Alter translate Turkish
1,580 parallel translation
He'll take all the credit... - and you'll end up an historical footnote. -... could alter the course of the war.
Bütün övgüyü o alacak ve sen tarihi bir dipnot olacaksın.
Whenever one of his drugs is about to lose its patent, he has his boys and girls alter it just a tiny bit, patent it all over again, making not just a pointless new pill, but millions and millions of dollars.
İlaçlarından biri patentini kaybetmek üzereyse, emrinde çalışanlarla birlikte ufak bir değişiklikle tekrar patentini alıyorlar. Sadece patent değil milyonlarca dolar da kazanıyorlar.
He didn't physically alter himself.
Kendinde fiziksel değişiklikler yapmadı.
Sir, shouting at the maitre d'doesn't alter the fact that there is... a four-week waiting list for Sunday lunch.
Beyefendi, görevliye bağırmanız pazar gecesi için dört haftalık bekleme listesi olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.
Why am I going up to the alter?
Neden ben öne doğru çıkıyorum?
Another could be a person who's told they only have a month to live may act on fantasies of an alter ego
Buna başka bir örnek de sadece bir ay ömrü kaldığını öğrenenlerdir alt egolarının fantezilerine dayalı hareket edebilirler.
He could alter the shape of his face, his nose, making him unrecognizable.
Onu tanıyamamamız için yüzünün ve burnunun şeklini değiştirdi. Daha fazla yüz şekli için.
'I'd like to be able to chemically alter my girlfriend's moods.'
Kız arkadaşımın modunu kimyasal olarak değiştirebilmek isterim.
Even you cannot alter destiny.
Sen bile yazgını değiştiremezsin.
What kind of nutjob would agree to surgically alter my son into a tall African-American?
Oğlumu ameliyat yöntemi ile uzun bir Afro-Amerikalıya dönüştürmeye ne tür bir deli razı olabilir.
We are already suspected, we must not alter our behaviour.
Zaten şüphe altındayız, davranışlarımızı değiştirmemeliyiz.
Will that not alter the future more than what we do?
Bu geleceği bizim yapacağımız şeyden daha fazla etkilemez mi?
Sir, we kill those Jaffa, or worse, get captured, and we could alter the future immeasurably.
Efendim bütün Jaffa'ları öldürebiliriz veya daha kötüsü yakalanabiliriz, ama geleceği ciddi boyutlarda değiştirmiş oluruz.
We alter this time line and the future is already different.
Bu zaman çizgisini değiştirirsek gelecek zaten farklı olacaktır.
We alter this timeline, and the future is already different.
Bu zaman çizgisini değiştirirsek gelecek zaten farklı olacaktır.
Well we know this plan works, if we alter it...
- Bu planın işe yaradığını biliyoruz. Eğer değiştirirsek... - Başaramayabiliriz.
All we have to do is alter the settings on the weapon console so that the output wave matches that of the disrupter technology.
Tüm yapmamız gereken silah konsolunda değişiklikler yapıp çıkış dalgasının kırıcı teknolojisiyle eşleşmesini sağlamak.
( Selmak ) I have no idea how to alter a Stargate to perform such a function.
Bir geçidi böyle bir işlev için nasıl değiştirebileceğim hakkında bir fikrim yok.
In fact, it's beginning to alter his DNA.
DNA'sını dönüştürmeye başlamış.
We're working on a retrovirus that would alter Wraith DNA.
Wraith DNA'sını değiştirebilecek bir retrovirüs üzerinde çalışıyoruz.
Helm, alter heading to intercept.
Dümen, yolunu kesmek için yön değiştir.
What if someone was trying to alter your permanent file?
Birisi senin sicilini değiştirmeye çalışsaydı ne olacaktı?
We're trying to alter it right now.
Şu an zaten biz değiştiriyoruz.
Alter it back.
Geri değiştiriyoruz.
I suggest we alter our course and head southwest.
Rotamızı değiştirmeyi ve güneybatıya dümen kırmayı öneririm.
We've come here because, towards the end of the 19th century, a discovery was made at Altamira that would radically alter our understanding of when the world's first images were created.
Buraya geldik çünkü 19. yüzyıl sonlarına doğru burada radikal bir keşif yapıldı. Bu keşif tarihimizde yapılan ilk resimlerle ilgiliydi.
These journalists alter public opinion, and that in turn affects your life and your nation.
Bu gazeteciler toplum görüşünü değiştiriyor, ve bunun sonucunda sizin hayatınızı ve ulusunuzu etkiliyorlar.
I think nanotechnology has the potential to fundamentally alter medical care.
Ben, nanoteknolojinin tıbbi uygulamaları tümüyle değiştirebilme potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum.
But we use a method where we alter the ink pressure in certain places with rubber.
Ama silgiyle belli yerlerdeki mürekkep baskısını değiştirdiğimiz bir yöntem kullandık.
If she encourages him now, it will change her life and possibly alter the outcome of a long line of female hierarchy that only she carries.
Onu şimdi yüreklendirirse, hayatı sonuna kadar değişecek ve şimdiye kadar götürmüş olduğu dişi hiyerarşisi de son bulacak.
They never just have one alter ego.
Asla tek kişiliğe sahip olmazlar.
It's my alter eggo.
İkinci benimliğim.
You mean your "alter ego"?
"İkinci benlik" mi demek istiyorsun?
Still doesn't alter the fact.
Yine de gerçeği değiştirmiyor.
I'm not trying to alter anything, just illuminate it.
Bir şeyi değiştirmeye değil, aydınlatmaya çalışıyorum.
Who are you calling an alter kocker, you little pisher?
Sen kime alter kocker diyorsun, seni küçük pisher?
... you constructed will not alter your past.
... kapıldıysan da mazin değişmeyecek.
And it's too important to alter or make edgier.
Değişmek önemlidir ve alıngan yapar.
I could alter Eileen's to fit her.
Eileen'in elbisesini ona olacak hale getirebilirim.
Aunt Silvia said she would alter it for your Quinceanera.
Silvia teyzen, onu senin Onbeş Yaş kutlaman için hazırlayabileceğini söyledi.
My mom's supposed to alter it for Magdalena.
Annem bunu, Magdelena için hazırlıyor sanırım.
And anyone who tries to alter that destiny will be destroyed.
Her kim bunu değiştirmeye çalışırsa, kader onu yok eder.
I'm constantly amazed by its sheer power to alter and define our lives.
Aşkın hayatlarımıza yön ve anlam vermesine her zaman hayran kalmışımdır.
I'm gonna have to alter the entire costume.
Bütün kostümümü değiştirmek zorundayım.
Make moves, alter things.
Harekete geçerler, bir şeyleri değiştirirler.
Removing a slight piece of bone in my chin I will alter my jaw line.
Çene ameliyatıyla da tüm dikiş izleri kapatıldı
So he assumed the identity of his alter ego.
.. kimliği yasal biri haline geldi
When Kevin locked the boy in the basement 15 years ago... he was actually locking away an alter ego in his own head.
Kevin çocuğu 15 sene önce bodruma kilitlediğinde aslında kafasındaki ikinci kişiliğini kilitliyordu.
Actually, some of my fans have pointed out that Is is no more than an alter ego of myself.
Aslında, hayranlarımdan bazıları Is karakterinin... Egosu farklı olarak yine ben olduğumu belirtmişler.
If I'm right, it may alter his methods.
Eğer haklıysam, yöntemlerini değiştirebilir.
Removing a slight piece of bone in my chin, I will alter my jaw line.
Ayrıca çene ve yüz kemikleri de- - aileden gelen etkileri tamamen silinebilir