Airtight translate Turkish
478 parallel translation
- That's an airtight case.
- Sağlam bilgi.
If we grab them with money matching those numbers, it's airtight.
Onları aynı numaralı paralarla yakalarsak iş bitmiştir.
It was airtight without him, it'll be airtight with him.
O yokken de işler yürüyordu. O olunca bir şey değişmez.
Tell me this first. If you were trying a man for murder... and he suddenly produced an airtight alibi, what would happen?
Öncelikle şunu söyleyin... bir adamı cinayetle suçlamak isterken... çok sağlam tanıkları olsaydı ne yapardınız?
- Darned near airtight, I'd say. - Hmm.
Asla kaybedilmeyecek bir dava!
He says thanks for sending on last year's mail and the rosary A - And the cake that kept very well in its airtight tin
Geçen yılın gönderdikleri tespih için teşekkür ediyor, ve hava geçirmez kaptaki kek için de, ve bir tane daha göderin diyor
That's really airtight.
Ne kadar da sağlam bir kanıt.
This is airtight and watertight.
Bu hava ve su geçirmez.
I have an airtight alibi.
Kapı gibi sağlam bir şahidim var.
Just got an airtight confession from Kesler.
Kesler'dan sağlam bir itiraf aldık.
- How did you know this was airtight?
- bunun hava geçirmez olduğunu nereden biliyordun?
And it's airtight, Leonard.
Çok sağlam bir savunma, Leonard.
I would suggest some sort of airtight canister packed with dry ice.
İçi kuru buz dolu, hava geçirmez metal bir kap önerebilirim.
It will provide you with an airtight alibi as to your whereabouts... during the next 60 seconds.
Bu sizin nerede olduğunuzla ilgili bir mazeret bulmanına yarayacaktır 60 saniye sonra.
Airtight, what.
Hava geçirmez, ne!
You lying there day in and day out, like an airtight pound of coffee in a can.
Gece gündüz hep aynı yerde yatıyorsun, tıpkı hava sızdırmaz konserve kutusundaki kahve gibi.
Something dead sure. Something anchored, something airtight.
Sağlam kazığa bağlanmış, kaçak yapmayacak bir şey.
Fabricating the patch, bolting it into place making sure all sections of the hull are airtight, including the hatchways are the jobs you will have to do under water.
Yamayı yapıp yerine takmak... gövdenin kapılar dahil her yanının hava geçirmez olmasını sağlamak... sualtında sizin yapmanız gereken işler.
I won't go into this until it's airtight.
Kesinlikle garantili olmadıkça bu işe girişmeyeceğim.
He can make somebody's will so airtight, you can't break it.
Müvekkillerine öyle sıkı vasiyetler yazıyor ki asla delinmez.
She'll be safe in the airtight compartment.
Hava geçirmez bölümde güvende olur.
English, imported, in an airtight tin.
İngiliz, ithal malı, hava geçirmez kutuda.
Making sure the room is airtight, my friend.
Odanın hava geçirmediğinden emin oluyorum, dostum.
The sarcophagus is airtight.
Lâhit hava sızdırmaz.
Those cages are airtight.
Bu kafesler hava geçirmez.
Even though I had an airtight alibi by total accident at the time of the murder, that didn't stop you.
Cinayet anında başka yerde olduğum bir rastlantı sonucu kesinleşince bile durmadınız.
I don't wanna go around pointing my finger at anyone until I have an airtight case.
Olayı her yönünden sağlama almadıkça kimseyi suçlamayacağım.
The whole process, from start to finish, is subject to an airtight security system.
Başından sonuna, tüm işlem çok sıkı bir güvenlik sistemi gerektirir.
The whole process, from start to finish, is subject to an airtight security system.
Başından sonuna tüm işlem çok sıkı bir güvenlik sistemi gerektirir.
It must be lined with zinc. It must be absolutely airtight. It must be...
İçinin çinkoyla kaplı olması ve hava almaması gerek.
We need airtight canisters.
Hava kilitli taşıyıcılara ihtiyacımız var.
Each one of these holds is airtight when it's sealed.
Bu bagaj bölümlerinin herbiri mühürlendiğinde hava geçirmez olur.
They're completely airtight.
Tamamen hava geçirmezler.
If only one could keep them in airtight containers.
Keşke hava geçirmez konteynerlerde tutulabilseler.
They're supposed to be transported under airtight security... to the Wadsworth Research Facility.
Sıkı güvenlik koşulları altında Wadsworth Araştırma Merkezi'ne götürülmeleri gerekiyordu.
Meet there at 9 : 30. Airtight?
Akşam dokuz buçukta buluşuyoruz, tamam mı?
Looks airtight.
Hava geçirmez gibi.
It was airtight.
Havaya kapalıydı.
It's important that this place should have an airtight security system... in the middle of nowhere!
Bu şeyin sıkı bir güvenlik sistemiyle donatılması çok önemli... hem de dağın başında!
The glass tube is maintaining an airtight penetration.
Cam tüp hava sızdırmaz bir şekilde içeriye giriyor.
I would have sworn our security was airtight.
Güvenliğimiz gerçekten çok sıkıdır.
An airtight case.
Taş gibi dava.
If it isn't airtight, maybe we can get enough to squeeze Quinn.
Sağlam kanıt yoksa, Quinn'i sıkıştırmaya yetecek bir şeyler bulabiliriz.
The alleged perpetrator's got an airtight alibi.
Suçu işlediği iddia edilenlerin, su götürmez tanıkları var.
This is a copy of Swayzak's report we know is bullshit, but the numbers were airtight.
Swayzak'ın raporunun kopyası. Bunun düzmece olduğunu biliyorduk. Ama rakamları çözemeyince bir şey yapamadık.
Despite this car's shortcomings, the passenger compartment happens to be airtight.
- Bu arabanın kusurları olmasına karşın,... yolcu kabini sus geçirmez olmalı.
Some of these tombs are airtight.
Bu mezarlardan bazıları hava geçirmezdir.
My partner is creating an airtight case.
Ortağım içinden çıkılmaz bir dava yaratıyor.
Just make sure the D.A.'s office can give me an airtight case, sir.
Sadece savcılığın sıkı bir dava açma garantisini verin yeter efendim.
Naturally, we will dispose of the body... and provide you with an out-of-town, airtight alibi.
Doğal olarak, cesetten biz kurtulacağız size şehir dışında olduğunuza dair kuşku götürmez bir mazeret sağlayacağız.
Airtight case.
Kesin bir davaydı.