And at the end of the day translate Turkish
456 parallel translation
The French believe servicemen should be tough as nails, and at the end of the day, they always turn to servicemen, whether it be to restore order, to prevent a coup-d'état, or to organize a coup-d'état.
Fransızlar askerlerin çivi gibi sert olması gerektiğine inanırlar ve günün sonunda düzeni eski haline getirmek askeri darbeyi önlemek ya da bir askeri darbe düzenlemek için her zaman askerlere dönerler.
We signal orders in to George in the pit - this is Henry -... and at the end of the day the girls in the office they log all the deals on to the computer.
Bütün istekleri şurada duran George'a gönderiyoruz. Bu Henry. Ve günün sonunda kızlar ofiste, bütün anlaşmaları bilgisayara aktarıyor.
A few of our gentlemen spend time here in the lunch hour and at the end of the day.
Bizim centiImenIerden bazıIarı, öğIeyin ve akşam üzeri burada zaman geçirir.
And at the end of the day there's no jobs for anyone.
Ve günün sonunda, kimseye iş yok.
You know, what if I mess up and I say all the wrong things, and at the end of the day, I'm not enough?
Ya her şeyi berbat edersem, yanlış şeyler söylersem ve sonunda yeterli olmazsam?
And at the end of the day, that's what the ladies like.
Ve günün sonunda kadınlar bundan hoşlanır.
After three days and three nights, and at the end of that time, we'd barely reached the foot of Suribachi, where we were the first day.
Üç gün ve üç geceden sonra, güç bela Suribachi'ye, yani ilk vardığımız yere geri döndük.
At the end of the day, this was and still is the largest mining area in the world.
Yinede, Orası hala Gezegenin en büyük maden bölgesiydi.
Whenever one of these corporations is referred to in the journals... you will make a note of it, and consolidate these into a report... which must be mailed at the end of every day.
Bu şirketlerin birinden gazetelerde bahsedildiğinde bunu not edip raporlayacak ve o günün sonunda postalayacaksınız.
And at the end of the happy day he is slaughtered jolly with a knife.
Ve mutlu günün sonunda bıçakla neşeli bir kıyım olur.
And at the day's end, all this goes... into the bronzed bellies of Mexican children.
Ve gün biter. Her şey Meksikalı çocukların bronzlaşmış teninde ithaf edilir.
Mr Edgar Trent,... president of the Huddleston and Bradford Bank,... follows an inflexible routine,... departing the bank at the end of each day promptly at 7 pm.
Bay Edgar Trent,... Huddleston ve Bradford Bankası'nın başkanı,... her gün aynı şeyleri yapıyor,... ve bankadan her gün saat yedide ayrılıyor.
And, at the end of the day, when the lot's all full and everybody's fighting to get out of here we'll be the first ones to get out, too!
Günün sonunda, otopark doluyken... herkes dışarı çıkmaya uğraşırken... ilk çıkanlar da biz olacağız!
And when that man walks in at the end of the day... and he comes to see how you done... you ain't gonna look in his eyes.
İş sonu patron akşama doğru patron geldiğinde ve senin işi nasıl yatığına baktığında Onun gözlerinin içine bakmayacaksın.
Most ways, the job was a lot like prison, except Ed was waitin'at the end of every day and a paycheck at the end of every week.
Çoğu bakımdan, işim hapishaneye çok benziyordu. Gün sonu Ed'in beklemesi ve hafta sonu para ödenmesi dışında.
I have to go at the end of the day... or tomorrow... and I can't keep coming back and forth.
Barry, akşam dönmeliyim. Veya yarın. Devamlı gelip gidemem.
But when I left that place and went home at the end of the day, I had to shed my character and that was hard for me.
Ama oradan ayrılıp günün sonunda evime gittiğimde karakterimden ayrılmam gerekiyordu ve bu da benim için zordu.
And the next day, a boulder detached itself from the cliff at the end of the garden while I was on the rocks underneath.
Ve bir sonraki gün ben bahçenin sonundaki kayaların altında duruyorken, uçurumdan bir kaya kopuverdi.
I had Rose move your 3 : 00 with Bob Kahan to 4 : 00,'cause Gary Alan called at the end of the day yesterday and said he has to see you about the final painting bids for the loft.
Bob Kahan'la saat dörtteki randevunu üçe aldırttım. Çünkü dün Gary Alan aradı, çatı katı tabloları için son teklifleri görüşmeniz lazımmış.
I have the wife and kids at the end of the day.
Karım ve çocuklarım beni bekliyor.
We have now come to the end of our program day... and we'll join you tomorrow at the regular time.
Programımızın sonuna geldik. Yarın aynı saatte görüşmek üzere.
At the end of every day, I drive through the city of Charleston and as I cross the bridge that'll take me home I feel the words building inside me.
Her günün sonunda, Charleston şehrini geçiyorum. Beni eve götüren köprüden geçerken sözcüklerin içimde büyüdüğünü hissediyorum.
I often sit here like this at the end of the day, in darkness... ... and imagine what it must be like.
Sık sık günün sorunda burada böyle otururum, karanlıkta... ve nasıl olmalı diye hayal ederim.
It's clocked in and out for you every day. At the end of the week you get a nice paycheck. Dockworkers do very well.
Hergün kartına basılacak ve... haftanın sonunda maaş çeklerin gelmeye başlayacak.
Will Milhouse and I be friends at the end of the day?
Milhouse ve ben gün sonunda arkadaş olacak mıyız? "HAYIR"
But I took two who had works, and I gave one to Manny at the Woodbine... so by the end of the day, you just walk in and they give you a nice big dinner.
İki tanesi çalışıyordu ve birini Woodbine'daki Manny'e verdim ki günün sonunda sana sağlam bir yemek versin diye.
And so, at day's end, the University of Alabama in Tuscaloosa had been desegregated, and students Jimmy Hood and Vivian Malone had been signed up for summer classes.
Günün sonunda Tuscaloosa'daki Alabama Üniversitesi artık ırk ayrımı uygulamıyor ve Jimmy Hood ile Vivian Malone adındaki öğrenciler yaz dönemi derslerine yazıldılar.
At the end of the day, LDF was a big hit and they were heroes.
Günün sonunda LDF büyük vuruş olmuş, onlar da kahraman.
Never mind that this woman`s idea of how to unwind at the end of a tough day... is to get together with her ACLU pals and to set American flags on fire.
Aynı zamanda bu kadının mesaiden arta kalan zamanında eski okul arkadaşlarıyla bir araya gelip Amerika bayrağını ateşe vermesinin bir önemi yok.
I'm not the type of cunt that goes looking for fucking bother but at the end of the day I'm the cunt with the pool cue and he can get the fat end in his puss any time he fucking wanted, like.
Sorun çıkarmayı sevmem. Ama ne de olsa bilardo sopası benim elimde. Ne zaman isterse kalın tarafını bir yerine sokabilirim.
And so, at the end of this terrible day... what we do know is that over 200 Marines died without knowing why.
Bu korkunç günün sonunda 200 denizcimizin öldüğünü biliyoruz ama nedenini bilmiyoruz.
And, at the end of the day, he got it.
Ve sonunda hikâyesini çıkardı.
More than a thousand. And at the end of the last day, the staircase will be nothing but a carpet of blood running from the top to the bottom.
Son günün bitiminde merdivenler yalnızca kanla kaplanmış bir halı olacak.
Listen, Catwoman, at the end of the day she is coming back to me, and we're going to be happy.
Dinle Kedi Kız, günün sonunda... o bana geri dönüyor ve birlikte mutlu olacağız. Bu arada sen nerede olacaksın?
The cosmonaut gymnasium is a great place... for all cosmonauts and astronauts to get together... especially at the end of the day.
Kozmonot spor salonu, tüm kozmonot ve astronotların bir araya geldiği harika bir yer. Özellikle de günün sonu için.
And at the end of a long day I lay out under the stars, beside the river and my dearest love cradled my head in her lap.
Yorucu bir günün sonunda nehrin yanında yıldızların altına uzandım ve başımı sevgilimin kucağına yasladım.
Exactly. And that is why, at the end of the day the struggle between mundanes and telepaths will be no struggle at all.
Ve bu yüzden normallerle telepatlar arasındaki mücadele aslında bir mücadele bile değil.
Because at the end of the day... "Seduce" may not be just about picking up chicks... and sticking your cock in.
Çünkü Ayart sadece... fıstıkları elde edip... onları becermek değil.
I'd like to come home at the end of the day and find a nice meal on the table.
Günün sonunda eve dönüp, masada güzel bir yemek bulmak istiyorum.
But, you know, at the end of the day, we're both human, and... there's something between us that's... you know, it's a... is your social flaw contagious?
Ama günün sonunda, ikimiz de insanız ve... İkimizin arasında bir şey oldu... Bilirsin...
At the end of the day, you go home and your bed is empty.
Günün sonunda evine dönüyorsun ve yatağın boş oluyor.
My fear is that at the end of the day, when all is said and done this trial will be perceived as nothing more than triumph of superior might. The winners exacting punishment on the losers.
Benim korkum, günün sonunda, herşey bittiğinde insanların, "bu galiplerin, mağlupları zorla cezalandırmasından başka bir şey değil" demesi.
I want to die at the end of the day, in the high seas, with my face towards the sky when it seems like agony is just a dream and the soul, a bird ascending in flight.
Günün sonunda, ıstırabın bir hayal,... ruhun kanatlanıp uçan bir kuş olduğu vakit,... açık denizde,... yüzüm gökyüzüne dönük olarak ölmek isterim.
At the end of the day, Joey and Dawson will stay friends, or whatever they are and you'll end up alone.
Bak Pacey, sonunda ne olursa olsun. Joey ve Dawson arkadaş kalacaklar.
And at the end of that day, he leaned in close to me and whispered, "Will you wait for me?"
O günün sonunda kulağıma eğilip "Beni bekleyecek misin?" dedi.
And at the end of every day, if I've helped just one person it's been worth it.
Her günün sonunda ise, bir kişiye bile yardım edebilmişsem herşeye değmiş oluyordu.
And I've screamed horrible things to him... a seven-year-old, because he doesn't want... to get in the car at the end of the day.
Yedi yaşında birine, günün sonunda arabaya binmek istemediği için ona sinirlenip bağırdım.
I hope at the end of the day she looks at us and sees I have more money.
Umarım sonunda ikimize de bakar ve benim daha çok param olduğunu görür.
And then they let him go at the end of the day when no one's around.
Sonra ertesi gün etrafta kimse yokken onu kovdular.
Watching the nurses and doctors come and go taking blood, checking the monitors but at the end of the day, no matter what they do it's in God's hands.
Hemşireler, doktorlar geliyor, gidiyor. Kan alıyorlar, monitörlere bakıyorlar. ... ama ne yaparlarsa yapsınlar, günün sonunda her şey yine Tanrı'nın elinde.
Because, at the end of the day, you can say something and then it doesn't mean that you can't ever change your mind.
Çünkü, günün sonunda, bir şey söyleyebilirsin... Ve bu fikrini asla değiştirmeyeceğin anlamına gelmez.