English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Airs

Airs translate Turkish

305 parallel translation
A good guy, but he put on airs.
İyi adamdı, ama hava atardı.
The isle is full of noises, sounds and sweet airs... that give delight and hurt not. " Be not afeard.
" Korkma.
Don't give yourself airs.
Numara yapma.
As for you giving yourself airs about motherhood... a cat's a better mother than you are.
Annelik taslamana gelince bir kedi bile, senden daha iyi bir annedir.
A roadside beggar giving himself airs of equality. How can you?
Bir dilenci eşitmiş gibi havalara giriyor, bu nasıl olur?
So don't put on airs
Öyle havalara kapılma.
You and your righteous airs.
Sen ve erdemli pozların.
Who are you to be giving orders, you that come to this city... with your airs and graces and your heart of stone?
Sen kim oluyorsun da o kalkık burnun ve taştan kalbinle bu şehre gelip etrafına emirler veriyorsun?
- Don't give yourself airs.
- Havalara girme.
Such airs and graces.
Öyle gösterişçiler ki.
The same reason you put on airs because your name happens to be Singleton.
İsmin Singleton diye senin büyüklük taslamanla aynı sebeple.
Yes, she was putting on airs, looking all prim.
Evet, hava atıyordu, çok resmi görünüyordu.
Try putting on such airs when you don't have a penny!
Bir kuruşun bile yokken böyle havalara gir bakalım!
Listen, don't put on your superior airs.
Bana bak, üstünlük havaları taslayıp durma!
Putting on airs like some guest.
Misafirmişsin gibi havaya girme.
Did she put on airs?
Sana hava mı attı yoksa?
Your friend is nice, but she puts on airs.
Arkadaşın tatlıymış ama biraz burnu havadaymış.
Those people from the North, they're full of airs.
Hani şu kuzeydekiler. Heriflerin hepsi artiz.
She put on such airs.
Çok ince, ama tuhaf davranışları vardı.
And you can drop the phoney airs.
Numarayı bırak.
And your fancy airs don't come to nothin'!
Ve sizin züppe tavırlarınızın da beş paralık hükmü yok!
Sometimes foul airs reach the street.
Bazen kötü haber tez duyulur.
Beneath all my false pride and independent airs - - I have one only wish :
Bütün boş gururumun ve özgürlük naralarımın altında tek bir dileğim var :
Yes. And you're to put on all your best airs.
Evet, onun karşısına en fiyakalı halinle çıkmalısın.
Take your fine airs and graces with you!
O değerli eşyalarınızı da götürün!
Stop putting on airs!
Çalım atmayı bırak!
I never liked him as an adventurer, but now that he puts on the airs of a saint, he certainly keeps himself in splendid isolation since you made him Archbishop.
Bir maceraperest olduğu için ondan asla hoşlanmadım, ama şimdi bir aziz olduğu için başı havalarda geziyor. Sen onu bir başpiskopos yapalı beri, kendini mükemmel bir izolasyonda tutuyor.
Yes, the airs very good.
Hava gayet iyi.
Saleswomen putting on airs?
Hava atan tezgahtarlar.
You're a sleazy woman, don't give yourself airs.
Sen kalitesiz bir kadınsın, kendini büyük görme.
You about done putting on airs?
- Ne? Bunun bir oyun olduğunu mu düşünüyorsun?
You can put on airs for a while, but I've had enough!
Oyunlar bir süreliğine iyidir, ama yeter artık.
♪ Fine airs and fine graces Don't have to sin to eat
tabii kibar kişilerin karnı günah işlemeden de doyar...
Now my Lady Grave-airs, I suppose you'll want to be head nurse?
Şimdi küçük leydi, annene hemşirelik yapar mısın?
I see her putting on airs and strutting like a peacock
Kibirinden kabarırken tavus kuşu gibi
Who the hell was flirting with the guards and putting on airs as if she were our goddamned leader?
O gardiyanlarla kim flört ediyor, sanki liderimizmiş gibi kim caka satıyordu?
So, don't get airs!
Boşa caka satma!
For a lady has modest and maidenly airs
Bir leydide olan gösterişsiz genç kız havası ve ahlakın
These maidenly airs
Yaratmak çok zor
Your vows, your kisses, your airs and graces...
Yeminlerin, öpücüklerin, havaların ve inceliklerin...
I've had enough of your airs. You're not in noble Provence now.
Senin bu havalarından bıktım usandım.
Frenchified airs and graces.
Bu Fransız nezaketinle onu şımarttın.
Their scarlet coats and swaggering airs filled Barry with envy.
Barry, askerlerin kırmızı ceketlerini ve kibirli havalarını gıptayla izliyordu.
But when we make to trip to Belapur, you sure do put on airs!
Belapur'a gittiğimizde, kesin caka satacaksın.
Don't put on airs.
Böyle yapma.
Oh, the insults we bore at their hands! ( PLANCINA ) Members of his own command were ashamed. At official banquets, we were seeted on the third couch, and Agrippina gave herself such airs, she might have been queen!
Resmi ziyafetlerde, üçüncü kanepede oturtuluyorduk Agrippina havalara giriyordu, kraliçeydi sanki!
He's given himself such airs since Tiberius died.
Tiberius öldüğünden beri havalara girdi.
The niggers is putting on enough airs without owning land.
Zenciler daha toprakları yokken yeteri kadar havalandılar.
In spite of her airs, she's no idea about intimacy.
Cazibesine rağmen yakınlık konusunda hiçbir fikri yok.
Don't put on airs. I'll never eat fist again.
Bırak bu pozları.
I'm worth two of your sort, for all your airs and graces.
Tüm havanıza rağmen ben ikinize de bedelim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]