A messenger translate Turkish
961 parallel translation
A messenger brought this a little while ago.
Bir haberci az önce bu mesajı getirdi.
A messenger from the count is waiting, sir.
Konttan bir haberci bekliyor, efendim.
- A messenger from the war ministry.
- Savunma Bakanlığı'ndan bir mesaj.
- A messenger just brought this note for el matador.
- Matador için bi mesaj getirdim.
There's a messenger from General McLaidlaw.
General McLaidlaw'dan bir ulak geldi.
How about a messenger boy?
Bir kurye çocuğa ne dersiniz?
Follow the light on the face of a messenger.
Ulağın yüzündeki ışığı takip et.
Lefty, you stand by to run a messenger trip daily at 900.
Lefty, sen de her gün sabah 9'da haber göndermek için hazırda bekle.
A messenger brought it today.
Bunu bugün bir kurye getirdi.
I'll get a messenger.
Biri gelsin.
- A messenger.
- Bir kurye.
It is a messenger from the lord general.
Bir ulak, General'den haber getirdi.
Send a messenger to the Greystone Hotel.
Greystone Oteline bir kurye gönderin.
A messenger from Lord Matsudaira
- O kim? - Lord Matsudaira'dan.
But I'm not just a messenger boy, I can't go back without your agreement.
Ama ben sadece bir ulak değilim, anlaşmayı imzalamazsanız geri dönemem.
A messenger says the emperor want to see the lady of the house as soon as possible.
Bir elçi, imparatorun evin hanımını en kısa sürede görmek istediğini söyledi.
- A messenger has arrived saying...
- Bir haberci geldi...
A messenger will say, "They've knocked out the bridges at Toko-Ri!"
Bir haberci "Toko-Ri'deki köprüleri vurdular!" diyecek.
A messenger from the minister is coming, and Taro decides to disappear!
Adalet bakanı elçisi geliyor, Taro ise kaybolmayı tercih ediyor!
There you are. A messenger from the minister is about to arrive.
Sahip Taro, bakanın gönderdiği elçi gelmek üzeredir.
If this flops, he'll employ me as a messenger in one of his banks.
Eğer bu iş batarsa, beni bankalarından birinde ulak olarak işe alacak.
- Hamar sent a messenger to Pharaoh.
- Hamar, Firavun'a bir haberci yolladı.
Couldn't you send a messenger?
- Bir haberci gönderemez misiniz?
A messenger cannot be trusted with all the city en fete.
Tüm şehir kutlamalardayken, bir haberciye güvenemeyiz.
There's a messenger from Macedonia.
Makedonya'dan ulak geldi.
A messenger...?
Ulak mı?
Oh, a man... a soldier... a messenger.
Bir adamdan... asker... bir ulak. Hatırlamıyorum.
I run a messenger service.
Ben kurye servisi işletiyorum.
I bring word. I am a messenger from the Second Fortress.
Bir mesajım var, ben İkinci Kale'nin habercisiyim.
A messenger from the First Fortress.
Birinci kaleden bir haberci geldi.
A messenger was sent to warn the Governor.
Valiyi uyarmak için bir haberci gönderilmişti.
It's not a hat but a messenger pigeon!
Şapka değil haber güvercini!
Send a messenger to Narayanpur.
Narayanpur'a bir ulak gönder.
A messenger came from my old village.
Eski köyümden bir haberci geldi.
Why be a messenger boy for tourists when you could follow your daddy's footsteps, and be vice president of the Great Southern Hawaiian Fruit?
Babanın yolundan gidip, Büyük Güney Hawaii Meyve'nin müdür yardımcısı olmak varken niye turist kuryesi olasın ki? Seni anlayamıyorum.
You will dispatch whatever luggage you intend to take by a trusted messenger unaddressed at the Victoria Station tonight.
Bu gece hangi valizleri almak istiyorsan Victoria istasyonu'na güvenilir bir mesajcı ile üzerlerine adres yazmadan gönder.
This letter arrived at the Novotny apartment an hour ago... by special messenger with a bouquet of roses... from a "Mr. Karel Vanek".
Bu mektup Novotny'lerin dairesine bir saat önce geldi... bir buket gülle birlikte özel bir mesaj... "Bay Karel Vanek" den.
So a regular King's messenger, Sir Henry Marchmont, was dispatched.
Bunun üzerine Kralın her zamanki ulağı Sör Henry Marchmont'u görevlendirdik.
Hey, do I look like a heavenly messenger to you?
Oradan kutsal bir haberci gibi mi görünüyorum?
You'll run messenger trips between Manila and The Rock.
- Emredersiniz. - Manila'yla The Rock'a bilgileri sen taşıyacaksın.
Helping another wild kid shoot a bank messenger back in Passaic.
Passaic'te çılgın bir çocuğun banka ulağını vurmasına yardım etmiştim.
You seem to be a capable messenger.
Mesajları iletmekte oldukça iyisin Sid.
I'd have sent a messenger.
Ulak gönderecektim.
Your messenger has given us a very thorough account.
Ulağın ayrıntısıyla anlattı.
I'm just a high-priced messenger boy who's beginning to doubt the sanity of astronomers.
Hayır, ben astronomların akıl sağlığından şüphe etmeye başlayan yüksek ücretli bir kuryeyim sadece.
A messenger came from Lord Matsudaira
Geçen gün biri geldi ve bana Lord Matsudaira'nın öldüğünü söyledi.
It is not for me, as a mere messenger, to express the wishes of the Czar.
Çarın isteklerini dile getirmek bana, basit bir elçiye, düşmez.
The messenger gave a pretty good description of you.
Muhbir senin oldukça iyi bir tarifini vermişti.
I want to write a letter, and I'll need a special messenger to deliver it.
Mektup yazmak istiyorum, ve bir de mektubu götürecek özel bir ulağa ihtiyacım var.
My girl will send you a carbon by messenger.
Sekreterim size bir kopyasını ulakla gönderecek.
A messenger.
Ulak.