And i'm happy translate Turkish
3,474 parallel translation
Scott, if you would take advantage of our assistance, I'd be happy to call a doctor and we can help you.
Scott, yardımımızı istiyorsan seve seve bir doktor çağırırım, sana yardım ederiz.
Believe it or not, Hugh and I had some happy memories here.
İnan ya da inanma, Hugh ile benim burada güzel hatıralarımız vardı.
No, I think me and Merrin are gonna be happy enough tomorrow night without stimulants, I hope.
Hayır, sanırım uyarıcılar olmadan da yarın Merrin ile yeterince mutlu oluruz.
Now, I ain't real happy about him ransacking the place, so, I stayed right downstairs, go over to the Frigidaire and grabs me a beer, sat down and watched some TV.
Ben evi soymasından pek hoşnut değildim, bu yüzden aşağı katta kaldım. Buzdolabına gidip bir kaç bira aldım ve oturup televizyon izlemeye başladım.
He's going to have a lifetime of prosperity, and I'm sure he and angela will be very happy.
Bir ömür boyu refah içinde olacak ve eminim Angela ve o çok mutlu olacaklar.
But yet I'm so pleased and so happy for the team and for...
Ama çok sevinçliyim, takım için çok mutluyum ve...
She scolds me when I'm bad and she's happy when I get good grades.
Kötü olduğum zaman beni azarlıyor ve iyi notlar aldığımda mutlu oluyor.
No, all I see is my own insensitivity... and a long, happy life for you, okay?
Ben sadece bazı durumları hissedebiliyorum. Uzun ve mutlu bir hayatın olacak, tamam mı?
I'm so happy I get to be next to you and look at the world through your eyes.
Yanında olup dünyayı senin gözlerinden görebildiğim için çok şanslıyım.
I think you always wanted me to be this light... happy, bouncy, "everything's fine" L.A. wife... and that's just not me.
Sanırım benden her zaman neşeli, hayat dolu her şeye olumlu bakan bir tip olmamı istedin. Ama ben böyle birisi değilim.
Listen, I know that Jane and you haven't always seen eye to eye but I'm sure she'll be really happy to see you here.
Bak Jane'le anlaşmazlıklarınızın olduğunu biliyorum ama seni burada gördüğüne sevinecek.
Nelson wanted to stay put and you know, I finally realized that I want him to be happy.
Nelson burada kalmak istedi ve... Bilirsin, Sonunda onu mutlu etmek istediğimi anladım.
And I'm happy that we got this time together.
Bu zamanı beraber geçirdiğimiz için de mutluyum.
Tonight we're happy to announce... the government will be supplying our miracle drug, Denoxin... to every man and woman in uniform.
Bu gece mutlulukla duyurmak isteriz ki hükümet, mucize ilacımız Denoxin'i tüm kadın ve erkek askerlerimize temin etmeye başlayacak.
And if you need protection, I'd be happy to accompany you.
Korumaya ihtiyacın olursa sana eşlik etmekten zevk duyarım.
And I start to see the picture and step by step, step by step, step by step I became happy because the picture was awful!
Ve filmi izlemeye başladım... ve adım adım, adım adım adım adım... Mutlu olmaya başladım çünkü film korkunçtu!
I'm happy to say that this never has been and never will be Jerome's office.
Buranın hiçbir zaman Jerome'un ofisi olmadığını ve olmayacağını söylemekten çok memnunum.
And that's saying more than most men. - Right, no, I'm happy about that. I have to get really good at this sex thing really fast.
Ben sınır aştım ve kaç kez boşaldım
I'm really happy to be here and more than happy to accompany Dave on a couple of tracks.
Burada olduğum için çok mutluyum hele Dave'e birkaç şarkıda eşlik edeceğim için mutlu olmanın da ötesindeyim.
You actually think that if I quit, took up music and actually made it, that you'd be happy for me?
Bıraktım diye düşünüyorsun, müzik yapmaya başlasam ve bunu gerçekten yapsam, benim için mutlu olurmuydun?
I'm just happy that you're alive and okay.
Sadece yaşadığın ve iyi olduğun için mutluyum.
I took care of Jeannette, and I made her happy.
Ona iyi baktım, değil mi? Onu her zaman mutlu ettim.
I'm both in despair and horribly happy.
Hem umutsuzluk içindeyim hem de korkunç derecede mutluyum.
And wear dresses down to my ankle, and pretend like I'm all holy and happy, and sanctified for the Lord like you do?
.. mutluluğa mı gireyim
I'm surrounded by squalor and death, and I still can't be happy.
Etrafım sefalet ve ölümle çevrili ama yine de mutlu olamıyorum.
You to me. I should have left you happy and healthy and sober in that rehab instead of trying to rekindle the career that brought you there in the first place.
Bu hâle düşmene neden olan kariyerini canlandırmak yerine seni o klinikte mutlu, sağlıklı ve uyuşturucudan uzak bir halde kendi başına bırakmalıydım.
You can handover your incomplete papers, and ncomp ete tasks to me, I will comp ete them, lf l can be of some use to you, it'll make me really happy,
Eksik evrakları teslim edebilirsiniz. Ve bu görevi bana verebilirsiniz. Ben tamamlarım.
But if it makes you happy, I'll take your number and maybe call you.
Ama eğer bu seni mutlu ediyorsa, numaranı alacağım ve belki seni ararım.
And if you have got a problem with that, feel free to contact Washington, and I will be happy to give them my reasons.
Eğer bununla ilgili bir problemin olursa, Washington'u aramaktan çekinmem, ve onlara gerekçelerimi sunmaktan dolayı mutluluk duyacağım.
Why am I happy one day and bored the next?
Neden bir gün mutluyum da ertesi gün bıkkınım?
I'm happy, and I'm relieved, you know?
Çok mutluyum, içim rahatladı.
And I'm so happy that you were able to meet my dear friend, Natalia.
Sevgili dostum Natalia ile tanışabilmenize çok seviniyorum.
I'm by myself and happy to be.
Evet, yalnızım ve bundan memnunum.
Truth is, I'm happy to be here Cal, and so happy to see you.
Burada olmaktan gerçekten mutluyum Cal. Seni gördüğüme sevindim.
No, look, I'm not saying that he should be, you know, all happy for me... and he'll understand and everything, I'm not saying that.
Hayır bak, benim için mutlu olduğunu söylemiyorum her şeyi anlayacaktır falan demiyorum.
And should you renege on our agreement, then this shroud... treated with silver nitrate using the methods of Albertus Magnus, bears a lasting record of your infamy which I would be happy to display in the future.
Ve anlaşmayı bozma ihtimaline karşın Albertus Magnus'un yöntemleri kullanılarak gümüş nitratla yapılmış bu bezin üzerinde bulunan,... gelecekte sergilemekten mutluluk duyacağım bu kepazelik kalıcı olarak duracak.
But, believe me, I will be happy enough just to have my name linked with yours when the poets tell the story of how we norsemen sailed west and discovered new worlds.
Ama inan bana, oldukça mutlu olacağım adımın senin adınla beraber anılmasına. Şairler biz Iskandinavların batıya seyir ettiği hikayelerini yazdıklarında ve yeni dünyalar keşfedildiğinde.
So I'll just keep on going, thinking about my mom and dad, seeing their faces, how happy they were, not knowing what I'd done to them.
Annemi, babamı onları yüzlerini görmeyi, ne kadar mutlu olduklarını onlara ne yaptığımı bilmediklerini düşünerek yaşayacağım. Stevie senin hatan değildi.
And if I choose to put a bird on the top... to keep my Roman friends happy, be grateful.
Ve eğer ben Romalı dostlarımı mutlu etmek için onun tepesine bir kuş koydurmak istersem biraz kadirşinas olun!
And I'm not happy about it.
Evet, ve bu konuda hiç mutlu değilim.
And I'm happy to see you.
Ben de seni gördüğüme sevindim.
I have not had a chance to say yet how happy we are to see you back, looking so fine and with such a beautiful wife.
Geri dönmene ve böyle güzel bir eşle gayet iyi gözüktüğüne ne kadar mutlu olduğumuzu söylemeye fırsatım olmamıştı.
And so I-I try and act like this happy, normal girl, but I don't even know what that looks like anymore.
Ben de mutlu, normal bir kız rolü yapmaya çalıştım ama bunun nasıl bir şey olduğunu artık bilmiyorum bile.
It might look like I'm enjoying this and maybe I am in a way... but believe me, I'd be happy to stop breaking your fingers.
Bundan zevk alıyorum gibi görünebilir tamam bazen zevk alıyorum ama inan bana, parmaklarını kırmayı bırakmak daha hoşuma giderdi.
I'm just so happy you're OK, and, um, the baby?
Iyi olmana cok sevindim, peki, bebek nasil?
And if you think that's not true, I'd be happy to lend you my master's thesis.
ve söylediğime inanmıyorsan, Sana master tezimi ödünç vermekten mutluluk duyarım.
And I'm happy to say I don't.
Ama öyle olmadığını söylemekten mutluyum.
I'm going to call this one Happy and this one Lucky.
- İkisini de! Birine Mutlu, ötekine Şanslı diyeceğim.
Good evening to one and all. I'm very happy to be here tonight.
Bu akşam burada olmaktan çok memnunum.
And it broke my heart, but at the same time, I was still so happy that he was willing to be my friend.
Bu kalbimi kırdı ama aynı zamanda yine arkadaşım olmaya can attığından mutluydum.
Well, I'm getting my terms at UB and they're happy to have me, so, I think I'm gonna stay where I am.
Açıkçası, UB istediklerimi zaten veriyor, dolayısıyla... galiba onlarla devam edeceğim.
and i'm happy for you 20
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i'm starving 33
and i'm very sorry 29
and i'm not gonna lie 17
and i'm an alcoholic 48
and i'm so sorry 99
and i'm 661
and i'm really sorry 62
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i'm starving 33
and i'm very sorry 29
and i'm not gonna lie 17
and i'm an alcoholic 48
and i'm so sorry 99
and i'm 661
and i'm really sorry 62