Irkçılık Çeviri Portekizce
310 parallel translation
Ülkenin bu yarısında binlerce yabancı var. Kıtlık yüzünden, açlık ırkçılık yüzünden politik baskılar yüzünden ve bazıları da... bizin gibi inançları yüzünden Avrupa'daki evini terk edip buraya gelen,... kimisi yeni... kimisi 80 yıldır burada olan... yüzlerce insan var.
Há milhares delas nesta parte do mundo e elas têm sido fundadas, algumas recentemente, outras há 80 anos, por pessoas que deixaram as suas casas na Europa devido à carência, devido à fome, devido à perseguição racial e política
Hem bu bir nevi ırkçılık da sayılır. Sınavlar, bütün zamanlarını ders çalışmaya verenlere hitap eder. Ayrıca nevroz, sıkıntı ve cinsel tatminsizlik yaratırlar.
E também porque é uma forma de racismo, porque são destinados àqueles que trabalham a tempo inteiro e porque são criadores de neuroses, de angustia e de frustração sexual.
"Babam hayatını ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadeleye adamış bir liberaldir." dedi.
"O meu pai? Sempre foi liberal. Abomina os preconceitos raciais e sempre lutou contra a discriminação."
Bana ırkçılık suçlaması yapma.
Não comeces com as acusações de racismo.
Şu ırkçılık saçmalığını bir kenara bırakmanızı tercih ederim.
Seria melhor, se evitássemos estas brigas racistas.
Ne zaman soruşturma açılsa, ırkçılık yapıldığını iddia ederek paçayı sıyırmış.
Cada vez em que era indiciado ele contra atacava, invocando difamação e ganhava.
Bunun ırkçılık olduğunu sanmıyorum çünkü ben de yanındayım.
Não creio que seja racismo porque eu estou aqui contigo.
Ben size ırkçılık yaptığınız için saldırdım.
E o editor combativo e liberal começou a atacar-me.
İki çeşit ırkçılık vardır, Bay Escalante.
Existem duas formas de racismo, Sr. Escalante :
Mesele Detroit ve Newark meselesi dostum. Mesele ırkçılık.
É Detroit, é Newark, é o racismo...
Şu ırkçılık meselesini daha az vurgulamalıyız.
Claro que tínhamos que ser brandos no aspecto racial.
Aslına bakarsan tersine ırkçılık sayılabilir bu.
É racismo ao contrário.
İsimden bile ırkçılık akıyor.
Que racismo.
Bense seni işten atmayı düşünüyordum ama ırkçılık deyip dava açarsın.
Pensei em despedir você... mas acusavas-me de discriminação.
Dünyada özgürlüğü korumak için savaştıysak da Amerika'da ırkçılık iki rengi de etkiliyor. Todd Carter gibi zengin bir beyaz bile bunu aşmaya korkmuştu.
Mas nisso era igual a qualquer um, pois, apesar de travarmos uma guerra para manter o mundo livre, a fronteira da cor na América funcionava em ambos os sentidos e nem mesmo um homem rico e branco como o Carter,
Zenciler dışında, gruplaşma, sınıf ayrımı, ırkçılık olmadığını mı söyleyeceğiz?
Que aqui não há um sistema de classes nem castas nem "guetos" nem uma raça superior, excepto respeito aos negros?
Bay Peters, söylemek istediğim, Medgar Evers cinayeti bir ırkçılık suçudur. Politik bir suçtur.
O homicídio de Medgar Evers foi um crime racial um crime político.
Bunu karşıma ırkçılık olarak getirmeyeceksin, değil mi?
- Não faça disto um problema racial.
Yüksek kan basıncı ırkçılık yüzünden oluyor.
A tensão alta é causada pelo racismo.
İddia ettiğim maluliyet ırkçılık.
A incapacidade que vou alegar é racismo.
Bu ırkçılık eğilimleri...
Estas tendências racistas?
Ama kabul etmelisiniz avukat, ırkçılık bir maluliyet olsa bile iş nedeniyle oluşmuş olsa bile yardımcı bir unsur.
Tem de admitir que, mesmo que o racismo fosse uma doença, mesmo que fosse de origem profissional, depende da pessoa.
İşin ırkçılık doğurması ihtimali bile var.
Até existe a possibilidade do serviço provocar o racismo.
- Yargıç Lema'nın tüm itirazlarımı reddetmesinin nedeni ırkçılık.
A única razão pela que a Juiz denega minhas objeções é o racismo.
Kilmer ırkçılık yapan pisliğin teki.
O Kilmer é um racista do caraças.
Belki ırkçılık değil.
Talvez não seja racismo.
Bu ırkçılık- -
Achei racista- -
- Cinayet nedeni ırkçılık... -... olamaz o zaman.
Acabou-se o motivo racial.
Bir tarafta Rubin Carter'ın sunduğu ırkçılık yüzünden suçlandığı, kanıtların saklanması ve yalan ifadelerle ilgili belgeler var, diğer tarafta ise Bay Carter'ın iki farklı jüri tarafından yargılandığı ve bu yargılama sonucunda New Jersey üst mahkemesinin...
Por um lado, Rubin Carter submeteu um documento, alegando preconceitos raciais, coerção de testemunhas e sonegação de provas. Por outro lado, o Sr. Carter foi julgado duas vezes, por dois júris diferentes, e essas condenações foram confirmadas pelo Supremo Tribunal Estadual de New Jersey.
- Buna karşılık bu mahkemeye... sunulan yeni kanıtların ışığında, Rubin Carter'ın mahkum edilmesinin, mantık kullanılmadan tamamen ırkçılıkla ilgisi olduğu sonucuna vardım.
No entanto, o extenso documento demonstra claramente que a condenação de Rubin Carter foi baseada num apelo ao racismo em detrimento do bom senso.
Sizce bu ırkçılık propagandası değil mi?
Considera isso como espalhar ódio racial? Não.
- Bu biraz ırkçılık değil mi?
- Isso não é um tanto racista?
Herkesin siyah olmasını istemek ırkçılık.
É racista sugerir que era bom sermos todos pretos.
Ben de dedim ki "Canı cehenneme". Reddedilme sebebinin, 70'li yılların başında film endüstrisindeki bu kasti ırkçılık olduğu söylenebilir sanırım.
Com essa rejeição em mente, acho que se podia dizer que era uma expressão evidente de racismo na indústria cinematográfica, no princípio dos anos 70.
Böylece projemi bu keşif üzerine ırkçılık üzerine bir tür yorum bağlamında ve bizim kültürümüzde nasıl örtbas edildiği üzerine yapılandırmak istedim.
Então, decidi basear o meu projecto nessa descoberta, como um comentário sobre o racismo e como ele é branqueado na nossa cultura.
sizce bu "nezaket" mi bence bu anti-ırkçılık.
O que vós chamais "amável" eu chamo racismo inverso.
Bu ırkçılık olur. "
Isso seria racismo. "
- Bu resmen ırkçılık!
- Isso é muito racista!
Oh, şu gizlice ırkçılık yapan taco.
Oh, os racistas traiçoeiros de taco.
- Rock'n roll gibi değil. Bu ırkçılık. - Irkçılık mı?
- É racismo?
Şimdi, bu tam olarak, ırkçılık, sınıf ayrımı, erotizm.
Agora, isso é racismo isso é classico, isso é xenofobia.
"Gerçeği söylemek gerekirse, soykırım, kincilik, ırkçılık ve katliamlarlarını tasvip etmem"
"Para dizer a verdade, eu tinha um problemazito, com o genocídio, o ódio, o racismo e assassínio." "E que tal os capacetes?"
Şef Bates Los Angeles pollslnde ırkçılık ya da clnslyet ayrımcılığı... olma lhtlmallnl düşünmese de, yabancılar... polls teşkllatındakl beyaz erkek çoğunluğun... azınlıklar ve kadın sorunlarını görmezden geldlğlnl hlssedlyor.
Apesar do comandante Bates ter categoricamente eliminado a possibilidade de racismo ou sexismo no Departamento de Polícia de Los Angeles muitos intrusos alegaram que os predominantes homens brancos da força policial em geral, ignoram comunidades menores e os direitos das mulheres.
Ben sadece diyorum ki, kendi beyaz dünyasının bütün ayrıcalıklarına sımsıkı tutunmuş beyaz bir liberalin -... evi, işi, eğitim imkanları, hatta Mercedes'i gibi -... siyahlara, ırkçılığın karşısında nasıl durmaları gerektiğini söylemek için biçilmiş kaftan olduğunu söylemek pek mümkün değil.
É que me parece que um branco liberal, que se agarra aos privilégios do seu mundo de brancos - os empregos, as casas, a educação, os Mercedes - talvez não esteja em posição de dizer aos negros como reagir ao apartheid.
Bu konular arasında ırkçılık,.. ... şehirlerdeki şiddet, genç yaştaki suçlular,..
Uma nova realidade estava a chegar às telas.
Ben kimim? Siz polisler aşağılık ırkçılarsınız.
É só um bófia racista que odeia pretos.
Buna ırkçılık denir!
É racismo!
Mahkûmiyet tarihi, 1 Haziran'96, ikinci dereceden cinayet, yıkıcılık, ırkçı saldırı.
Condenado no dia 1 de Junho de 96. Homicídio simples. Vandalismo e crimes de ódio.
Irkçılıkla dolu bir dava. Bu ırkçılık da polisten ve savcılıktan kaynaklanıyordu. Gerçeği biliyorlardı.
Uma atmosfera de grande tensão racial, alimentada pela Polícia e Procuradoria,... que, conhecendo a verdade e a minaram, distorceram, subverteram e destruíram, para condenar um inocente.
Tabi bazıları ırkçı, bazıları ise ırkçılık karşıtıydı.
Alguns eram racistas e outros eram anti-racistas.
Romano'nun ırkçı, cinsel ayrımcılık yapan, elitist bir ahmak olduğunu söyle.
Diz-lhe que o Romano é um imbecil racista, sexista e elitista. Cleo, ele sabe disso.