All laughing translate Turkish
873 parallel translation
To look out there and see them all laughing, to hear that roar go up, waves of laughter coming at you.
Salona bakmak ve güldüklerini duymak. Yükselen kahkahalar, kulağına gelen kahkaha dalgaları.
- [Guy ] Yeah, and I'm Santa Claus! - [ All Laughing]
Tabi ya, bende Noel Baba'yım!
- Merry Christmas! - [All Laughing]
Mutlu Noeller!
All laughing and carrying on saying those witty, sophisticated things that were way over my head.
Kavraması güç espriler karmaşık şeyler hakkında gülüşmeleri ve şamataları.
[All Laughing] I am very stu-pid, but I'm loads of fun.
Akıllı olmayabilirim ama çok komiğimdir.
( ALL LAUGHING )
( HEPSİ GÜLÜYOR )
( all laughing )
( hepsi gülüyor )
[ALL LAUGHING]
[huahahahahha]
This is all so ridiculous, it's actually making me laughing.
Hiç komik olmadığı için gülüyorum.
How could you not remember after all of these years... ( Ben laughing )
Bunca sene benimle çalışıp yaban mersininden nefret ettiğimi... Baksana!
No... but I got an idea he was laughing at us all the time.
Hayır... Ama tüm bu zaman süresince bize güldüğüne eminim.
Well, they're laughing, so it must be all right.
Güldüklerine göre sorun yok demektir.
Your wife tells me you keep her laughing all the time just about things you read in the papers.
Karını hep güldürürmüşsün gazetede okudukların hakkında.
They were laughing so hard that all I heard them say... was that she had broken her engagement with him.
Öyle gürültülü gülüyorlardı ki tek duyduğum Margaret'ın nişanı bozduğu oldu.
This dad-bitted boat keeps bouncing around under me, of all... - What you laughing at? - Him.
Bu kahrolasıca tekne sallanıp duruyor... — Neye gülüyorsun?
She stood there laughing, her black hair blowing in the wind, and told me all about herself.
Gülerek ayakta öylece durdu siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu ve bana hakkındaki her şeyi anlattı.
It's no laughing matter at all.
Gülecek birşey yok.
I hear laughing all night!
Bütün gece gülme sesi duyuyorum!
You were laughing like an idiot and all the time I was looking for my pants.
Sen bir aptal gibi gülüyordun, ben de devamlı çamaşırımı arıyordum.
Do all the laughing you can.
Elinizden geldiğince gülün.
And all the laughing we used to do there?
Ya orada attığımız kahkahalar?
But look at all the fun you can have scratching! ( LAUGHING )
Kaşınarak ne kadar eğlenebileceğini düşün!
What kind of a fool are you, laughing all by yourself?
Kendi kendine mi gülüyorsun?
All my friends are laughing.
Tüm arkadaşlarım gülüyorlar buna.
Suppose he was laughing at fools like us all the time?
Bütün bu süre zarfında kahkahalar atıp dururdu.
I built my whole life on hating my father... and all the time he was inside of me, laughing.
Yaşamım boyunca babamdan nefret etim... ve tüm bu süre boyunca o içimdeydi, gülüyordu.
All the time, laughing at you.
Her zaman gülecekler.
Have I been the laughing stock of our friends all these years?
Bütün bu yıllar boyunca dostlarımıza alay konusu oldum mu?
There's a place for people like you who go around laughing for no reason at all.
Sizin gibi insanlar için, hiç neden yokken gülüp dolaşabilecekleri bir yer var.
Think of all the people laughing tonight.
Bu gece tüm insanlar gülüyor.
Now I'll be the laughing stock of all Moscow!
Şimdi Moskova'nın eğlence kaynağı ben olacağım!
O'er the fields we go Laughing all the way
# Aşarız tarlaları Yol boyunca kahkahayla #
I used to watch the people laughing and talking when Mama was giving a party, and I used to wonder if all families were like that.
Annem parti verdiğinde insanların gülüşünü ve konuşmasını izlerdim, ve bütün aileler böyle midir diye merak ederdim.
- We all died laughing.
- Hepimiz gülmekten çatladık.
Do you suppose he's laughing and singing and telling all his neighborhood about the rebels he's killed?
Durun, durun, siz ikiniz. Hadi, Roy.
laughing with them, imitating them, you, the youngest of all little sisters, you wore your beauty with humility.
onlarla gülüyorsun ağlıyorsun, taklit ederek sen, küçük kız kardeşlerin en küçüğü, güzelliğini mütevazisiyle taşıdın,
I don't mean laughing all the time.
Sürekli gülmekten bahsetmiyorum.
( all laughing, chattering )... Doctor Cardinez.
... Doktor Cardinez'e.
He's tilting her all the way back. He's giving her laughing gas.
Ve onu yatırmış gülme gazı veriyor.
I just like laughing, that's all.
Gülmeyi seviyorum hepsi bu.
We had all the guards laughing.
Bütün gardiyanlar bize gülüyordu.
Start laughing, all of you, or I'll break your necks!
Hep beraber gülmeye başlayın yoksa boynunuzu kırarım!
My feeling is that next week at this time we'll all be laughing about this.
Bana kalırsa, gelecek hafta bu zaman, bütün bunlara gülüyor olacağız.
It sounds as if all the devils in hell were laughing.
Sanki cehennemdeki bütün şeytanlar kahkaha atıyormuş gibi sesler çıkarıyor.
All of Prague's laughing at you!
Prag'ın tamamı seninle alay ediyor!
And you, all the time, laughing at me.
Ve sen, bunca zaman bana gülüyordun.
People are laughing all around.
Çevredeki insanlar gülüyor.
Then all three of us started laughing.
Sonra üçümüz gülmeye başladık.
Now all this'll end up in my being the laughing stock of Moscow.
Bu yaptığın yüzünden bütün Moskova arkamızdan gülecek.
The all-American hero, laughing in the face of death.
Amerikalı kahraman ölüm karşısında gülüyor.
And all the witnesses say that they were chasing one another, like children, laughing and screaming.
Ayrıca bütün şahitlerin söylediğine göre boyacılar içeride birbirlerini kovalayıp gülüyorlar ve haykırıyorlarmış.