Dalın Çeviri Rusça
806 parallel translation
Dalın! Neyiniz var sizin?
Давайте сюда!
Bu hâlde yanlış bir iş dalındasın ve bırakmalısın demektir.
Тогда ты занят не тем делом и тебе лучше уйти.
Güçlü bir işaret ışığı oluşturmak için ağaç dalını muhafaza ettim.
Наготове у меня были сухие ветки для сигнального костра.
- Dibe dalın.
И готовьтесь к погружению.
Dalın şimdi düşünceler, ruhumun derinliklerine. İşte geliyor George Clarence.
О замыслы мои, на дно души нырните!
Önünüze çıkan ilk patikaya dalın. O sizi bir şekilde denize götürür.
Можно спасаться разными путями, но девять из десяти ведут к воде.
Dalın üzerinde bir güvercin
В сирени птица-красота
- Bazen ona açıklamaya çalışırdım... Ciddi müzik dalında... saygın herhangi bir şey üreteceksen mutlaka doğru atmosfere sahip olmalısın.
- Я иногда пытаюсь ей объяснить, что если xочешь сделать что-то выдающееся в серьёзной музыке, то нужна соответствующая атмосфера.
Hangi fizik dalının sana gelmesini istersin?
Что вы ожидаете от своего выбора? Именно физики.
Belki de fizik sadece dünyayı kapsayacak, gerçekliği tarif edecek kadar genel olan, yasa ve ilkeleri olan bir sistemi oluşturan bilim dalının imajinasyonuydu.
Мне казалось, что физика есть именно той наукой, которая создает правовые системы и принципы, которые являются настолько общими чтобы быть в состоянии описать реальность, обхватив весь мир.
Ve o ağacın üzerinde bir büyük dal varmış ve o büyük dalın üzerinde... bir dal varmış ve o dalın üzerinde bir yuva varmış.
"На том дереве был сук..." "а на том суку была ветка..."
Dalın oraya! Kazın!
Пошел отсюда.
- Durduruldu. - Dalın.
Закрыть главный клапан.
Polis teşkilatının tümü de gelse... böyle içeri dalıp karımı sorguya çekemezler.
Мне плевать даже если они из полиции. Они не имеют права вламываться сюда и задавать вопросы моей жене.
Bana bakın, dalıyorum.
Я сам прыгну.
Bir kutup kedisini bir ağaca kadar kovaladım garip bir agaç dalının üzerine
( Скромняга поет )
Kim olduklarını sanıyorlar da, paldır küldür dalıyorlar?
- Что за выходки? Вломились...
Nasıl olur da televizyonun şaka olduğunu düşünmeye cüret ederim? Bu yarışmayı izleyenlerin artık hiçbiri Dal Po'nun testi çaldığını iddia edemeyecek. Harika değil mi?
Разве я смею считать его шуткой? что Даль По украл ответы теста
Kanıtınız olmadan yalan yanlış dedikodu çıkardınız. Dal Po'nun testi çaldığına dair kanıtınız var mı?
Вы распустили слухи без каких-либо доказательств что именно Даль По украл тест?
- Dal Po ağabeyim cüzdanını evde unutmuş. - Ne? Ne yapacağız?
Братец Даль По забыл свой кошелек наверняка далеко не ушёл!
O ağaç dalını sevdiniz mi?
Вам нравится эта деревяшка?
Kelly, çabuk dosyaların içine dal. ve bana bu civarda oturan eski mahkumların listesi getir. Özellikle 7. blok ve Maple'ı kapsayan 3-4 km lik kesitte.
Келли, достань все дела и составь мне список всех, кто проживает в тех местах, в пределах двух миль от 7-ой Мэйпл.
Dalışa hazırlanın.
Приготовиться.
Dalışa hazırlanın.
К погружению готовы.
- Dalışa hazırlanın! - Peki efendim.
Приготовиться к погружению.
Dalışa hazırlanın.
Приготовиться к погружению.
- O zaman dalını.
- Тогда в ветку.
Şu koluma bakın, kurumuş dal gibi büzüştü.
рука, как ветка пораженная, иссоХЛа.
Kardeşimin büyük balo salonuna dalışını, bizi ayıplayan dostlarımızın bakışlarını... asla unutamayacağım!
Ты меня шокировал. Вы все меня шокировали.
Dal parçasını da ben bulmuştum.
{ C : $ 00FFFF } Я первый нашёл палку!
çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu, adımların duyulmadığı... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış, bu frizden uzaklara üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... koridorlar, salonlar, galeriler boyunca... başka bir çağdan kalma bu hüzünlü malikânenin mimarisi... bu kocaman ve şatafatlı malikâne... koridorların, sonu olmayan koridorları takip ettiği... sessiz, metruk...
гостиным, перегруженным убранством века иного, к безмолвным залам, где звук шагов того, кто идет, поглощается коврами, столь тяжелыми, столь плотными, что орнамента, стелющегося под потолком, с его ветвями и гирляндами, словно старинной листвой, как если бы сам пол был еще песком или гравием, или каменными плитами, по которым еще раз иду я вперед, по этим коридорам, через эти гостиные, галереи, в этой постройке - века иного, в этой огромной, роскошной, барочной гостинице -
çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ;
к безмолвным залам, где отзвук шагов поглощается коврами, столь тяжелыми, столь плотными, что ни единый отзвук шагов не долетает до его собственного уха, как если бы само ухо было далеко, далеко от ковров, очень далеко от этого тяжеловесного и пустого убранства, далеко от этого замысловатого орнамента, стелющегося под потолком, с его ветвями и гирляндами, словно старинной листвой, как если бы сам пол был еще песком или гравием, или каменными плитами, по которым шел я вперед, как бы навстречу вам, меж этих стен, отягощенных деревянными панелями, гипсом, лепниной, картинами, гравюрами в рамках, среди которых я шел вперед,
Bir kişiye on kişi dalınır mı?
Много против одного.
Sonunda da söğüt dalından güzel bir sepetin içinde ve bir incir tabakasının altında..... - çünkü Ağustos ayıydı - kafasını aldılar!
Франческо Паоло, прекрати валять дурака.
20 metreye dalın!
- Погружение на 20 метров.
Küçük dal parçalarını birleştiriyor
когда поёшь, работать веселей.
Kendimi gölgelerin ve ışık yansımalarının arasında kaybolmuş buldum. Suyla yükselen rehavet denizine dalıyordum.
Я бросил всё ради единственного увлечения - наблюдениями за движением света и тени, и словно погрузился в летаргический сон в ванной.
- Kestane ağacının dalı.
Каштан. Heт.
Buralarda bulunmaz. Yok canım, biraz sarmaşık, birkaç dal kesin, güzelce sıkıştırın, üzerine de bir boya çektiniz mi tamamdır!
Вы вырвете лишайник, срежете несколько ветвей, немного упрочните основание, подметете, и все будет нормально.
Ağzınızdaki o söğüt dalıyla asla doğru yüzmeyi öğrenemezsiniz.
Вы не научитесь плавать, пока не отпустите эту ветку.
Suya dalışınızı görmüştüm.
Я видел, как Вы ныряете.
Kayanın arkasına baktım, dalış elbisesi yoktu.
Я проверил за скалой, его водолазный костюм исчез.
Yakınındaki bankta oturan yaşlı bir adam saatlerce boşluğa bakıyor ; mumya gibi hareketsiz, topuklarını birbirine dayamış çenesini iki eliyle sıkı sıkı tuttuğu bastonunu üzerine yaslamış boşluğa dalıp gitmiş saatler önce.
Высохший как мумия старик на скамейке напротив, не шевелясь, сдвинув ноги, положив подбородок на крепко сжатую обеими руками ручку трости, бесконечно долго глядит в пустоту и сидит так часами.
Var olan tek şey yürüyüşün ve bazen dalıp, bazen kayan güzelliğe, çirkinliğe, aşinaya, şaşırtıcıya yabancı kalan sadece etrafında, gözlerinde, tavanda, ayakucunda, gökyüzünde, kırık aynanda suda, taşta kalabalıklar arasında sürekli belirip kaybolan şekil ve ışıklara takılan bakışın.
Всё это есть в твоей походке, в твоём взгляде, который медлит и скользит, безразличный к красоте, к уродству, ко всему знакомому, к неожиданному, сохраняющий только смешение форм и света, которые беспрерывно рождаются и тают, - вокруг тебя, в твоих глазах, на потолке, у твоих ног, в небе, в твоём треснувшем зеркале, в воде, на камнях, в толпе.
Ve sonra, bilirsiniz nasıI olduğunu. En iyi niyetinizle, kimseyi rahatsız etmeyi hayal bile etmeksizin, sohbete dalıp iyi vakit geçirirsiniz. Farkına bile varmadan öyle gürültü yaparsınız ki...
хотели как лучше... спокойно поговорить... { \ cHFFFFFF } и вдруг заболтались... что этого больше не будет.
Uzmanlık dalıma göre güzel bir okulda Yunanca dersi verebilirdim ancak burada sıcağın alnında el değmemiş savanalarda dolaşıp yöresel otlar ve mineral numuneleri toplamaktayım.
под летним небом собирая местные травы и образцы минералов.
Sürekli olarak derin düşüncelere dalıp, Tanrı'nın gözünde ne kadar değersiz olduğunu hayal ediyordu.
Так что он держался отчужденно, замыкаясь в мире своих собственных мыслей, часто связанных с его воображаемой недостойностью в глазах Бога.
Fakat Venüs'ün yüzeyinin şaşılacak derecede sıcak olduğunun asıl kanıtı ilk uzay mekiği Venüs'ün bulutlarının içine dalıp yavaşça yüzeyine konduğunda elde edildi.
Но настоящее доказательство того, что поверхность Венеры - невероятно горячая, появилось, когда первый космический аппарат пролетел сквозь облака Венеры и медленно приземлился на поверхности нашей соседней планеты.
İnsanların dalı ayrı olsa da, şu an 4 milyon yıllık ağaçtaki diğer dalların geleceğini de etkilemekteyiz.
Люди стоят на одной ветви. Но теперь мы рассмотрим будущее каждой ветви этого дерева, возрастом в 4 миллиарда лет.
Binlerce yıl boyunca, kudretli gemiler uzayın boşluğunda ilerlediler, ve sonunda Dünya gezegenine doğru dalışa geçtiler, malesef boyutları hesaplamadaki felaket bir hata sonucu, tüm savaş filosu bir köpek tarafından yutuldu.
Еще несколько тысяч лет могучие космические корабли бороздили космическое пространство и, наконец, упали в стремительном пике к поверхности Земли, где, по причине досадной ошибки масштабирования, вся объединенная космическая армада была случайно проглочена одной маленькой собачкой.
Dalışa hazırlanın.
Погружение.