English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Ambiguous

Ambiguous translate Turkish

262 parallel translation
You will join the ranks of those women of ambiguous position... who travel about Europe from one watering place to another... neither married nor unmarried, with no future and no present... with only your great love to sustain you.
Konumu belirsiz kadınların safına katılırsın. Avrupa'da bir sahil kentinden diğerine seyahat eden ne evli, ne bekar, ne geleceği, ne bugünü olan yalnız seni teselli edecek büyük aşkın olacak.
never shall, by the pronouncing of some doubtful phrase as, "Well, we know" or "We could, an if we would" or such ambiguous giving out, do note that you know aught of me.
"Bir söylesek, bir bilseler." Ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor görünmeyin.
People called them Don Quixote and Sancho Panza... and they never knew that neighbors found their friendship ambiguous.
Onlara Don Kişot ve Sanço Panço adlarını takmışlardı. Komşuları, onlara birtakım özel alışkanlıklar yakıştırıyordu.
... making the film a series of gratuitous episodes, perhaps amusing for their ambiguous realism.
böyle bir dizi rastgele bölümden oluşan bir film, belki de... belirsizliği yüzünden eğlenceli bile olabilir.
I don't like ambiguous situations.
Belirsizliği sevmem.
Deuteronomy is ambiguous!
Tesniye yoruma açıktır!
Perhaps it is a link enabling us to pass from one subject to another, therefore to live together But since social relations are always ambiguous since thought divides as much as it unites since words unite or isolate by what they express or omit since an immense gulf separates my subjective awareness from the objective truth I represent for others since I constantly blame myself, though I feel innocent since every event transforms my daily life since I constantly fail to communicate since each failure makes me aware of solitude since...
Yoksa birbirimizin arasında gizli bir şey bir nesneden diğerine mi akıyor, bu şekilde mi hayatına devam ediyor ama sosyal ilişkiler en baştan beridir belirsizdir fikirler ayrılıklara yol açabildiği gibi birleştirici de olabilirken kelimeler anlamlarına ve ya yorumlarına göre farklıyken bilinç dünyamı bir sürü boşluğa ayırabilirken nesnel gerçekliğimin, beni diğerlerine temsil etmesi üstelik hem kendimden pişman olurken hem de kendimi masum gibi görmem günlük yaşantımı etkileyen her olay iletişim kurmamı engellerken yaptığım her hata yalnızlığımın farkında olmama neden olurken...
Well, actually, Kirk, as a defender of the free-enterprise system, I found myself in a rather ambiguous conflict, as a matter of principle.
Serbest girişimi savunan birisi olarak, Bu konuda kendimi belli belirsiz bir çelişkinin içinde buldum.
Your ambiguous friend and ambiguous enemy.
İkianlamlı dostun ve ikianlamlı düşmanın.
Yes, his ambiguous conscience merged with my pure existence.
Evet, onun iki anlamlı bilinciyle benim saf varoluşum birleştiler.
To obtain less ambiguous results, I must do an abominable thing.
Bu şüpheyi belirginleştirmek ve daha net sonuçlar alabilmek için kötü bir şey yapmak zorunda kalacağım.
I hate what is vague, elusive, ambiguous.
Gizli saklı şeylerden, üstü kapalı şeylerden nefret ederim.
- He cannot be ambiguous.
- Belirsizlik taşıyamaz.
- But art is ambiguous.
- Ama sanatın kendisi belirsizdir.
And music, the most ambiguous of all the arts.
Ve sanatların en belirsiz olanı müziktir.
It might have looked like a dirty, ambiguous relationship to you... but we all accepted it.
Bu size kirli, belirsiz bir ilişki gibi görünüyor olabilir ama hepimiz kabul etmiştik.
Ambiguous.
Muğlâk.
"In an ambiguous set of facts... " the party who creates the ambiguity... "and tries to use it to his own advantage... shall have the ambiguity resolved against him."
Belirsiz olaylar durumunda... belirsizliği yaratan ve... bunu kendi menfaatine kullanmaya çalışan taraf... aleyhine karar verilecektir.
Now, when I reread it, I find it much too ambiguous.
Okuduğum zaman çok daha muğlak olduğunu fark ettim.
He says I make him feel sexually ambiguous.
Onu cinsel olarak belirsizliğe sürüklediğimi söylüyor.
An ambiguous guy!
Belirsiz bir adam!
Really ambiguous!
Gerçekten belirsiz bir adam!
- Was my speech so ambiguous?
- Benim konuşmam bu kadar belirsiz mi oldu?
the sign is ambiguous... the miracle isn't pure.
İşaret bulanık. Mucize saf değil.
What a nice, ambiguous scent it had.
Ne hoş, ne bulanık bir kokuydu Allah'ım o.
You say : forget desire, seek detachment, yet you urge me to battle, to massacre. Your words are ambiguous, I am confused.
Beni savaşmaya, katliam yapmaya çağırırken bana arzuyu boş ver, tarafsız düşün diyorsun.
His neck is sore, but that's ambiguous.
Boynu ağrıyor, ama belirsiz birşey.
A little startling and a little ambiguous.
Biraz şaşırtıcı ve belirsiz işler.
Or maybe they get it as with an ambiguous joke.
Ya da anlamsız bir şaka gibi ortadan kaybolmuşlardır.
Our marriage is in a very ambiguous state.
Evliliğimiz oldukça belirsiz bir durumda.
With your ambiguous sexuality which I am prepared to tolerate.
Belli olmayan cinsiyetini mazur görmeye razıyım.
That press conference was so ambiguous about sexual transmission the gay community is in complete turmoil.
Cinsel bulaşla ilgili basın toplantısı çok anlaşılmazdı gay topluluğu tam karmaşa içinde.
I was afraid things would get ambiguous, that I'd have to refuse your advances.
İşlerin belirsiz olmasından korktum ve senin dostluğunu reddedeceğimi sandım.
If it's her, stop being ambiguous.
Onu seçersen, belirsiz olmayı bırak.
It would be nice of you to stop the ambiguous game-playing.
Belirsizlik oyununu bırakman çok iyi olacak.
Objection - vague, ambiguous.
Itiraz ediyorum - kapali bir soru.
As I've grown older, I realize that clarity of purpose is a more..... ambiguous matter than I had thought in my youth.
Yaşlandıkça, amaçların berraklığının, gençliğimde düşündüğümden daha muğlak bir konu olduğunu fark ettim.
- There was no moral compass anymore. Aldrich even turned Mickey Spillane "s detective Mike Hammer... into an ambiguous figure, a guy who" s treated like dirt by everybody... and is even described as a "sleazy, despicable bedroom dick."
Aldrich, Mickey Spillane'in dedektifi Mike Hammer'ı bile herkesin pislik gibi davrandığı belirsiz bir figüre dönüştürdü.
It just kind of let me know how ambiguous everything was.
Herşeyin ne kadar belirsiz olduğunu anlamamı sağladı.
Mr. Wallace, the book ends on an ambiguous note.
Bay Wallace, kitap belirsiz bir notla bitiyor.
It's ambiguous ; definitely open to interpretation.
Müphem, yoruma kesinlikle açık.
- that you at times seeing me never shall with arms encumbered thus or with this headshake, or by pronouncing some doubtful phrase as "We know," or "We could an'if we would" or "If we list to speak," or "There be, if they might" or such ambiguous giving out, to note that you know aught of me.
Kuşku uyandıracak laflar da etmeyin "Ha, anlıyorum" gibi, "Biz istersek" "Bir söylesek yok mu", "Bir bilseler" gibi. Ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor görünmeyin.
And art is ambiguous.
Ve sanat belirsizdir.
The content of that message is morally ambiguous at best.
Mesajın konusunun ahlaki durumu da tamamen belirsiz.
Liars! intentionally keeping things ambiguous!
Sen yalan söylüyorsun! Gülüşünle beni delirtiyorsun! Bazı şeylerin belirsiz olmasını istiyorsun!
An ambiguous world... where you cannot tell where you end and others begin.
Hangi parçanın senin, hangi parçanın başkasının olduğunu bilmediğin, belirsiz bir dünya.
Because it is so old and ambiguous few lawyers waste their time with it, or mine.
Çünkü o kadar eski ve ne idüğü belirsiz bir avuç avukat, hem onun, hem benim zamanımı harcar.
And without consent, it's a bit morally ambiguous, don't you think?
Üstelik izinsiz, bu pek ahlaki bir şey değil, değil mi?
One seldom sees a less ambiguous case.
Daha bariz bir olay olamaz.
It's all about emotions and intimacy... and feelings and all that vague ambiguous bullshit!
Bunlar hep.. duygusallık, mahremiyet, anlaşılmaz boktan şeyler.
The term is ambiguous.
Bu deyim belirsizlik taşır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]