Abuelo translate Turkish
23 parallel translation
Mi abuelo vivio a- - ( What?
Mi abuelo vivió a...
Abuelo, we gotta go.
Abuelo, gitmeliyiz.
What about abuelo?
Büyükbaban ne olacak?
You're a good abuelo.
Sen iyi bir büyükbabasın.
I'd look at my dad and my abuelo, my grandfather, and their lives...
Babama, büyük babama ve onların hayatlarına bakıyorum.
Thought I was helping you, but... I was acting just like my fuckin'abuelo.
Sana yardım ettiğimi düşünüyordum ama pislik dedem gibi davranmışım.
When I was a boy, I had a horse given to me by my father, your abuelo.
- Çocukken babam bana bir at vermişti. Senin deden yani.
Abuelo, I have the cure for your son.
Abuelo, oğlunu iyileştirecek tedavim var.
None of this would have happened if you hadn't run away from your abuelo's home in Argentina.
Eğer Abuelo'nun evinden kaçmamış olsaydın bunların hiçbiri olmayacaktı.
But we did go to Tapas at Casa del Abuelo, and you let me have a cana, which was sent over by that matador who took a shine to you.
Casa del Abuelo'daki Tapas'a gittik ama caña içmeme izin vermiştin, senden hoşlanan matador yollamıştı onu da.
Abuelo needs a hug.
Dedeye bir kucak ver bakalım.
Abuelo, Mommy's home!
Dede, annem gelmiş!
You know, I remember one time that we went to the rodeo with your dad and your abuelo and me and you.
Bir vakit önce baban, deden, ben ve sen rodeoya gitmiştik hatırlıyor musun?
and the poor bull was suffering and suffering and Mr. Manglehorn clapped his hand two times and walked to him put his hand like that next to the bull and the bull with his big, big paw put it on top of the hand and the nail that was hurting him so bad and nobody realized, went straight to abuelo's hand.
Veterinerler de yardım edemiyordu zavallı boğa çok fena acı çekiyordu Bay Manglehorn gelip iki kez elini çırptı onun yanına gitti elini boğaya koydu boğa da o kocaman pençesiyle elini onun elinin üzerine koydu ve tırnağı canını çok yakıyordu kimse de farkında değildi, dedenin elinde iyileşti sonunda.
I used to say... "Abuelo Pancho, no llore."
Eskiden- -
- Don't cry, Abuelo.
- Ağlama demek.
Abuelo Victor says that it's getting harder to compete with the grocery store bakeries.
Büyükbaba Victor artık artık küçük... fırınların işinin zor olduğunu söylüyor.
- Back this way, abuelo. - Ah.
Arka tarafta, moruk.
Learned from my abuelo.
"Dedemden" öğrendim.
- Ese es el abuelo y la abuela.
- Bu senin deden. Ben de anneannen.
- Abuelo o abuela.
- Ben dedenim.
El abuelo.
El abuelo.
I'm here, abuelo.
Geldim, dede.