English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ I ] / Isırmaz

Isırmaz Çeviri Portekizce

341 parallel translation
Seni ısırmaz.
Não te vai morder.
Korkma, seni ısırmaz.
Não tenha medo. Não te vai morder.
Seni ısırmaz. - Git hadi. Lenayla tanış.
- Vá conhecer a minha Lena.
Bu durumda bir kongre üyesini bile ısırmaz.
Assim como está, nem num Congressista morde.
ÖIüler ısırmaz, derler.
Diz-se que os mortos não mordem.
Korkmayın, ısırmaz
Está ótimo. Ela nunca morde.
Oh, hayır, o asla ısırmaz
Oh, não. Ela nunca morde.
Yine de gerçekten kötü biri değildir. Havladığı kadar ısırmaz.
No entanto, não é um mau tipo.
Seni ısırmaz.
Não te morde.
Korkmayın, ısırmaz.
Não se preocupe.
Endişelenme, Carmela seni ısırmaz genç ve güzel adam.
Não tenha medo, Carmela não morde... rapazes novos e bonitos.
Çok tatlıdır, ısırmaz...
Mas não faz mal a ninguém. E muito bonzinho.
Beni ısırmaz, sevdi beni.
Ele não me morde, gosta de mim.
Seni ısırmaz.
Ele não te vai morder.
Korkma, seni ısırmaz.
Não tenha medo. Não lhe vai morder.
Bu köpek ısırmaz.
Isso não pega.
Hadi, seni ısırmaz.
Então, não mordo.
Kalp krizi geçiren hastalar genellikle dillerini ısırmaz.
As vítimas de ataques cardíacos não mordem a língua.
Sıçanlar ısırmaz.
Os ratos não mordem.
O asla ısırmaz.
Ele não morde.
Ayışığı ve bir nefes taze hava seni canlandırmaz mı?
Será que o luar e um pouco de ar a refrescarão?
Amiralin karısı şişeyi kırar kırmaz buna basacağım.
Eu safo-me. Assim que ele sair, arranca.
Treni kaçırmaz mısın? Tren 12 : 15'de.
- Não vais perder o comboio?
- Sızdırmaz, değil mi?
- Não mete água, pois não?
Eminim Bay Kaplan birkaç kırışığa aldırmaz.
Tenho a certeza que Mr. Kaplan não se importar com alguns vincos.
Ressam, yaptığı işin tutkusuyla öyle vahşileşmişti ki, gözlerini tuvalden, karısının yüzüne bakmak için bile ayırmaz hale gelmişti.
"pois o pintor enlouquecera com o ardor do seu trabalho " e raramente desviava os olhos da tela, " nem mesmo para contemplar o rosto da esposa.
İçinde sızdırmaz bir kabuk var. Ama dış çeperinde kepenkler ve bu eski demiryolu tamponları var.
Há uma cápsula dentro, está pronta... e há a parte externa, com telas... e pára-choques de trem.
Hava sızdırmaz bölmede emniyette olur.
Ela ficará segura no compartimento hermético.
Bu kuruluş başarısızlığı kaldırmaz.
Esta organização não tolera fracassos.
Bunun yapısı o kadar baskıyı kaldırmaz.
A estrutura não suporta a pressão.
Hiç taşırmaz mısın?
Ganha muitas vezes esse jogo?
Sızdırmaz kabın bunu yapmaması gerekirdi.
Não devia acontecer a um recipiente de vedação apropriada, pois não?
Yani, Monterey'e gitmezsek aldırmaz mısın?
Quer dizer que não te importas se não formos para lá?
Şu lanet dergileri kaldırmaz mısın şuradan?
Não pode se desfazer dessas malditas revistas?
Garsonların üstüne düşemez... masanın altına sıkışamaz... hırsız alarmını çalıştırmaz... yanan odalara insanları kilitlemez... yangın söndürücüyü kendi suratına açmaz... ama bence otel birkaç gün... böyle başa çıkmalar olmadan da yapabilir. Ne düşünüyorsun Basil?
Ela não cai para cima dos empregados, não fica presa na cadeira, não dispara o alarme anti-ladrões, não fecha ninguém em cozinhas a arder, não faz explodir extintores na sua própria cara, mas acho que o hotel pode passar sem isso por uns dias, não achas?
- Hayır, ısırmaz.
- Não.
Şaka kaldırmaz mısın canına yandığım?
Você não tem espírito de humor?
İlk hastalandığımda... bu odayı tamamen sızdırmaz hale getirdim... böylece içeri ekstra oksijen pompalanabiliyor.
Quando adoeci, mandei isolar esta sala toda, para poderem bombear oxigénio adicional.
Dahası Venüs kayalık ve metal barındıran hidrojen fakiri bir gezegendir oysaki Velikovsky geldiğini düşündüğü yer olan Jüpiter hidrojen dışında neredeyse hiçbir şey barındırmaz.
Além de que, Vénus um mundo rochoso e metálico, pobre em hidrogénio, ao passo que Júpiter, de onde Velikovsky imaginava que viesse, é composto quase exclusivamente de hidrogénio.
Baksana, sen hiçbir şeye aldırmaz mısın?
A vocês näo importa nada?
— Isırmaz, kış uykusunda.
- Ele não faz nada.
Tüm tetikler sızdırmaz cam bir korunağın ardında.
Todos os mecanismos estão por detrás de um vidro selado.
Sızdırmaz girişe saf vazelin sürüyorum.
Estou a selar o orifício com geleia de petróleo.
Cam tüp hava sızdırmaz bir şekilde içeriye giriyor.
O tubo de vidro assegura uma penetração hermética.
Birine onu sevdiğini söylemek baş ağrısından başka şey kazandırmaz.
Se dizemos a alguém que o amamos só arranjamos dores de cabeça.
Böylece, su yatağı iki sızdırmaz yatak katman arasında akıyor... ve su, üstteki katmanın basıncıyla akıyor. Bu sıkışmış su, sizin havuzunuzu besliyor... ve havuz da borularla çeşmenizi besliyor.
Portanto, a água deslizada por debaixo da camada superior, submetido sob pressão, formava uma camada cativa que alimentava o tanque por uma ressurgência... e o próprio tanque alimentava a fontainha por uma série de tubos... que a levava até à aldeia por gravidade.
Tüm pencereler de kapalı ve sızdırmaz.
As janelas estão seladas.
Hiç şaşırmaz mısınız?
Nunca se esquece duma réplica?
Bay Acme, Jessica'nın şarkısını hiç kaçırmaz.
Acme não perde uma única noite, quando há uma actuação da Jessica.
Bir denizkızının sutyeni kadar sızdırmaz bir dava tesis etmem lazım.
Preciso de construir um caso que seja tão justo como o corpete de uma sereia.
Tatlım, sakın ondan korkma. Seni ısırmaz.
Não tenhas medo, não te vai morder.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]