Amusé translate Turkish
694 parallel translation
There exist gases that amuse a human soul.
İnsan ruhunu eğlendirmek için gazlar bulunmaktadır.
Ha-ha! Oh. I-It's just that the boys... told me to amuse you for a little while.
Çünkü çocuklar bir süreliğine seni seni oyalamamı söylediler.
In my humble effort to amuse your fiancà © e, Mr. Harker, I was telling her some rather grim tales of my far-off country.
Sıradan bir çabayla nişanlınızı eğlendirmek için, Bay Harker, ona uzak ülkemden oldukça korkunç masallar anlatıyordum.
- I beg your pardon, sir... but may I suggest that you ought to amuse yourself.
- Çok özür dilerim, efendim... haddimi aşıyorum ama biraz kendinizi eğlendirmenizi öneririm.
Amuse myself?
Kendimi eğlendirmek mi?
Mimi, you amuse me.
Mimi, beni güldürüyorsun.
Amuse him somewhere. Eating all the profits.
Tüm kazancı yiyor.
I amuse you.
Seni eğlendiriyorum.
Perhaps you may amuse Arnold by reading your husband's letter to him.
Belki de kocanın mektubunu okuyarak Arnold'un keyfini yerine getirebilirsin.
But your business acquaintances don't amuse me too terribly, you know, Sam.
Ama senin iş dostlukların beni pek fazla eğlendirmiyor, biliyorsun Sam.
Amuse yourselves... and remember King Solomon.
Keyfinize bakın ve Kral Süleyman'ı unutmayın.
Amuse yourself if you wish.
Gönlün bilir.
- Anything to amuse.
- Eğlenceli başka bir şey yok.
It would amuse me.
Benim için eğlenceli.
Hey, let's play something. I'm afraid Mr. O'Bannon is just at the edge of being bored. We promised we'd amuse him, remember?
Phil Stern ile evlenmesinde ısrar edip daha sonra tereddüt ederek, Bobby'nin çok hoş olduğunu ve ona tutkulu bir şekilde âşık olduğunu söyleyen ev arkadaşı Rosalind ile derdini paylaştı.
And I will amuse you with such rhyming eloquence as you've never dreamed of.
Ayrıca kafiyeli sözlerimle, sizi çok eğlendiririm.
Any simple childish games seems to amuse them excessively.
En basit oyunlar bile onları eğlendirmeye yetiyor.
No, I'm afraid that sort of thing ceased to amuse me years ago.
Hayır, korkarım bu tarz eğlenceleri bırakalı yıllar oluyor.
She had a right to amuse herself, didn't she?
Kendini eğlendirmeye hakkı vardı, değil mi?
It will amuse your customers.
Müşterilerine eğlence çıkar.
That should amuse you.
Bu sizi neşelendirmeli.
Ribbentrop did not send him here to amuse people.
Ribbentrop O'nu oraya insanları eğlendirsin diye göndermedi.
Today I feel disposed to be gregarious... and communicative and I believe you could amuse me.
Bugün, sosyalleşip laflamak niyetindeyim. Sanırım bu konuda beni eğlendirebilirsiniz.
It will amuse you to see the fate awaiting them.
Onları bekleyen kaderi görmek hoşunuza gidecek.
Do I amuse you?
Seni eğlendiriyor muyum?
I don't only want to amuse them.
Onları sadece eğlendirmek istemiyorum.
If you thought me happy, would you strive so to amuse me?
Mutlu olduğumu düşünseydin, beni eğlendirmeye çalışır mıydın?
We are not here to amuse the gallery!
Buraya balkonları eğlendirmek için gelmedik.
I used to amuse you.
Eskiden seni eğlendirirdim.
Then let us amuse ourselves.
Öyleyse hadi kendimizi eğlendirelim.
My play need only amuse.
Oyunum sadece eğlendirmeli.
I suspect, lord henry, we're interested in the poor to amuse ourselves, especially as we grow older and are unfit for other amusements.
Sanırım Lord Henry, özellikle yaşlandıkça kendimizi eğlendirmek için yoksullarla ilgileniyoruz ve başka şeylerle de eğlenemiyoruz.
I don't amuse you very much, do I?
Sizi pek fazla eğlendiremedim, değil mi?
It'll amuse the boy and we'll be able to talk.
Çocuk oyalanır, biz de böylece konuşabiliriz.
You're willing to destroy it to amuse the mob to give them something to scream about?
Ayak takımını oyalamak, bağrışabilecekleri bir şeyler vermek için, onu yok etmek mi istiyorsun?
Do you think it'll, uh, amuse the m-m-minister, sir?
Sizce bakanın hoşuna gidecek mi efendim?
But you must go and amuse yourself.
Ama sen eğlenmeye geldin.
I didn't bring her into this world to amuse anyone
Ben onu insanları eğlendirsin diye doğurmadım.
I'm afraid that kind of talk doesn't amuse me.
Korkarım beni bu şekilde kışkırtamazsın.
I'm not trying to amuse you.
Seni kışkırtmaya çalışmıyorum.
He means to amuse himself, By making a sport of my extermination.
Belli ki, beni ortadan kaldırma düşüncesiyle kendini avutup dalgasını geçiyor.
Who are these people you amuse?
- Kimleri eğlendiriyorsun?
How immensely you must amuse them.
Onları çok eğlendiriyor olmalısın.
But you shouldn't amuse yourself at the law's expense.
Ama kanunu yanıltarak eğlenmek iyi değildir.
I thought it would amuse you.
İlginizi çekeceğini düşünmüştüm.
Who ya trying to amuse?
Kim bizi eğlendir dedi?
Kusuda likes to amuse himself with young people.
Kusuda kendini gençlerle eğlendirmeyi seviyor.
He just tried to amuse me.
Sadece beni eğlendirmeye çalıştı.
Once in a year, the samurai of the diverse houses amuse themselves together. To divert power.
Yılda bir defa farklı evlerden samuraylar gücü başka bir tarafa yönlendirmek için birbirlerini eğlendirirler.
- You really amuse me.
- Beni sahiden güldürüyorsun.
Of course, I shall do my feeble best to amuse you.
Tabii seni eğlendirmek için elimden geleni yapacağım.