Issız Çeviri Portekizce
7,453 parallel translation
Senin zamanın geldiğinde böyle ıssız bi yerde ölmeyeceğine söz ver.
Promete-me que quando chegar a tua hora, não será num sítio assim.
Üzgünüm Martinez ama eşyalarını kurcalamamı istemiyorsan beni ıssız bir gezegende ölüme terk etmeyecektin.
Sinto muito, Martinez. Mas se não querias que revistasse as tuas coisas não devias ter-me deixado como morto num planeta desolado.
Evet, gerçekten kendi pisliğimde çiftçilik yaparak ıssız bir gezegende hayatta kaldım.
É verdade, sobrevivi num planeta deserto cultivando na minha própria merda.
İsimsiz kurbanımızın dalağını en sevdiğim ıssız ada albümlerini saymama gerek kalmadan inceleyebilmek güzel.
É bom saber que posso dissecar o baço de uma desconhecida sem me sentir obrigado a listar os álbuns que levava para uma ilha deserta. Ela é uma desconhecida?
Neler yapabileceğinizi gördüğünüzde çok uzun zaman kanın içinde durunca herkesten uzakta, ıssız bir kıyıya çekilmekten başka ne çare kalır ki elde?
Quando vimos aquilo de que somos capazes, quando pisámos sangue tempo suficiente o que nos resta, senão caminhar para uma praia deserta, longe dos outros?
Derisi ıssız bir bar tezgahında bir bardak kan bekleyen bir yılan gibiydi.
A pele lembrava a de uma serpente velha, à espera dum copo de sangue no balcão dum bar deserto.
Doktorlar beyninizde kanama olduğunu saptamışlar ve bu kanamaya müdahale etmek istemişler ama siz hastaneden kaçmışsınız.
queriam drenar o sangue, mas fugiu do hospital.
Şimdi sizi neden çağırdığımızı anlamışsınızdır.
Agora compreendes porque te chamámos aqui.
Bu sabah Serdümen Meeks'le karşılaşmışsınız.
Conheceste o contramestre Meeks esta manhã.
John'ın anlattığına göre yazışmışsınız.
Pelo o que John contou, vocês trocavam cartas.
John'ın anlattığına göre mektup arkadaşıymışsınız.
De acordo com ele, eram praticamente amigos por correspondência.
Dostum, buradan daha önce alışveriş yapmışsınız.
Meu, já fez aqui compras.
Hadi ama, ikiniz çoktan abayı yakmışsınız.
Vá lá, vocês gostam um do outro.
Ne acayip bir kasabaya taşınmışsınız yahu.
Vocês mudaram-se para uma cidade bem esquisita.
- Tamamen ıslanmışsınız.
- Está todo molhado.
- Aklınızı kaçırmışsınız.
- Perdeu o juízo.
O zaman evin içinde yalnız kalmanın neden güvenli olmadığını anlamışsınızdır.
Então, ambas compreendem porque é que não é seguro ficarem sozinhas neste apartamento.
Yanaşma açımızı değiştirmek için rüzgara göre sancak tarafına dümen kırmışsındır.
Virar para estibordo para alterar o nosso ângulo de aproximação.
Bakıyorum daha fazla kazanmaya başlamışsınız.
Estou a ver que subiste na vida.
Birlikte çalışmışsınız.
Treinaram juntos.
- Kaptanları görevden almışsınız diye duydum.
- Ouvi dizer que depõe Capitães.
Daha önce de kullanmışsınız.
Disseram-me que já o fez antes.
- Görüyorum ki Monkey ile tanışmışsınız.
Já vi que conheceram o Monkey.
Bizzat imzalamışsınız. Öyle mi yapmışım?
- Você fez-lhe uma dedicatória.
Hepsini yanlış çalmışsınız.
Estão a roubar tudo mal.
Neler olduğunu duymamışsınız?
Não sabe do que se passa?
Bakıyorum bileklikleri takmışsınız bile...
Vejo que já têm as pulseiras.
Eva'dan daha çok susamışsınız.
Estava com mais sede do que a Eva.
Hepiniz buradaymışsınız.
Estamos todos aqui. Óptimo!
- Hatake'nin kızıymışsın gibi konuştun.
Falaste como se fosses a filha do Hatake.
Ama öyleyse bu sadece farkı anlayacak kadar kötü adamla tanışmamışsınız demektir.
Mas se sim, isso significa que ainda não conheceu bandidos suficientes para saber a diferença.
General, bence siz emirlerinizi tam olarak anlayamamışsınız.
General, acho que não entendeu bem as suas ordens.
Bay Danvers'ın acil durumda iletişime geçilecekler listesinde siz varmışsınız.
O Sr. Danvers indicou-o como contacto de emergência.
Senin kafana girdi ve senin aldırışsız, sadakati gerilmiş biçimde davranmana sebep oldu.
Enfiou-se na tua cabeça, fazendo-te agir como... Independentemente disso, as lealdades estão tensas.
Sonra da birdenbire sizde santral retinal ven tıkanıklığı gelişince uçuş sırasında görme kaybı yaşamışsınız.
E, depois, de repente... tem uma oclusão da veia central da retina. E perdeu a visão durante um voo.
Yedi ilâ yedi buçuk arasından evden dışarı çıkmışsınız.
Entre as 19 : 00 e as 19 : 30, você saiu de casa.
- Hemen de anlamışsınız.
- E acabámos de nos conhecer.
Denizci Hanı'nda kalmışsınız.
Viveu na Pousada do Marinheiro.
Geçen sene 25 Eylül'de giriş yapmışsınız.
Registou-se em 25 de Setembro do ano passado.
Çiçek takmışsınız ama.
No entanto, usa uma flor.
Yapmanız gerekeni yapmışsınız.
Fizeram o que tinham de fazer.
Vinci Emniyeti'ne girmeden önce, sekiz yıl Los Angeles şerif departmanındaymışsınız.
Trabalhou oito anos na Polícia de Los Angeles antes de vir para Vinci.
- Kendisine yasak madde satmışsınız.
Vendeste-lhe uma droga restrita. Não vendi!
- Siz de kalmışsınız sanırım.
Parece que você também estava à mercê.
Bakıyorum da yanındaki kız için abayı yakmışsın!
Vejo que perdeste a cabeça por essa desgraçada!
- Annenle iyi iş çıkarmışsınız.
- Tu e a tua mãe estiveram bem.
Vali dostuma oldukça sıkıntı çıkarmışsınız.
Parece que você tornou-se um incómodo para o meu amigo, o Governador.
Ne neden... Neden bunu yapmak için gönüllü olacak mışsınız?
E porque... estaria disposto a fazer isso por mim?
Baro sınavından bayağı yüksek bir not almışsınız.
Passou o exame com distinção.
Fransa'da yaralanmışsınız diye duydum.
Ouvi que a magoou em França.
Eric'i kurtarmışsınız.
Salvaram o Eric.