Aim translate Turkish
4,271 parallel translation
Well, except that with Skype, you have to rely on somebody else to aim and point.
Skype'ta başkasının hedef gösterip yönlendirmesine muhtaçsınız.
Or, you know, aim higher.
Daha yüksek hedefler koymalı.
Boys... Aim for the head.
Çocuklar, kafaya nişan alın.
My aim isn't as good as it used to be.
Eskisi gibi hedefi tutturamıyorum.
This is where I aim to be.
Burada oturmaya niyetliyim.
And I aim for it to be mine before I walk out that door.
Bu kapıdan çıkıp gitmeden önce benim olmasını hedefliyorum.
My dad told me that I should aim lower. "
Babam bana hedeflerimi küçültmemi söyledi. "
How's your aim?
- İsabetin nasıI?
It's AIM.
Ama bu AIM.
On my own, take aim and fire.
Bulduğuma saplayacağım.
A palanquin for what aim?
O taşıma kafesi ne için?
Unlike your aim.
Nişanının aksine.
Again, unlike your aim.
Tekrar, nişanının aksine.
We believe she's here or she was. And we aim to find out.
Burada olduğuna ya da bir ara burada olduğuna inanıyoruz ve bulmaya niyetliyiz.
The aim is for us to be underwater, looking straight up as this happens, and that's actually really quite hard.
Amacımız suyun altından tam o anda yukarı bakmak. Bu da epey zor.
If I can divert the power of the arc reactor and aim it at the Technovores, I can annihilate them.
Ana reaktörün gücünü yönlendirip Technovore'lara hedeflersem onları yok edebilirim.
Hope your little nap didn't affect your aim!
Umarım şekerleme yapman hedefini şaşırtmaz!
Aim at what?
Hedef mi?
Aim for my arc reactor!
Ana reaktörüme hedef al!
Well, thank God for bad aim.
İyi nişan alamadığı için teşekkürler, Tanrım.
Even if the location of the holes reveals him to have terrible aim.
Bu deliklere bakmak bile kötü bir nişancı olduğunu belli ediyor.
See, the thing with him is, you got to aim low.
Onu kullanacaksan, aşağı doğru nişancı alman gerekir.
And nobody else with a gun knows where to aim it?
Ateş etmesini bilen silahlı başka kimse yok mu?
Plus, he can't aim for shit, he's pulling everything to the right.
Ayrıca, hedefi iyi vuramıyor. Sektiriyor.
Take aim, and just before the doors close, fire.
Nişan al, ve sadece kapılar kapanmadan önce yangın.
Aim a little higher.
Biraz daha yukarı nişan al.
Maybe we could, you know, aim for middle-ground fun.
Belki de ikisinin ortası bir eğlence düzenleyebiliriz.
All shots are aimed. Even if the aim is sometimes bad.
Efendim, bazıları hedefi bulmasa da hepsi hedef alınarak ateşlenmiş.
Aim for the pate.
Kafasını hedef al.
Aim for his armor.
Zırhına nişan alın.
Aim for his armor.
Zırhını nişan al.
We only have Mr. Scott's appalling aim to thank that Mr. Kumarin is here today and not being scraped off the nightclub wall with a trowel.
Bay Kumarin'i gece kulübünün duvarından kazıyor olsaydık bu tamamen Mr. Scott'un kötü niyetliliğinden dolayı olurdu.
It's not my aim to make politics popular but sensible.
Kusuruma bakmayın ama ben siyasete göze girmek için değil, doğru olanı yapmak için atıldım.
I doubt you could aim a single arrow.
Bir tek ok bile atabileceğini sanmam.
"Don't aim your gun to defeat me, boy!"
"Silahın beni yok etmek olmasın!"
I said you should aim more to the right.
Sana söyledim, daha çok sağa doğru nişan almalısın.
It's about what's good for you, and I aim to please.
Neyin senin yararına olduğuyla ilgili. Görevimiz bu.
Aim.
Nişan al.
I guess I have wicked aim.
Sanirim çok berbat nisan aliyorum.
Aim!
Nişan al!
Use this to direct your aim.
Bunu hedefine ulaşmak için kullan.
Aim for the heart, right?
Kalbe nişan alıyorum, değil mi?
Aim high.
Beline kuvvet!
I can aim good.
İyi nişancıyımdır. Oyuncağı alalım.
We can have a casting vote get into parliament. And it is my aim that this country gets a new government.
Sonuçta Parlamento'da karar oyuna sahip olabiliriz ve eğer bu olursa, en büyük arzum Danimarka'nın yeni bir hükümete kavuşması.
Because, to those who wish to live in peace hereabout, we must be their buttress to that aim.
Çünkü burada huzur içinde yaşamak isteyenlere, bunun için çabaladığımızı göstermeliyiz.
Okay, today we're gonna learn how to hold a knife, how to stab and slash and where to aim for.
Bugün bir bıçağı nasıl tutacağımızı nasıl saplayacağımızı, nasıl keseceğimizi ve nereyi hedef alacağımızı öğreneceğiz.
- Where you gonna aim it?
- Nereyi hedef alacaksın?
"Well, let's aim for that long six-mile triangle."
"Hedefimiz 6 millik uzun üçgen."
We had a bull's-eye we could aim at.
Hedef alabileceğimiz belli bir yer vardı.
I wouldn't make it your main aim.
Yerinde olsam asıl amacım bu olmazdı.