri Eric Chambers. - Müvekkilim- -
O Eric Chambers é o co-fundador.
Eric Chambers'ın görüşleri unutulacak gibi değil.
É difícil não notar os pontos de vista do Eric Chambers.
Eric Chambers tetikçi değil.
- O Eric Chambers não é o nosso atirador.
Eric Chambers'ın aradığımız tetikçi olmadığını mı söylüyorsunuz? Neye dayanarak?
Estás a dizer-me que o Eric Chambers não é o nosso atirador?
Her şeye rağmen Eric Chambers olmadığı kanıtlanana dek bizim 1 numaralı şüphelimiz.
No entanto, o Eric Chambers continua a ser o nosso principal suspeito
Biliyor musun Eric, senin için bir son dakika haberim var.
Sabe, Eric, tenho uma notícia de última hora para si.
Bu Eric Chambers'ın binasından.
Isto é do prédio do Eric Chambers.
O zaman Eric Chambers'a kurulan bu tuzağın arkasında olan kişi Frank'i de kullanmış.
Então, quem está por trás disto montou uma armadilha ao Chambers e usou o Frank para fazê-lo.
Eric Chambers için basın kartı alındığına dair nakit ödeme yapıldığını gösteriyor.
Continha o dinheiro usado para comprar um passe de imprensa para o Eric Chambers.
Siz de Bay Lopez'in suikastçı tarafından hedef alındığı Eric Chambers'ın da günah keçisi olduğu bir hikaye yarattınız.
Então, criou uma história na qual o Sr. Lopez era alvo de um assassino e o Eric Chambers era o bode expiatório.
Eric Woodall'ın banka hesaplarında.
- Onde está a prova? - Nas contas bancárias do Woodall.
Şimdi, eğer bunu kanıtlayamazsam, Eric Woodall paçayı sıyırır. Charles Forstman da yırtar.
Se não conseguir provar isso, o Woodall e o Forstman safam-se.
Ama bir yerlerde, Eric Woodall'un değer verdiği biri var ve para oraya gitti.
Mas existe algures uma pessoa da qual o Woodall gosta.
İstediğin kadar tost ekmeği satın alabilirsin, Eric ama hapse girerken yanına alamazsın.
Podes comprar todo o pão que quiseres, mas não o podes levar para a prisão.
Eric, yaklaşıyorlar ve bulduklarında beni aramak isteyeceksin.
- Eric, eles estão a aproximar-se. E quando lá chegarem, tu vais querer ligar-me.
Dün süpermarkette Eric Woodall'la mı konuştun?
Confrontaste o Eric Woodall, ontem de manhã, no supermercado?
Yaranı kaşımaya gelmedim, Eric.
Não vim explorar o teu problema, Eric.
Eric, hadi ama.
Eric, por favor.
Sözde Eric Woodall'a vermiş olduğum parayı mı arıyordun?
Procuras o dinheiro que supostamente dei ao Eric Woodall?
- Bize ne diyeceksin, Eric?
- O que tens para nós, Eric?
Gerekirse Nell ve Eric'ten de yardım al.
Peçam ajuda à Nell e ao Eric se precisarem.
- Başüstüne. - Ve Eric,..
- Sim, Senhora.
... onları bulana kadar aramaya devam et.
- E, Eric, mantêm-te à procura deles, até os encontrares.
Tamam, Eric. Konuş.
Sim Eric, continua.
Tamam, Eric.
Está bem, Eric.
Eric, Kensi ve Sam bizimle orada buluşsun.
Eric, diz à para Kensi e ao Sam para nos encontrarem lá.
Abdul'ü bulduk, Eric.
Eric, encontramos o Abdul.
Eric biraz uzun sürdü ama sonunda anladı.
O Eric demorou um pouco mais, mas finalmente descobriu.