Soluk Çeviri Rusça
803 parallel translation
Bir soluk durmuyorsun. - Nereye gidiyorsun?
Ну, что уставилась, хочешь познакомиться?
Melanie Hamilton! Soluk yüzlü, yapmacık sersem. Ondan nefret ediyorum.
Мелани Гамильтон - притвора и дурочка!
- Soluk yüzlü, kısa boylu olan mı?
Про бледного коротышку?
- Kısa boylu, soluk yüzlü.
- Бледный такой, невысокий.
Artık soluk pastel renkleri tercih ediyorum. Bana daha çok yakışıyor.
Предпочитаю пастельные тона, они мне больше идут.
- Rahat soluk alamazdı herhalde.
У него, наверное, дыхалка слабая.
Aslında güzellik sırlarının bir kısmını hanımefendiyle paylaşıp... onu soluk benzinden kurtarabilir miydin... merak ediyorum.
Собственно, я хотел сказать, что ты можешь поделиться секретом с хозяйкой, чтобы она не была такой бледной.
Cadılar, soluk yüzlü Hekate'yi çağırıyorlar ve soluk yüzlü cinayet...
и волшебство Свершает таинства Гекаты бледной ;
Soluk, küçük yüzlü bir kadın için uygun hiç.
Это подходит для глупых простушек.
Birkaç dönüşten sonra soluk soluğa kalıyorlar, sızlanıyorlar. Birinin onlara koltuk getirmesi gerekiyor. Henri dostum, senin derdin ne?
А покружишься с ними и уже задыхаются.
Onlara kızıl adamların her şeyini öğret, soluk benizli kardeş.
Расскажите бледнолицему брату всё о краснокожих.
Zamansız ölümünün ardından ağıt yakayım. Lancaster sülalesinden soluk bir kül yığını şimdi.
Ещё хочу над доблестным Ланкастром, над гибелью безвременной рыдать.
Aynı zamanda, ruhumu teslim etmeye çok çalıştım. Ama hain sular hep çıkışı tıkadı, salmadılar ruhumu ; bırakmadılar, boşluğa, o engin özgür havaya kavuşsun. Soluk soluğa çırpınan bedenimde sıkışıp kaldı.
Много раз старался умереть я, - злое море держало душу, не давая ей лететь в пустой и вольный чистый воздух, и зажимало в трепетной груди, которая едва не разрывалась, стараясь в море душу изрыгнуть.
- Hayır, Tanrı sizi inandırsın, tek kelime etmediler. Dilsiz heykeller gibi, soluk alan taşlar gibi, sapsarı ölü suratlarıyla birbirlerine baktılar.
Помилуй Бог, ни слова не сказали, как будто камни или истуканы, и, бледные, глядели друг на друга.
Orada parıldayışına bak ne kadar soluk ve beyaz.
Смотри, как она сияет. У нее такая бледная кожа.
Bu kadar soluk ve Beyaz oluşuna şaşmamalı.
Неудивительно, что ты такая бледная.
Daha çok soluk aldıkça daha çok doku oluşuyor ve daha çok büyüyor.
Чем больше оно дышит, тем больше ткани производит и тем сильнее растёт.
Arabanın öbür ucunda uçurumun tepesinde oturmak zorunda kaldım. Orada oturdum ve sattlerce soluk alıp verdim.
Я прислонился к скале, и долго так стоял, никак не мог отдышаться.
Onu duyuyor musun? Sesli ve öfkeli şekilde soluk alıyor.
Ты уверена, что у вас тут какое-то животное?
Doktor, insanlar ölürken böyle soluk alır değil mi?
Доктор, когда люди так дышат – это перед смертью, да?
Annem de böyle soluk alıyordu!
Мама вот так же дышала!
Sürekli soluk soluğayım.
Я живу в ритме постоянных перемещений.
- Soluk alamıyorum.
- Я задыхаюсь.
- Soluk almaya yetecek kadar, hepsi bu.
Только для дыхания и все.
Benes soluk aldığında oksijeni tanka itmek için yeterli basınç oluşacaktır.
Давления хватит, чтобы заполнить резервуар? Да.
Ben... soluk... alamıyorum.
Я... задыхаюсь.
Nasıl da derin soluk alıyor!
Как бурно дышит ее грудь!
Göğsün kabarır, hızlı hızlı soluk alırsın, kavunların zıplayarak koşa koşa bana gelirsin...
Вскочишь, и побежишь ко мне, трепеща грудки запрыгают...
Nabzı ve soluk alışı normalin altında.
Его пульс и дыхание все еще далеки от нормы.
Hayatta olduğunu gösteren birşey kalmayacak, ne sıcaklık, ne de soluk.
Ничто : ни слабый вздох, ни след тепла.
İşte oradasın, soluk benizli!
Вот ты где, бледнолицый. Вот где.
Çok soluk.
Очень смутно.
Soluk almadan sana kişisel özgürlük hakkında saatlerce vaaz verecektir.
Они могут говорить, говорить и говорить о свободе... О личной свободе.
"soluk mor üzerinde kalbimin dansları..."
"Взглянуть хочу на танец..."
"Kalbimin soluk mor aspodeller üzerindeki dansları"
"Взглянуть хочу на танец Асмодели,.."
Giysileri o kadar soluk ve paspal ki bu dünyadan değiller sanki.
Как жалок вид их и как дик наряд. Они так отличаютсяот прочих жильцов Земли. И все ж они на ней.
Şimdi de uyanıp, yemyeşil, soluk bir suratla, neler yaptığına mı bakıyor?
Не выспалась и видит в черномцвете, что до похмельярадовало взор?
Yüreğim seninki gibi soluk olsa kendimi hor görürdüm.
А яне рук, а белокровьясердца бы стыдилась.
- Tabii ki görebilirsin oğlum. Sounder'dan ses soluk var mı?
- От Саундера ни слуху, ни духу?
Soluk al.
Дышите.
Soluk benizliler, yakası yıpranmışlar, sana hayatını anlatan hapishanede, tımarhanede, hastanede geçen günlerini anlatan kekemeler.
Жёлтые лица, изношенные манжеты, заики, всегда готовые поведать историю своей жизни, рассказать о времени, проведённом в тюрьме, в сумасшедшем доме, в больнице.
Rengin çok soluk.
У тебя слабость.
Rengim mi soluk?
Слабость?
- Evet, soluk.
- Да, слабость.
Denherder ve Charlie soluk soluğa oturup koca et parçasına ne olduğunu Charlie'nin karısına nasıl anlatacaklarını düşünmüşler. Bu komik değil.
Чарли с Денхердером отдышались и стали думать, как объяснить жене Чарли, куда подевалось мясо из холодильника.
- Seks yaşamına yepyeni bir soluk getirecek.
Он добавит нам 10 лет сексуальной жизни.
Bu sevgi ; soluk almamızı sağlayan hava bizi besleyen toprak, bize hayat veren su ve ışık.. ... kadar gereklidir.
И эта любовь нам необходима - как воздух, который мы вдыхаем, как земля, которая даёт нам плоды, как вода и свет, дающие нам жизнь.
Soluk yeşil ipek...
К вашей нежной коже подойдёт светло – Зелёный шёлк.
Çok soluk ve yakışıklı biriydi.
На казни присутствовали сотни людей.
Yalnızca soluk aldı diye fırtınalar yarattıysa...
Если один вдох, как буря.
Sen de soluk soluğa kalıyorsun.
Это от сигарет.