Şalım Çeviri Portekizce
4,379 parallel translation
Yoksa daha önemli olan meseleyi mi tartışalım?
Ou vamos discutir assuntos mais urgentes?
Tamam, ama önce daha çok istihbarata ulaşmaya çalışalım. Daha çok...
Primeiro, vamos investigar e arranjar mais informação.
El sıkışalım mı?
Então podemos apertar a mão?
- İstersen vardiyadan sonra kapışalım?
Queres lutar depois do turno e descobrires?
Pekâlâ, hadi bugün bunu tersine döndürmeye çalışalım. Olumsuz tecrübelerden öğrenebileceğimiz olumlu şeylerden bahsedelim.
Falaremos das coisas positivas que podemos aprender das experiências negativas.
Yapmaya çalışalım.
Fazem-no corretamente.
O yüzden, el sıkışalım, olur mu?
Portanto, vamos cumprimentar as pessoas.
Bu arada da istediği şey için ona çabuk bir zafer kazandırmaya çalışalım.
Entretanto, vamos tentar aquela vitória rápida que ela pediu.
- Az konuşalım, çok çakışalım.
Menos conversa, mais acção.
Aklım başka yerde olduğu için şalımı orada unutmuşum, Evan da üzerinde testler yapmış.
Deixei o meu cachecol para trás, porque tinha a cabeça noutro sítio, e o Evan foi examiná-lo.
Seninle biraz dostane bir şekilde kapışalım dedim.
Só pensei em fazer uma competição amigável.
Bir aile açıklaması olacak. Olabildiğince kontrol altında tutmaya çalışalım.
Uma declaração de família, para tentar manter o controlo possível.
Akıllı olduğunu biliyor artık. Şimdi de kibarlık konusuna çalışalım.
Agora que ele sabe que és esperta, vamos tratar de seres simpática.
- Hadi biraz çalışalım.
- Vamos trabalhar.
Gel, yeni kızla tanışalım.
Vem conhecer a novata.
Tamam. Birlikte çalışalım Ajan Callen.
Vamos trabalhar juntos, Agente Callen.
- Düşünmemeye çalışalım.
- Tenta não pensar nisso.
Bunu ofisinde tartışalım.
Vamos conversar mais sobre isso no seu escritório.
Pekâlâ, burası birazdan Gece Hiddetleriyle kaynayacak o yüzden yere yakın uçalım ve Hiccup'ın nerede olabileceğini... ve kaç tane Gece Hiddeti olduğunu öğrenmeye çalışalım.
Este lugar vai estar repleto de Night Fury's, por isso vamos voar baixo até termos a noção de onde o Hiccup possa estar. E quantos Night Fury's há.
Şimdi de yıldızımızla tanışalım!
E agora, vamos conhecer a nossa estrela!
Bu zaman zarfında da biz işimize devam edip.. Milverton'nın ortağını bulmaya çalışalım.
Enquanto isso, vamos continuar e tentar identificar o cúmplice do Milverton.
Belki de zor ama yapmaya çalışalım ve neler oluyor görelim.
Mas vamos avançar e ver no que sai.
Başlangıç olarak büyük patronla tanışalım.
Para começar, vamos conhecer o grande kahuna,
İdareten bir çözüm bulmaya çalışalım.
Vamos concentrar-nos numa solução por enquanto.
Görünüşe göre tuz bazlı bir hidroksitin varile dökülmüş hali, bu durum kurbanımızın yağını eritmiş, işte bu nasıl sabun olduğunu gösterir.
- Deve ter sido algum tipo de hidróxido à base de sal, que foi colocado no tambor, dissolvendo a gordura da vítima, produzindo sabão.
Bir gelişme var mı? Salı geceleri baban gerçekten ne yapıyordu?
O que fazia o teu pai de verdade nas terças à noite?
Geçen salı selam vermek için uğramıştım.
Passei por lá na terça-feira para dizer um olá.
Anladım ve sana desteğimi göstermek için Film biletlerini alacağım, ama salı gününe olacak. Ve şeyi izleyeceğiz...
Eu entendo e, para mostrar o meu apoio, vou comprar os bilhetes, mas vai ser para terça e vamos ver :
Ayrıca, artanlarla krakerin üzerine koymaya bayıldığı güzel, yumuşak peynirlerden yapıyorum. Yani neden şimdi emzirmeyi bırakayım ki?
Além disso, até uso alguns dos restos para fazer um queijo bom e cremoso que ele adora barrar nas bolachas de água e sal, por isso para quê parar de amamentar agora?
Mike, 2008 salıncak eyalet modellemesinin özetini aldın mı?
Mike, tem o modelo de 2008 do estado decisivo?
Ama geçen salı günü doğum günümdeki akşam yemeği planımızı iptal etti.
Mas na Terça passada, ela ligou a cancelar o nosso jantar, no dia dos meus anos.
Pekala, tütsüm, palaspasım ve bagua aynam var.
Tenho incenso, sal grosso, espelho baguá.
Tüylü şal mı?
Boás de penas?
Gloria, patenlerini giy ve benimle biraz salın bakalım.
Gloria, põe os patins e vem fazer piruetas comigo.
Frankfurt'dan ayrıldığım zaman, yani salı günü.
Vai sempre de férias sem a sua mulher?
- Öyle. Evet. Sisteminizdeki adrenalin ve noradrenalin salınımı sizi iyimser hissetmenize neden oluyor, dürtüleriniz sizi buna sevk ediyor, makul risk değerlendirmesi.
A libertação de adrenalina e noradrenalina no sistema fá-la sentir otimista... e achar que os impulsos a levam a uma avaliação razoável dos riscos.
Salındıktan sonra ne oluyor bakalım.
Vejamos o que sucede quando saírem.
Ayrıca bir keresinde çocuğun tekini salıncağın önüne ittim ve kol bileğini falan kırmıştı sanırım.
Fabulosa. E uma vez empurrei uma criança de um balanço e ele partiu os punhos ou algo assim.
Ve eğer yargısal bir uygunsuzluk kanıtlanırsa... David Clarke'ın hukuki affını garantilemek için gerekli her önlemi alacağım.
E, se for comprovada a impropriedade judicial, tomarei todas as medidas adequadas para garantir a David Clarke um perdão presidencial.
Salınım yapmaya başlıyorlar.
Estão a começar a oscilar. - Isso é grave?
- Salınmış mı?
- Ele foi solto?
Şeker hastasıyım. Tuzlu yemek yiyemem, doktor yasakladı.
Eu tenho diabetes, não posso comer sal, ordens do médico.
27 Kasım Salı, 1962.
Terça-feira, 27 de novembro de 1962
Ama ikimiz de âletimi, kocaman Jor-El ekranında ortalıkta salınırken görmenin süper olacağı konusunda hemfikiriz sanırım.
Mas penso que ambos concordamos que seria espetacular ver o meu "coiso" a flutuar por aí, enorme, na câmera do Jor-El.
Şiddetli bir mast hücre degranülasyonu geçirmiş ve bu durum büyük miktarda histamin, triptaz ve kimaz enzimi salınımına neden olmuş.
Ele tinha uma desgranulação aguda dos mastócitos, resultando a libertação de histaminas, tripasses e quinasses.
Ya da şalındaki DNA'sını yanlış yorumladığımı.
Ou que interpretei mal o ADN dele no teu cachecol.
Kapışalım mı?
Queres ir?
Yani, en azından kanun adamıydım ta ki bu adamın vefat eden sevgili babası, hukukçu ordusunu üzerime salıp itibarımla oynun oynayana kadar, öyle değil mi?
Pelo menos, eu era um agente da lei até que o saudoso falecido pai deste homem mandou o seu exército de advogados contra mim e fez a festa com a minha reputação, não é?
Hipotalamusun altındaki "geruck" bezi Ziegevolklara özgüymüş ve feromonların ter bezleri aracılığıyla salınımını kontrol etmeye yarıyor.
A glândula geruck, que fica por baixo do hipotálamo, é exclusiva dos Ziegevolk e destina-se unicamente a regular a libertação de feromonas através das glândulas sudoríparas.
Mesela kurtarıcımızın yüzünün izlerini taşıyan şal.
Por exemplo, o sudário com a marca do rosto do Nosso Salvador...
Rose, salı gününü bir atlatalım.
- Rose, depois de terça-feira...