A tramp translate Turkish
615 parallel translation
You'd rather look like a tramp than accept something from me.
Benden gelen herhangi bir şeyi kabul etmektense serseri gibi görünmeyi tercih ediyorsun
Yeah, I'm a tramp, and who's to blame?
Evet, sürtüğüm, peki kim suçlu? Tabiî ki babam.
You're a tramp.
Sensin dilenci.
My mother was a tramp.
Annem bir fahişeydi.
Did momma work her life away just so you should be a tramp?
Annem sen serseri olasın diye mi saçını süpürge etti?
More or less of a tramp, really.
Eh işte, serseri biri, cidden.
And as for a tramp saying he was given a practically new overcoat.
Ve bir serseri kendisine neredeyse yepyeni bir trençkot verildiğini söyler
He wasnt a tramp at all.
Aslında berduş falan değildi.
But I notice him do a strange thing for a tramp.
Ama bir berduş için garip sayılabilecek bir şey yaptı.
I'm just a tramp that's been living off you
Sadece seninle gezintiye çıkmak istiyorum. En azından ben.
I liked you better as a tramp.
Serseri gibiyken daha çok hoşuma gidiyordun.
If a tramp were to board your 5 : 48 this afternoon, from where would he board it?
Bir serseri bu akşamki 5 : 48 treninize binecek olsa... nereden binerdi?
A tramp rose grown in a station yard.
İstasyonda yetiştirilmiş bir gül.
He was a chef on a tramp steamer.
Gemilerde aşçılık yapıyormuş.
- She was a tramp from a long line of tramps.
Serseri bir sülaleden gelen bir serseriymiş.
You're behaving like a tramp.
Vurdumduymazın tekisin.
How can you allow your daughter to be treated like a tramp?
Kızının bu kadar vurdumduymaz olmasına nasıl izin verebilirsin?
You've married a tramp.
Bir sürtükle evlendin.
Yeah, and he's making a tramp out of you.
Evet, seni de berduşun teki yapıyor.
Once a crook, always a crook. Once a tramp, always a tramp.
Bir zamanlar dolandırıcı, herzaman dolandırıcı bir zaman serseri herzaman serseri.
You've tried to make me a tramp since you've known me.
Beni tanıdığından beri bir serseri haline getirmeye çalıştın.
It's like traveling in a tramp steamer, sort of informal.
Gemide kaçak yolculuk yapmak gibi.
If she was dancin'with a tramp, she'd look like a tramp.
Bir serseriyle dans ediyor olsaydı, bir serseri gibi dururdu.
I got him off a tramp out in the Gulf.
Onu körfezde bir geziye çıkarmıştım.
He has been a tramp and a hoodlum... ever since he was a child.
O, çocukluğundan beri bir avare ve serseridir. Sabıkası bunu gösteriyor.
"l'm a tramp"
"Avareyim ben"
You're a tramp, I'm a tramp too
Sen de avaresin, ben de.
"Like a cloud, I was a tramp"
"Tıpkı bulutlar gibi bir avareydim."
A lawyer's daughter, a judge's ward takes a tramp for a friend?
Bir avukatın kızı, bir savcının vasisi bir avareyi mi arkadaş ediniyor?
You think I'm going to let Rita marry a tramp like you?
Rita'nın senin gibi bir avareyle evlenmesine izin vereceğimi mi sandın?
I'd rather go to jail for 20 years than find out my wife was a tramp.
Karımın fahişe olduğunu öğrenmektense 20 yıl hapis yatardım.
He can tell the difference between a soldier and a tramp, and if you can do that, you're a good officer.
O, bir asker ile bir serseri arasında ki farkı hemen anlar... ve eğer bunu anlıyorsan, iyi bir subaysındır.
She was a tramp.
Rezil birisiydi.
You were a drunk and a tramp playing bit parts, and he made a star of you.
- Sen sarhoştun ve kısa roller oynayan bir berduştun, ve o seni bir star yaptı
and it won't be the son of a river tramp. "
Ayrıca bu kişi, bir nehir aylağının oğlu olmayacak!
I've never seen such a perfect tramp!
Daha önce hiç bu kadar mükemmel bir berduş görmedim.
Finally, as evidence of the chain gang's value... as a character-builder, I have but to present to you... the very case that has been presented to us here today... the case of James Allen... who entered the chain gang as a worthless tramp... and who left it to become one of a great city's... most worthy and respected citizens.
Son olarak, sizlere pranga kampları sisteminin, karakter gelişimine katkısının değerine kanıt olarak, bugün burada bizlere sunulmuş olan davanın kendisini örnek gösterebilirim Pranga kampına işe yaramaz bir serseri olarak katılan ve oradan çok büyük bir şehrin en değerli ve saygın vatandaşlarından biri olmak üzere ayrılan James Allen'ın davasını.
He was a drunken old tramp.
Ayyaş dilencinin tekiydi.
I'm on the tramp, looking for a job.
Dolaşıyorum, iş arıyorum.
You gave the old tramp a raincoat, didn't you?
Yaşlı serseriye bir trençkot verdin değil mi?
A tramp.
Sürtük.
You're a bigger tramp than me.
Benden daha derbedersin.
A horrible little tramp!
Bir sürtükten farkın yok.
You don't think I could love a rotten tramp like you, do you?
Senin gibi şımarık birine aşık olabileceğimi mi düşünüyorsun?
She's a little tramp!
Seni küçük orospu seni!
Simply because Dad was smart enough to give this saddle tramp a not that he was sure to read.
Babam hazırdı ve onun okuması için eline bir not verip bana yolladı.
A tramp?
Sürtük.
Acting like schoolboys over a Yankee tramp.
bir Yankee hakkında Erkek öğreciler gibi davranışın
- Savage? I'm a penniless, uneducated tramp!
Beş parasız, eğitimsiz bir avareyim ben.
I was a cabin boy on a dirty tramp steamer.
Döküntü bir buharlı şilepte kamarottum.
He loved girls, so you're a tramp!
O kızları sevdi, sen ise bir sürtüksün