English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Alienated

Alienated translate Turkish

178 parallel translation
If you're going to file suit tomorrow... I'll have to move out of here to prove that we're alienated.
Yarın dava açacaksın, ben de... geçinemediğimizi kanıtlamak için taşınmak zorunda kalacağım.
But more than deafness, the difference in interests alienated Tsiolkovsky from his milieu.
Ama işitme sorunundan dolayı, Tsiolkovsky bulunduğu ortamdan yabancılaştı.
This project implies the withering away... of all the alienated forms of communication.
Bu proje tüm yabancılaşmış iletişim biçimlerinin yok olup gidişini gerektirir.
But if alienation is an industrialization problem, doesn't that mean we're all alienated?
Ama yabancılaşma bir endüstrileşme sorunuysa,.. ... bu hepimiz yabancılaştırıldık demek değil midir?
Hence, alienated.
Bundan dolayı, yabancılaşmışız.
Bye, Mr. Alienated.
Hoşçakal, Bay Yabancı.
You alienated me from my children.
Beni çocuklarımdan ayırdın.
My nation is alienated youth.
Ulusum yabancılaşmış bir gençlik.
Because their privileges have not been institutionalized, and they are the most alienated part of the Western White working class
Çünkü imtiyazları kurumsallaşmadı ve Batı Beyaz çalışma sınıfının en yabancılaşmışları da onlardır.
This is the object of desire of the alienated.
Bu uydular, geri zekalıların.
All time and space of his world become strange to him... with the accumulation of his alienated products.
Yabancilasmis ürünleri yigildikça, bütün zaman ve mekanlar onlara yabancilasir.
The society founded on the expansion of alienated... industrial labor becomes, quite normally from one end to the other, unhealthy, noisy, ugly, and dirty as a factory.
Tüm çevresini yeniden sekillendiren toplum, bu tasarinin tüm boyutlarinin somut temelini olusturan araziyi sekillendirmek için kendi özel teknigini gelistirmistir.
Pseudo-cyclical time... is that of the consumption of modern economic survival, augmented survival, where the experience of daily life... remains deprived of decision - making and is forced to submit, no longer to the natural order, but to the pseudo-nature... developed in alienated labor ; and therefore this time quite... naturally rediscovers the old cyclical rhythm... which governs pre - industrial societies.
Sahte devirli zaman, günümüz ekonomisinin yasam çabasinin, günlük yasamin karar almanin disinda birakildigi, ve artik dogal düzene degil, yabancilasmis emek tarafindan ortaya konmus sahte dogaya tabi olan büyümüs yasam çabasi, tüketimiyle iliskilendirilir.
the revolutionary organization must know that it can no longer... combat alienation with alienated means.
Devrimci örgütlenme yabancilasmayla mücadelesini mücadelesini artik yabancilasmis araçlarla veremeyecegini bilmek zorundadir.
" The divine strength of gold lies in its being, as the estranged, alienated and self-alienating essence of Man.
"Paranın ilahi gücü, insanoğlunun yabancılaşmış..." "... yabancılaşan ve yabancılaştıran... " "... özünde bulunur. "
It is the alienated property of Men. "
"İnsanoğlunun yabancılaşmış mülkiyetidir."
If you're alienated, can you still have children? Sure.
- Yabancılaşmış olsanız bile çocuk sahibi olabilir misiniz?
Alienated from his parents.
Ailesinden ayrı yaşıyor.
I've alienated my dog!
Köpeğimden uzaklaştım.
How have I alienated you?
Seni nasıI soğuttum?
So the result is she's led this... cold cerebral life, and... and has alienated everyone around her.
Sonuç olarak da bu soğuk ve aklıyla hareket eden, etrafındakilere yabancılaşan biri olmuş.
I think you've got to accept, John and Yoko, that, particularly you, John... that it's alienated you from the people who originally loved you in this country.
Sanırım ikiniz de kabul etmek zorundasınız ki, özellikle sen John... bu evre, sizi bu ülkede esas sevmiş olan insanlara karşı yabancılaştırıyor.
It's that kind of thing that makes people think you're mentally alienated.
- Hey Tanrım ya Emmett. İnsanlar bu yüzden zihnen yabancılaştığını düşünüyor işte.
- Alienated.
- Yabancılaştığını.
I told you to teenagers sometimes feel alienated from those closest to them.
Sana gençlerin bazen en yakınlarındakilere yabancılaşma hissettiklerini demiştim.
ltd be a lot more alienated if they got covered in bird shit at my reception.
Düğünümde kuş pisliğine bulanmaları daha uzaklaştırıcı olurdu.
Actually, I'm surprised that my, uh - my, uh, affections haven't been alienated... to the degree originally suspected.
İşin aslı, ee, duygularımın ee, ilk başta düşündüğüm derecede yabancılaşmadığına şaşırdım.
This is as half-baked as your idea about me having children. Find me an artist. You've systematically alienated Springfield's entire art community.
bu da senin aklın gibi yarım kalmış bir şey bana bir ressam bul efendim, Springfield sanat komitesini sistemli olarak uzaklaştırmıştınız
This convent was once alienated from its surrounding neighbours.
Manastır bir zamanlar komşularından.. .. uzak duruyordu.
They left us spiritually bankrupt, empty, alienated.
Onlar yabancılaştı, ruhen iflas etmiş bir miras bıraktılar.
Or would your life have been... some pitiful, alienated - misplaced waste?
Yarının yaşayacakmıyız.Bunun bir garantisi varmı? Zavallı, yabancılaşmış. Yanlış yerleştirilmiş atık?
Take me for example. 21 years lost, living a life, that wasn't my real life, alienated.
Mesela beni ele alalım 21 yıllık kaybedilmiş bir hayat benim gerçek hayatım değildi...
You are all here because you have alienated yourselves from the people.
Hepiniz insanlara yabancılaştığınız için buradasınız.
I'm alienated.
Ben yabancılaştırıldım.
You have alienated the professorial board and completely compromised the good will of the council.
Profesörlük kurulunu yabancılaştırdınız ve Konsey'in iyi niyetine tamamen gölge düşürdünüz.
I think we're sufficiently alienated for this to qualify as a pass.
Bence şimdi yapacağım şeye kesinlikle baştan çıkarma diyebilirsin.
I suspect the last thing Counselor Troi would have wanted is for the two of you to be alienated.
Troi'un son isteyeceği ikinizin yabancılaşması olurdu.
He has let the pursuit of power totally corrupt him and is alienated from his own body and his own self.
İktidar hırsının onu tamamen yozlaştırmasına göz yummuştur. Böylece kendi bedenine ve kendi kendisine de yabancılaşır.
For years you've singIe-handedIy alienated every wealthy donor we've had.
Yıllardır, elimizdeki tüm bağışçıları, tek başına, kaçırmayı başardın.
I, too, was somewhat alienated from the rest of the crew.
mürettebatın geri kalanına göre çok daha soğuk davranışlarım vardı.
Eliza Ramirez says she feels alienated from her own homeroom.
Eliza Ramirez kendi evindeki odasından atılmış.
I've alienated my friends, my family.
Arkadaşlarımı ve ailemi yabancılaştırdım.
Where, "faces look evil when you're alienated."
"Yabancılaştığında, yüzler şeytanca görünür."
I'm the onewho's been most slandered! All right! You alienated the judge!
Pekala, yargıcı tamamen yabancılaştırdık.
Millwall, Millwall, you're all really dreadful, and your girlfriends are unfulfilled and alienated.
Millwall, millwall, hepiniz çok fenasınız, ve kızarkadaşlarınız tatmin olmuyor ve kendini dışlanmış hissediyor...
Right there, you've alienated half the student population.
Öğrencilerin yarısı ona gıcık oluyor.
A self-destructive man feels completely alienated, utterly alone.
Kendi yıkımını hazırlayan insan kendini yabancılaşmış, sapına kadar yalnız hisseder.
It grieved him that he was alienated from that.
Babasını da severdi onlardan ayrı olmak onu üzmüştü
She'd be mentally alienated for life.
Yoksa hayatının sonuna dek zihnen yabancılaşırsın.
Because I'm alienated.
Neye canın bu kadar sıkıldı, mankafa?
Yeah. I figure since I've alienated you from your sister and undermined the financial viability of your family business my work here is done.
Gidemezsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]