A little bit of everything translate Turkish
107 parallel translation
I've done a little bit of everything.
Her şeyden biraz yaptım.
With me it's... it's a little bit of everything.
Bende - Her şeyden biraz var. Sırt ağrısı ve baş ağrısı.
A little bit of everything.
Her türden biraz.
Oh, a little bit of everything.
Herşeyden biraz işte.
A little bit of everything I like.
Sevdiğim ne varsa, hepsinden azar azar.
He said a little bit of everything.
Her şeyden biraz dedi.
I'm a little bit of everything, I guess.
Her şeyden bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum, aslında.
Oh, you know, a little bit of everything.
- Bilirsiniz her zamanki şeyler.
Yeah, they sell a little bit of everything.
Evet, her şeyden az çok bulunur.
- Oh, a little bit of everything.
- Karışık bir şeyler.
Because they're just a little bit of everything.
Gördün mü, çünkü, uh, onlar her şeyin biraz karışımı değil mi?
- I do a little bit of everything.
- Her şeyden biraz anlarım.
I just packed a little bit of everything.
Sadece her şeyden biraz biraz aldım.
A little bit of everything.
Azar azar her işten.
I do a little bit of everything.
Herseyi biraz yaparim.
Hey, I didn't know what to get you, so I got a little bit of everything.
Hey. Sana ne alacağımı bilemediğim için her şeyden biraz getirdim.
But this job has a little bit of everything.
Bu işte hepsinden birer parça var.
Probably a little bit of everything.
Muhtemelen her şeyden bir parça var.
I do a little bit of everything.
Her işten bir parça yaparım.
Luckily, this truck was from a store that sold a little bit of everything, so he had plenty to eat and plenty to keep him entertained.
Şansı varmış ki kamyon her türlü yiyecek satılan bir marketten çalınmıştı,... böylece yeterince yeme imkanı buldu,... ve yeterince kendini eğlendirme fırsatı yakaladı.
A little bit of everything.
- Her şeyden biraz.
I didn't know what you guys like to eat... so I had my chef just cook up a little bit of everything.
Hükümet okyanuslar için bir değerlendirme yayınladı.
A little bit of everything.
Herşeyden biraz anlarım.
- A little bit of everything, brother.
- Her şeyden biraz var, birader.
Well, you know, it's a little bit of everything.
Bilirsin, her şeyden biraz var.
I do a little bit of everything.
Programa her şeyden bir parça kattım.
It has a little bit of everything. It has love,
İçinde hemen hemen her şey var.
So, Trixie probably just had a little bit of everything the Stanners did.
Bu yüzden, Trixie muhtemelen Stanners'ların yaptığı her şeyden birazcık tatmış olmalı.
This show happens to be a little bit of everything,
Bu dizide her şeyden biraz da olsa var.
A little bit of everything or what?
Her şeyin ucundan bir şeyler, yani?
Well, a little bit of everything.
Şey, her şeyden birazcık denebilir.
And you know, I've done a little bit of everything From reporting to color stories, you know, whatever.
Ve biliyor musunuz herşeyden biraz yaptım röportajdan hikayelere kadar.
I play a little bit of everything, but if I had to narrow it down to one... I guess I'd say I'm an axman.
Hepsinden çalıyorum, ama seçeneği bire düşürürsek elektroyu tercih ederim.
I didn't know exactly what you'd like, so there's a little bit of everything.
Tam olarak neden hoşlanırsın bilmiyorum bu yüzden her şeyden biraz var.
Sounds good. So we do a little bit of everything here.
sesler güzel... yani burada herşeyi az çok yaparız.
Oh, I've done a little bit of almost everything.
Oh, Benim yapmadığım iş yok, her işte biraz çalıştım.
Just remember how comforting it will be to look around this magnificent home and always see a little bit of Edwina in everything.
Düşünsene, bu harika eve bakıp herşeyde bir parça Edwina görmek ne kadar rahatlatıcı olacak.
We tried to make our way up through the middle of it, but it turned into a mixed, high-density field, little bit of everything.
Ortasından geçmeye çalışırken, karma mayınlardan oluşmuş çok yoğun bir alan olduğu çıktı ortaya.
You did everything just right. Including a little bit of... tough love.
Herşeyi tamamen doğru yaptın... birazcık... zorlu sevgi de dahil.
Here's a little bit of everything.
Burada herşeyden bir parça var
I was hoping that, with a little bit of luck, I would have straightened everything up by the time she would take control.
Biraz da şansın yardımıyla, Bayan Doyle kontrolü ele alıncaya kadar durumu düzeltirim diye umuyordum.
Yep, basically everything down here moves a little bit slower unless, of course, your last name is Duke.
Evet, aslında burada her şey biraz daha yavaş işler tabii eğer soyadınız Dük değilse.
And I just know that I'd feel a lot more comfortable telling this guy he's free to walk if I knew that I'd spent a little bit of time just going over everything that I'd heard just in case there's something,
Duyduğum her şeyin üzerinden geçerek biraz vakit harcarsam, bu adamın gitmesine izin vermek benim için daha kolay olacak. Hiçbir şeyi gözden kaçırmamalıyız.
Doesn't it strike you as, uh, just a little bit of coincidence, The timing of everything?
Hiç kafana "dank" etmiyor mu, tüm.... bunların zamanlaması sence tesadüf mü?
Mom says it's a little bit of an adjustment just because everything is new, which is totally understandable.
Annen, biraz daha alışman gerektiğini söylüyor, çünkü her şey yeni. Zaten bu da çok normal.
You'd risk everything for a little bit of chicken.
Küçük bir tavuk için herşeyi riske atardın.
I mean, if Hamlet had had just a little bit of therapy, he could have turned everything around.
Yani, Hamlet birazcık terapi görseydi, eminim her şeyi tam tersi yapardı.
I like a little bit of spirit in my queen, but everything within reason.
Kraliçenin heyecanlısından hoşlanırım... herşey burada bitecek.
We've Got A Little Bit Of A Misunderstanding Here, But I Can Explain Everything.
Burada, ufak bir anlaşmazlığa düşmüş durumdayız, ama her şeyi açıklayabilirim.
But, like, I think I need a little bit more time just to work everything out in my head... like a month or just a couple of weeks...'cause there's, like, a lot of factors.
Ama kafamı toplamak için biraz daha zamana ihtiyacım var galiba. Bir ay ya da bir kaç hafta mesela. Çünkü, işte, bir sürü faktör var.
I just need to be a little bit clearer about everything before I spend any more of my client's money.
Sadece, müşterim daha fazla para ödemeden önce bazı şeylerin kafamda birazcık daha netleşmesine ihtiyacım var.