English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Adjacent

Adjacent translate Turkish

436 parallel translation
Using one last time the suit of Judge Pradier, Fantomas called the Chief of Gendarmes of the prison adjacent to the Palace.
Hakim Pradier kamuflajını son kez kullanan Fantomas adalet sarayı yanındaki hapishanenin baş gardiyanını çağırtmıştı.
This camp, to be situated on the land at and adjacent to the stream - - Known as Willet Creek in Terry Canyon - - For the purpose of bringing together boys of all walks of life. -
Bir nehrin kenarına Terry Canyon'daki Willet Nehrinin kenarına yapılacak bu kampla yurdumuzun değişik yerlerinden gelen her kesimden çocuğu bir araya getirmek amaçlanmıştır.
The rooms immediately adjacent to the good bathroom will be occupied by the German High Command.
Çalışan banyoya en yakın olan odalar Alman Üst Komutası tarafından alınacak.
It says here that Linus Larrabee, that's you, and Sabrina Fairchild, that's she, have reserved adjacent deck chairs on the Liberte, sailing today.
Diyor ki, Linus Larrabee, yani sen..... ve Sabrina Fairchild, yani o..... bugün kalkan Liberté vapurunda yanyana yerler ayırtmışsınız.
Sovereign of all tributary countries adjacent and in every direction, et cetera, et cetera, et cetera.
Kendisini çevreleyen ve ona bağımlı bütün komşu ülkelerin hakimi vesaire, vesaire, vesaire...
Counting the seconds at some adjacent bar?
Yakın bir barda saniyeleri sayarak?
But the gates of heaven and hell are adjacent and unmarked.
Fakat cennet ve cehennemin kapıları birbirlerine yakın ve belirsizdir.
Were they adjacent or did they share a wall?
Bitişik nizam mıydı, yoksa tek bir duvarı mı paylaşıyorlardı?
Were the two buildings held up by one wall or two adjacent walls?
Binalar bir duvarda mı birleşiyordu, yoksa bitişik duvarlar mı vardı?
He's being held for interrogation on the top floor of this building, Seravno Prison, which is located immediately adjacent to the city's main park.
Sorgulanmak için bu binanın yani Serovno Hapihanesi'nin en üst katında tutuluyor. Bu bina, şehrin ana parkının hemen yanında.
This is Anton Cardinal Vossek who is being held for interrogation on the top floor of this building, Seravno Prison, which is located immediately adjacent to the city main park.
Bu, Kardinal Anton Vossek. Kendisi sorgulanmak için şehrin ana parkının hemen yanında bulunan Seravno Hapishanesi'nin en alt katında tutuluyor.
You know the 18-story building adjacent to the subject structure?
Söz konusu yapının bitişiğindeki 18 katlı binayı biliyor musun?
The man in the adjacent room had been accused by the Pope's guards of having let a woman in, dressed as a man.
Yan odadaki adam, Papa'nın muhafızlarınca erkek kılığında bir adamı içeri almakla suçlanıyordu.
By request of Torquinius LL.M, trustee of Rembrandt's estate house and premises were sold, situated in the St Anthoniebreestraat opposite the St Anthoniesluis, adjacent to Salvador Rodrigues heirs to the east, and Daniel Pinto, with a shared wall to the west.
# Rembrandt'ın mallarına kayyum olarak atanan Torquinius'un isteği üzerine St. Anthoniebreestraat'ta, St. Anthoniesluis'un karşısında bulunan Salvador Rodrigues'in eviyle, Daniel Pinto'nun evi arasında kalan Rembrandt'a ait ev ve müştemilatı satılmıştır.
The distance between adjacent waves is called the wavelength.
Birbirine yakın dalgalar arasındaki uzaklığa dalga boyu denir.
It is an immense swirling column of gas reaching high above adjacent clouds.
Devasa bir kaynayan gaz bulutu yükseklere ulaşıyor.
No, it's adjacent to the men's locker room.
Hayır, sadece erkeklerin soyunma odasına çok yakın.
We just had a report in that Tuttle has wrecked an entire flat and sabotaged adjacent Central Services.
Tuttle'ın, bir daireyi viraneye çevirip Merkezi Servisler'e sabotaj düzenlediği bilgisini aldık.
Books can be stored in the adjacent cell.
Kitaplar bitişik hücrede saklanabilir.
I'm trying to estimate the expenses to have the adjacent section completed.
Yan tarafın tamamlanması için yaklaşık masrafı çıkarmaya çalışıyorum.
It appears to be from an adjacent sector.
Bitişik sektörden geliyor gibi.
He occupies the cell adjacent to the defendant at Sing Sing Prison.
Sing Sing Hapishanesinde sanığın yanındaki hücrede kalıyor.
Unspecified animal bite adjacent bullet wound upper left shoulder.
Sol omuzdaki kurşun yarasının yanında tanımlanamayan bir hayvan ısırığı var.
"adjacent to the old Boot Hill Cemetery " as shown on the enclosed map.
" eski Boot Hill Mezarlığı'nın yanındaki terk edilmiş Delgado Madeni'ne gömdüm.
Are they adjacent?
Yan yanalar mı?
I'm at The Paramount, adjacent to Madison Square Garden where a growing number of angry demonstrators gather to protest the first public appearance of Donald O'Brien leader of the Midwestern regional chapter of the Aryan Union and reputed to be their most charismatic spokesman.
Kızgın göstericilerin sayılarının arttığı Madison Square Garden'a komşu Paramount'dayım ve burada, Aryan Birliği'nin dinsel kısmının OrtaBatı lideri ve onların en karizmatik sözcüsü olarak meşhur olan, Donald O'Brien'ın ilk kez halk önüne çıkışını protesto etmek için toplandılar.
We're extending the scan to adjacent levels.
Taramayı diğer bantlara yayıyoruz.
Feeding on grasses adjacent to the woodlands, grazers come under an ever watchful eye.
Ağaçlıklara yakın yerlerde otlanan otçullar dikkatli gözlerle çevrelerini gözetlerler.
Oh, Consuela we live model adjacent.
Consuela modellere komşuyuz.
Adjacent to refuse is refuse.
İnkara yakın konuşmak, inkar etmektir.
There's a maintenance conduit adjacent to this corridor.
Bu geçide bitişik bir bakım kanalı var.
We start with any physical evidence on or adjacent to the body...
Önce cesedin üzerindeki ya da yakınındaki fiziksel delillerle başlıyoruz...
In related news, the Centauri Republic today announced plans to annex several smaller worlds adjacent to Narn space declaring them protectorates of the Republic.
Diğer haberlerde, Centauri Cmhuriyeti Narn bölgesine komşu olan birkaç sistemi daha işgal ettiklerini ve artık Centauri Hükümeti'nin himayesinde olduklarını açıkladı.
lake-adjacent.
Göle sıfır falan.
Her colleague, Gilora, has the adjacent room.
Onun çalışma arkadaşı Gilora, bitişik odayı alacak.
They may think they are, but on the night he disappeared a woman on the I-10 saw a strange fire in an adjacent field.
Öyle düşünebilirler, ama adamın ortadan kaybolduğu gece,... I-10'dan bir kadın, yakınlarda garip bir ateş görmüş.
It had already moved from the transporter buffer into an adjacent system.
Işınlayıcıların tampon sisteminden çıkarak, yakında ki sisteme zaten yerleşmişti.
Adjacent to the fire escape is a staircase.
Yangın çıkışının bitişiğinde, bir merdiven var.
One Iife-form was sent from an access tunnel to the biosphere adjacent to ours.
Bir yaşam formu, bizim ortamımıza yakın bir yerde ki ortam gönderilmek üzere giriş tüneline gönderildi.
- What am i looking at? - The bank is adjacent... to the police headquarters where the detective was killed.
- Banka dedektifin öldürüldüğü polis merkezine bitişik.
He just jumped to the adjacent building.
Çaprazdaki binaya atladı.
- Adjacent utility entrance, south side.
- Acil giriş kapısı güney tarafta.
Proceed to the adjacent utility entrance on the south side.
Güney taraftaki acil giriş kapısına gidin.
Located just above my nasal bone, adjacent to my -
Burun kemiğimin tam üstünde yer alan ve...
It's library-adjacent.
Kütüphaneyle bitişikler.
Okay, here, charming one-bedroom, Chelsea adjacent, well-maintained, 1,500.
Tamam, burada, etkileyici bir yatak odası, Chelsea'ye yakın iyi korumalı, 1,500.
Chelsea adjacent :
Chelsea'ye yakın : New Jersey.
beverly HiIIs-adjacent.
Beverly Hills civarı.
Maybe you shouldn't be leaping into the fray like that. Maybe you should be fray-adjacent.
Hatta tamamen uzak dur.
If one common wall supports two buildings, the demolition permit should not have been granted without ordering precautionary measures necessary to stabilize the adjacent building - which was occupied, let's not forget.
- Neden? Eğer bir ortak duvar iki binayı destekliyorsa, .. bitişik binayı destekleyecek..
In the adjacent room his accomplice was, with a copy of the key, and it was him that took away the bag and the pearls. You. Worthing!
O kısa anda incileri çalmayı başarmıştır çünkü kutunun kilidini onun açmasına gerek yoktur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]