Accent translate Turkish
4,045 parallel translation
- Was the accent too thick?
- Aksan çok mu kaba olmuş?
He was... ( Australian accent ) A shrimp on the Bonnie.
Bonnie'nin üzerine çıkmış bir cüceydi.
I can see your time in France didn't much improve your accent.
Gördüğüm kadarıyla Fransa'da geçirdiğin zaman aksanını düzeltmemiş.
Besides, you have three hours to turn me into a fully fledged showgirl, perhaps with a Spanish accent?
Hem, beni tam bir gösteri kızına dönüştürmek için üç saatin var. Belki İspanyol aksanım bile olur?
Thor's helmet accent features perfectly!
Thor'un miğferinin nitelikleri harikadır!
Did they have any sort of an accent?
Belirli bir aksanları var mıydı?
Those accent tables?
O acayip masalar?
You're a tool and I don't buy the accent.
Odunun tekisin ve aksanına inanmıyorum.
Well, they said that they picked up a silver-haired man with a British accent from the airport last night.
Beyaz saçli ingiliz aksanli bir adami havaalanindan aldiklarini söylediler. - Stiles.
If it's my father voice that's disturbing you... ( French accent ) :
Seni rahatsız eden bu baba sesiyse...
Real quick, should I do a British accent?
Hemen söyle, Sence İngiliz aksanı yapmalı mıyım?
[British accent] Guess who I am.
Tahmin et ben kimim.
[British accent] I'm Queen Elizabeth!
Kraliçe Elizabeth'im!
[British accent] Mindy's not here right now.
"Mindy şu an burada değil."
You've developed some accent from that new town you might move to!
Yerleşeceğin şehrin için yeni bir aksan geliştirmişsin!
Took me years to get rid of my accent.
Aksanımdan kurtulmam yıllarımı aldı.
I love your accent.
Aksanına bayıldım.
I'm not sure what sort of regional accent you were trying to approximate, Stephen...
Nerenin şivesini taklit etmeye çalıştığını tam çıkaramadım Stephen.
That girl, the one that followed you back from Prague, was she, um, I don't know, feisty, a little accent, ridiculously beautiful?
Seni Prag'dan buraya takip eden o kız o, ne bileyim şöyle enerjik, ufaktan aksanlı acayip güzel biri miydi?
For a minute, it sounded like you didn't have an accent.
Bir anlığına aksanın yok oldu.
GERMAN ACCENT : I'm not from, er, this part, but I saw him and then he is not here.
Bu semtten değilim ama onu gördüm ve sonra buradan yok oldu.
So take your fake, East Boston, Indian accent out of here, or I'll call the cops.
Sahte Doğu Boston'lılığını ve Hint aksanını buradan çek yoksa polis çağırırım.
I specialize in accent reduction.
Aksan düzeltmesi üzerine uzmanlaştım.
- Was he trying to get rid of his Southern accent?
Güney aksanından kurtulmak mı istiyordu?
Make it a rustic accent piece in your solarium.
Solaryumunuzda kırsal bir imge olarak kullanmak.
( IN FRENCH ACCENT ) Denise, in Paris.
Denise Paris'te!
[in english accent]'ello, gov'nor.
Naber moruk?
And that accent... oh, it's like sandpaper on your ears.
Hele o aksanları yok mu... Kulak zımparası mübarek.
Burt, what was that accent?
Burt, o aksanda neyin nesiydi öyle?
( with Southern accent ) : Hey, man, Redskins suck!
Dostum, Redskins berbat!
( with Southern accent ) : I'm always tellin'him to structure his sentences better.
Ona her zaman cümlelerini daha düzgün kurmasını söylerim.
Oh, do I detect a French accent?
Fransız aksanı mı duydum?
[Hispanic accent] Oh, yeah, right,'cause all us L.A. Latinos...
Oh, evet, doğru, LA deki tüm latinler birbirimizi tanırız..
You know, I'm having trouble hearing your accent.
Bu aksanla söylediğini anlamakta güçlük çekiyorum.
Oh, no, no. The accent's fake.
Hayır, hayır.
At least, I think that's what she said with that American accent.
O Amerikan aksanıyla ancak bu kadarını anlayabildim.
- Oh, you have a beautiful accent.
Aksanın çok güzel.
Luke, do the accent again?
Luke, aksanı tekrar yapsana.
She speaks with a Seoul accent. She came here to buy a pair of kitchen gloves an hour ago.
Seul aksanıyla konuştu. 1 saat önce gelip bir çift mutfak eldiveni aldı.
- Where's the Boston accent?
- Boston şiven nerede?
[French accent] Marie... You must make me a promise.
Marie, bana bir söz vermen gerek.
He's known for his strange accent, being very, very rich, showing off, wearing glasses indoors. I like him.
Garip aksanı, zenginliği, gösteriş budalalığı ve kapalı alanlarda güneş gözlüğü takmasıyla biliniyor.
You lost your accent a long time ago.
AKSANINI UZUN ZAMAN ONCE KAYBETTiN.
He'd affect this weird British accent.
... tuhaf İngiliz aksanı yapardı.
One had an accent.
Biri aksanlı konuşuyordu.
One had an accent?
- Biri aksanlı mıydı? - Evet.
His accent is divine, say it again.
Aksanınız kusursuz. Tekrar söyleyin.
Now can you say,'fuck my ass in that lovely Vietnamese accent of yours?
Şimdi, o güzel aksanınla "götümü sik" diyebilir misin?
Mm. [Caribbean accent] Remind me of a sunset in port of Spain.
Bana İspanya limanındaki gün batımını hatırlattı.
People love that accent.
O aksanı seven çok kişi var.
( With accent ) Thanking you for meet me.
Benle görüştün çok teşekkür ettim.