English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Agoraphobic

Agoraphobic translate Turkish

64 parallel translation
"Diagnosed severe depression, agoraphobic..."
- Senin hakkındaki düşünceleri bunlar. Yıllardır birlikte çalıştıkların bunlar.
- She's agoraphobic.
- Agorafobisi var.
He forgot to mention pill-popping juicehead hyperventilating, agoraphobic asshole.
Ama onun ilaç bağımlısı, alkolik... ayılıp bayılan, agorafobisi olan bir sersem olduğunu söylemeyi unutmuş.
Maybe he's agoraphobic.
Belki agorafobiktir.
- So I'm a little agoraphobic.
- Bende açık alan fobisi var.
Oh, the turtle's also agoraphobic.
- Ayrıca kaplumbağanın açık alan korkusu var.
I was on fire. First caller was an agoraphobic- - boom!
İlk arayan kişide agorafobi vardı.
It's made him agoraphobic, paranoid, and extremely antagonistic.
Bu da onu agorafobik, paranoyak ve son derece muhalif yapıyor.
She's, like, fucked up, manic-depressive, agoraphobic.
Bombok bir durumdaydı, manik-depresiflik ve agorafobiklik vardı.
- I think that you mean agoraphobic.
- Sanırım, agorafobik demek istediniz.
Agoraphobic, maybe?
Agorafobi olabilir mi?
She's extremely agoraphobic.
En ileri derecede "Alan Korkusu" var.
- He's agoraphobic.
- Agorafobisi var.
Being agoraphobic.
agorafobik olmak için mi.
Mr. Monk's brother's ill. He's agoraphobic.
unutma.Bay Monk'un kardeşi hasta.O agorofobik.
She's an agoraphobic.
Kız agorafobik.
It's just, you know, an agoraphobic depends on you for everything and it just gets a little overwhelming.
Ama agorafobisi olan biri her konuda size bağımlıdır. Bu bazen insana fazla gelebiliyor.
She writes some ballsy stuff for an agoraphobic.
Bir agorafobi hastasına göre gayet cesur şeyler yazıyor.
- I'm an agoraphobic.
Ben agorafobi hastasıyım.
You gotta be the world's worst agoraphobic.
Dünyanın en kötü agorafobi hastası olmalısın.
"Diagnosed severe depression, agoraphobic..."
Agorafobi ve depresyon teşhisi konulmuş.
That's the problem, she's agoraphobic.
Sorun da bu zaten, onda agorafobi var.
Agoraphobic.
Agorafobya.
I'm agoraphobic, I'm not blind.
Ben Agorafobik'im, kör değilim.
"Paul Giamatti... " is the world's greatest superspy... "who only exists" in the mind of an overweight agoraphobic "jazz musician... played by Martin Lawrence in a fat suit."
"Paul Giamatti dünyanın en büyük süper ajanı rolünde ama aslında her şey fazla kilolu agorafobik bir caz müzisyeninin kafasında geçiyor müzisyeni şişman kostümü giymiş Martin Lawrence oynuyor."
Yeah, he's agoraphobic.
Evet, agorafobik.
I wish I could come, but I'm a borderline agoraphobic.
Keşke gelebilseydim ama belirsiz bir Agorafobi hastasıyım.
I wish I could come, but I'm borderline agoraphobic.
Keşke gelebilseydim ama belirsiz bir Agorafobi hastasıyım.
She's agoraphobic, so...
Annem agorafobik.
Agoraphobic?
Agorafobik mi?
There's this detective who is agoraphobic and an android.
Hem agorafobik hem de android bir dedektif var.
You know what "agoraphobic" means?
Agorafobik ne demek biliyorsun, değil mi?
- I am agoraphobic.
- Ben de agorafobiğim.
I have a grandmother Who lives in new York, but she's agoraphobic, a real freak show, so... it Was her or my uncle.
Newyork'ta büyükannem var ama agorafobik, tam bir yaratık şovu... benim veya onun amcası.
I think of an agoraphobic, like in "Grey Gardens," you know, all huddled up in a corner with a bunch of cats!
Açık alandan korkan biri "Grey Gardens" daki gibi, bilirsin. Hepsi kedilerle bir köşeye sıkışmış insanlar!
She's lost her confidence, she's become agoraphobic and she imagines all kinds of ailments in order to keep your attention.
Kendine güvenini yitirmiş, dışarı çıkmaktan korkar olmuş. Sizin ilginiz çekmek için, her türlü hastalığa yakalandığı rolünü oynuyor.
Level five disposophobic might also be an agoraphobic, which would limit his relationships in the outside world.
Beşinci düzeyde bir disposofobik aynı zamanda bir agorafobik de olabilir bu da onun dış dünyayla olan bağını kısıtlar.
He was agoraphobic, too.
Ayrıca agorafobikti.
A young wannabe girl detective thinks she's tracked down a serial killer posing as an agoraphobic loner. Really?
Yeni yetme bir kadın dedektif kapalı alan korkusu olan yalnız bir seri katilin izini sürdüğünü sanıyor.
I mean, she's an agoraphobic and a vegan, which means she will never leave her room or eat your cheese.
Agorafobik ve vejeteryan bu da demektir ki asla odasından çıkmaz ve peynirini yemez.
Um, my--my dad is agoraphobic.
Babam agorafobiktir.
He's agoraphobic.
Evet, agorafobik olduğu için.
He's not agoraphobic.
O agorofobik değil.
Agoraphobic?
Açık alan korkunuz mu var?
She's an agoraphobic shut-in.
Kalabalık yerde bulunma korkusu var.
Come on. Mary was severely agoraphobic, but her diabetes and hypertension were under control.
Mary'de ciddi kalabalık korkusu var ama diyabeti ve yüksek tansiyonu kontrol altındaydı.
You know, I'm gonna drag his agoraphobic ass out in the street and make him eat snails.
Onun agorafobik kıçını caddeye sürükleyeceğim ve ona sümüklüböcek yedireceğim.
Keep in mind that Whitney is claustrophobic, agoraphobic, but also has abandonment issues which is why she can't stand it if people are more or less than 20 feet away from her.
Aklında tut ki Whit klastrofobik, agorafobik ve yalnız kalma fobisi var. Bu yüzden kendinden 6 metre uzakta veya yakında kimsenin olmasını kaldıramıyor.
You're making a huge, life-ruining mistake by moving in with a woman who turned you into an agoraphobic, turtle-faced, borderline alcoholic.
Seni agorafobic, alkol manyağı kaplumbağa surata çeviren bir kadına taşınmakla hayatının hatasını yapıyorsun.
That's so cute. You're like a really sweet old agoraphobic couple.
Yarın gece de Saturday Night Fever ile Tayland yemeği.
- He's agoraphobic.
- Agora fobisi var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]