All i can say is translate Turkish
848 parallel translation
All I can say is that it's an organic polymer.
Tek söyleyebileceğim, bunun organik bir polimer olduğu.
Well, if you do, all I can say is you're a rotten quitter.
Mani olmazsan bil ki kokuşmuş döneğin tekisin.
That's clever well, all i can say is... the first thing we got to do is to find out who saw somebody, apart from druce, anywhere near there at half-past one that morning.
- Çok zekice. Söyleyebileceğim tek şey şu : Yapmamız gereken ilk şey sabahın bir buçuğunda Druce dışında birini kimin gördüğünü bulmak.
All I can say is, I never heard of such a thing in all my life before.
Hayatımda böyle bir şey duymadım. Söyleyecek başka bir şey yok.
"As for me, Uncle, all I can say is that I think... " marriage an altogether shocking thing.
Bana kalırsa evlilik dehşet verici bir şey, Amca.
If my success depends upon catering to people like you, sir, all I can say is...
Başarım sizin gibi insanlara hizmet etmekten geçiyorsa, efendim... tek söyleyebileceğim...
all I can say is, Mr Belknap-Jackson... all I can say is words fail me.
tek söyleyebileceğim Bay Belknap-Jackson... kelimeler kifayetsiz kalıyor.
All I can say is that you have certainly -
Senin için tek söyliyebileceğim...
All I can say is that if Indian women put up... with being treated like this, they must be -
Bütün söyleyeceğim, eğer kızılderili kadınlara böyle davranılıyorsa onlar çok...
All I can say is, I can't wait on and on and on.
Tekrar tekrar, hep söylüyorum bekleyemem.
All I can say is, we need a lot of new laws.
O zaman yeni yasalar çıkarmalıyız.
All I can say is, there are plenty of charming girls... of good family in the county who would have jumped at Roy... and I don't mean my niece, Victoria.
Ortalıkta bir sürü güzel ve iyi aile kızları var. Roy'la olmak için can atarlar. Yeğenim Victoria'yı da kastetmiyorum.
Listen, all I can say is that Mr Durand is in for a hard time.
Bakın, ancak bu kadarını söyleyeyim : Mösyö Durand hapı yuttu.
Colonel, all I can say is, you can't have your cake and shoot it, too.
Albay, söylemem gerekir ki insanları vurarak hiç bir şey elde edemezsiniz.
I'd like to give you some consolation... but all I can say is chins up. Now, now, Bertha.
Bana bak Bertha.
If you were working for me, all I can say is that you wouldn't have time for it, either.
Benimle çalışıyor olsaydınız sizin için de vakit olmazdı.
But as I haven't the honor of knowing you... all I can say is :
Lakin sizi tanıma şerefine nail olamadığıma göre bütün diyeceğim şu ki :...
Well... all I can say is that we've got the best boss in New York.
Tüm söyleyebileceğim şudur ki New York'un en iyi patronuna sahibiz.
All I can say is you aged me 10 years... but under the circumstances I forgive you.
Beni 10 yıl yaşlandırdınız ama duruma bakınca sizi bağışlıyorum.
Well, then all I can say is bonsoir.
Ben sadece bonsoir demeyi biliyorum.
All I can say is... it's awful hard for a man like me to be fair to a cop-killer.
Tek söyleyebileceğim benim gibi birinin bir polis katiline adil olması son derecede güçtür.
Well, boys, all I can say is this has been the most exciting Sunday that ever happened at Coroner Creek.
Evet çocuklar,... bugün, en heyecan verici gün oldu,... Coroner Creek'teki pazar günleri içinde.
All I can say is that I'm stickin'to it a hundred percent.
Size söyleyebilirim ki, ben yüzde yüz inançlı biriyim.
All I can say is I think you're a cad.
Tek söyleyebileceğim, se-sen hödüğün tekisin.
All I can say is, don't you ever tangle with that softy.
Tek söyleyeceğim sakın o yumuşakla kapışma.
Then all I can say is watch your back.
Öyleyse bir tek şey söyleyebilirim. Kendine dikkat et!
All I can say is, either you are a professional actor or give up your dreams and stick to a real job
Şunu söyleyebilirim, ya profesyonel bir oyuncusundur yada hayallerinden vazgeçip gerçek bir işe tutunmalısın.
So all I can say is to consider that every time you look up at that building you're in a position to point with pride and... - that you'll find it is to develop your reflexes.
Tek diyeceğim o binaya her baktığınızda elinizle gösterip gurur duyabilirsiniz reflekslerini geliştirmek için olduğunu anlayacaksın.
And all I can say is, thank God for my precious daughter.
Ve tek diyebiIeceğim şey, Tanrıya kızım icin sükürIer oIsun.
All I can say is David better show up at this wedding.
Umarım David bu nikaha gelir.
I guess, all I can say is how much I...
Tahmin ederim bütün söyleyebileceğim ben ne kadar...
Dr. Meacham, all I can say is I'm deeply flattered... and maybe a little envious of the girl you've mistaken me for.
Dr. Meacham, tek söyleyebileceğim, çok etkilendiğim ve beni o kızla karıştırdığınız için biraz da kıskanç davranabileceğim.
All I can say is if I were a bridge I'd be burning
- Evet, kimya. Yalnızca şunu diyebilirim, bir köprü olsam Yanardım
If you're one of those critics who thinks that television is frightful... all I can say is you should see it from this side.
Eğer sizde televizyonun muhteşem olduğunu düşünen eleştirmenlerdenseniz olaya bir de bu taraftan bakın.
All I can say is, tonight's show is gonna be a mess.
Tek söyleyebileceğim, bu geceki gösteri rezalet olacak.
Well, all I can say is, give me vulgarity!
Böyle kabalığa can kurban!
All I can say is he must be richer than the Finance Minister.
Şu kadarını söyleyeyim, Maliye Bakanından zengin olmalı.
All I can say is, if you are taking that plane, I'm very glad.
O uçağa binersen çok sevineceğimi söyleyebilirim.
All he can say is what I said to him as I came out of that room.
Tek söyleyebileceği, odadan çıktığımda ona söylediklerim olacaktır.
All I've got to say is good riddance... as soon as I can get him to his destination.
Kendisine söyleyebileceğim tek şey yolu açık olsun.
All I got to say is, I can lick any man here hands down.
Bilin ki, aranızda yere seremeyeceğim kimse yok.
Well, all I can say, Charters, is that when it comes to humor... we live in entirely different worlds.
Tek söyleyeceğim Charters, iş mizaha anlayışına gelince tamamıyla farklı dünyaların insanlarıyız.
I know how you've been acting towards her... and all I can say of what she's done is it's about time.
Ona nasıl davrandığınızı biliyorum. Bence bunun zamanı gelmişti.
All I can say positively is that Ruth didn't do it.
Söyleyebileceğim tek olumlu şey cinayeti Ruth'un işlemediği.
All you have to say is, "I'm sorry, can't make it."
"Kusura bakmayın" demen yeterliydi.
All I can say now is welcome.
Şimdi yalnızca hoşgeldiniz diyebilirim.
And all I can do is to say them to you from my heart and...
Tek yapabileceğim bütün kalbimle o iki kelimeyi size söylemek ve...
Well, you see, whatever people do think and say, all we are is good friends, and I can get along without you now.
Şey, görüyorsun, insanlar ne düşlünür ne söylerlerse, hep iyi arkadaş olduk, ve artık ben sensiz başımın çaresine bakabilirim.
All I can say, McKay, is you take a hell of a long time to say goodbye.
Tek söyleyebileceğim, McKay, veda etmen gerçekten çok uzun sürüyor.
All he has to say is, "Hello," and I can barely keep my eyes open.
Tek diyeceği bir "Merhaba" dır, hemen uykumu getirir.
You got a $ 30 problem? It's solved. All I can say, missus, is you took your complaint to the wrong department.
Tek söyleyebileceğim, şikâyetinizi yanlış bölüme ettiğiniz.