English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / And i'm in

And i'm in translate Turkish

78,707 parallel translation
And you have abs like a chocolate bar that I'd lick in my dreams.
Karın kasların rüyalarımda yaladığım çikolatalar gibi.
The children is already dead, and I'm next because that's how it go for black folk in the movies.
Çocuklar çoktan öldü. Sırada ben varım. Çünkü filmlerde siyahların kaderi budur.
And should I make sure the inmates are in their beds?
Mutlaka yataklarında mı olmalılar?
And I've barely slept in days.
Günlerdir uyumadım.
Ten-eighteen, ten-twenty, and we need a medic. I repeat, we need a medic in D block six.
10-18 ve 10-20, D Blok altıya sağlık görevlisi lazım.
Hey, now that I'm in here and everything, can you please tell me what I did?
Madem beni içeri attın, en azından ne yaptığımı söylesen?
I believe you're referring to the modern cultural Jew who typically doesn't believe in a stringent concept of heaven and hell.
Genellikle cennet kavramına inanmayan modern kültürel Yahudilerden bahsediyorsun sanırım.
I'm in there busting my ass, trying to make shit better for all of us by myself, and you bringing me some nonsense? That Suzanne is freaking out?
Hepimizin hayatını kolaylaştırmak için kıçımdan ter damlarken sen bana Suzanne'in kafayı yemesi gibi saçmalıklarla mı geliyorsun?
And I'm in there tryin'to make a difference, and you know what?
Fark yaratmaya çalışıyorum ve bir şey diyeyim mi?
I'mma cut a hole in that fence and I'mma run. I'mma run like hell.
Tabana kuvvet kaçacağım.
I ruined a lot of things for a lot of good people in there, and I didn't do this shit for nothing.
Bak içerideki birçok iyi insan için birçok şeyi mahvettim. Bunu boş yere yapmadım ben.
My girlfriend got a fish that was supposed to remind me of beauty... and, in response, I did this.
Kız arkadaşım bana güzelliği hatırlatsın diye bir balık yaptırmıştı. Ben de karşılığında bunu yaptırdım.
I was a freshman in college and we had this devastating hurricane.
Üniversite birinci sınıftaydım ve korkunç bir kasırga yaşamıştık.
Matt, the breakthrough I had with this profile came in the moment I realized that this UNSUB did not choose his victims.
Matt, profilde ilerleme kaydettiğim an şüphelinin kurbanları seçmediğini anladığım andı.
I think you are going to try to tear my house apart in a vain effort to find a pistol and find some surgical tools, which I can assure you I do not have in my possession.
Sanırım evimi darmadağın edip tabanca ya da cerrahi aletler bulmaya çalışacaksınız, emin olun bende ikisi de yok.
And I'll check for any other family ties in the region.
Bölgedeki diğer tanıdıklara da bakacağım.
And in terms of what comes next, I adjusted the opening remarks and cut some from the stump.
Bundan sonra olacaklara gelince, açılış konuşmasını düzelttim ve standart metni kısalttım.
And I see my reflection in the hallway mirror and... I'm just sweating like a pig.
Koridordaki aynada yansımamı gördüm ve deli gibi terliyordum.
I want you to reach out to Sally Ann back in Gaffney and get me the turnout so far.
Gaffney'deki Sally Ann'i arayıp şimdiye kadarki katılım oranını öğren.
And I say it's nonsense, in six weeks our boys will be hurling rocks instead of firing artillery.
Bence bu saçmalık. Altı hafta sonra çocuklarımız mermi sıkmak yerine taş sallıyor olacak.
And I'm surely not alone in that. Crowd :
Yalnız olmadığıma da eminim.
How would I know that you two haven't done this... after my car crash, while I was in hospital and now you're trying to get me involved?
Siz ikinizin bunu yapmadığını nasıl bilebilirim... araba kazasından sonra hastanedeyken.. şimdi beni olaya karıştırmak mı istiyorsun?
All of my life I've tried to put it into one book and this fellow wants it in a single sentence.
Hayatım boyunca onu bir kitaba sığdırmaya çalıştım ve bu arkadaş tek cümlede istiyor.
And I would like you to meet my good friend and thorn in my scientific side, Dr. Niels Bohr.
Aynen öyle. Seni iyi dostum ve bilimsel tarafımın baş belası olan Doktor Niels Bohr'la tanıştırmak istiyorum.
I've got $ 83 in my bank account, and I'm waitressing all weekend.
Hesabımda 83 dolarım var ve hafta sonu garsonluk yapıyorum.
I guess what we gotta do now is, I'm gonna sit over there... and you guys are gonna line up, get your headshots out, and I'm also gonna have to have you sign a waiver... in case of, uh, serious injury, and / or death.
Tamam, şimdi yapacağımız şey, ben oraya oturacağım ve siz sıraya gireceksiniz, fotoğraflarınızı çıkartın, aynı zamanda size, ciddi sakatlık ve / veya ölüm durumlarına karşı, feragatname imzalatacağım.
And I think I still have a spare key to your apartment in my bag.
Sanırım çantamda hâlâ evinin yedek anahtarı duruyor.
If you want my research to continue on pace, I'm gonna need my drives and all the seeds in the refrigeration unit.
Eğer araştırmamın devam etmesini istiyorsanız bilgisayar sürücülerime ve dolaptaki tüm tohumlara ihtiyacım var.
See, I used to be in sales, and now here I am trying to get my customer... That's you... To tell me about Everclear.
Bak, ben eskiden satıştaydım, şimdi ise burada... müşterimin bana, ki bu sen oluyorsun Everclear'ı anlatmasını sağlamaya çalışıyorum.
And, um... the bad news is that, uh... I'm gonna be back here, uh, in a little bit to watch the game, after which you'll likely be 50 bucks lighter.
Kötü haber ise daha sonra buraya uğrayıp maçı izleyeceğim ve 50 papel kaybetmiş olacaksın.
I'm gonna get Byrde to invest in our shop. Yours and mine.
Byrde'ü ikimizin dükkânına yatırım yapmaya ikna edeceğim.
And I'd love to take credit for it, but I think it's pretty obvious that my best asset is the fact that I'm friends with this guy, and no other firm in Chicago employs him.
Kendime pay çıkarmak isterdim ama bu adamla olan arkadaşlığım ve Şikago'daki başka bir şirkette çalışmıyor olması en büyük kazancım.
I so appreciate you coming in and it was a pleasure to meet you.
Tanıştığımıza memnun oldum.
I'm just in my head all the time, and... I'm just...
Sürekli düşüncelere dalıp gidiyorum ve devasa büyüklükte...
And, um, the amount of money I saved him, the trip would just be a drop in the bucket.
Ona kazandırdığım para miktarını düşünürsek, seyahatin masrafları devede kulak kalıyor.
I will throw your body in the lake and no one will find you.
Cesedini göle atarım ve kimse seni bulamaz.
In fact, I'd put that before long and uneventful.
- Aslında ben uzun ve olaysızdan önce bu tabiri kullanırdım.
And I'm just a small-town girl, trying to do the right thing, the thing any American girl would do in the face of evil, and no matter how...
Küçük bir kasaba kızıyım. Doğru olanı yapmaya çalışıyorum. Her Amerikalı kızın düşmana karşı yapabileceği şeyi ve ne olursa olsun...
I promised you, in Fillory, when you told me about Reynard, that I would help you somehow, and that is not a promise that I intend on breaking.
Sana söz veriyorum, Fillory'de, Reynard hakkında bana anlatırken, sana bir şekilde yardım edecekti, ve bu bir söz de değildi tutmamayı düşündüğüm şey.
And in exchange, Topher was gonna... well, I think I was gonna get a house.
Ve karşılığında Topher bana... Sanırım bir ev alacaktım.
It's the first time I've been back in the'hood in a minute and it kind of... you know, to be honest, it feels like people are... trying to hold me responsible for something I did.
Mahalleye geri döndüğüm ilk andan itibaren bu bir tür... Dürüst olmak gerekirse insanlar beni yaptığım bir şeyden dolayı sorumlu tutmaya çalışıyormuş gibi geliyor.
And I'm sorry, I didn't pick up on that in the moment.
Özür dilerim, o esnada anlayamadım.
And yet if I died tomorrow, I would be remembered as the man who ushered in the nuclear age.
Ama yarın ölürsem nükleer çağı başlatan adam olarak hatırlanacağım.
"But if you're a good American and you believe in our institutions, I'm sure you'll aid the bureau in this quite sensitive matter of national interest."
"Gizli bir kaynaktan ama iyi bir Amerikalıysanız ve kurumlarımıza inancınız varsa çok hassas bir ulusal çıkar meselesinde büroya yardım edeceğinize eminim."
Well it's really important to kids all across America, and that's why your brain is critical in helping me with my long division, which, I have cookies.
Evren hakkında söylediğiniz onca şey falan Amerika'daki bütün çocuklar için çok önemli. O yüzden beyniniz kalanlı bölme işlemime yardım etmede kritik öneme sahip, o da... Kurabiyelerim var!
If you could kindly fill in the answers here, here and here, I'll work backwards and get the gist, that's kind of how I learn.
Cevapları şuraya, şuraya veya şuraya yazarsanız geriye doğru takip edip özünü anlarım.
I'm gonna ask you to hold these people in your mind, keep them front and center and ask yourself : Why?
Bu insanları aklınızdan çıkarmamanızı onlara bütün dikkatinizi vermenizi ve kendinize şunu sormanızı isteyeceğim neden?
And I did some good, sure, but in my second year on the force, I did something wrong.
Elbette iyi işler de yaptım ama teşkilattaki ikinci senemde bir yanlış yaptım.
Now since it doesn't seem to be dangerous in itself, and since whatever it is is no longer in the hallway. I suggest we send someone to the radio to call for help.
Tehlikeli görünmediği ve o şey artık koridorda olmadığı için, birini, yardım çağrısı için telsize gönderelim derim.
I got a shit ton of work in Boston, and I'm looking for a partner, somebody I can trust.
Benim de Boston'da işlerim başımdan aşkın o yüzden güvenebileceğim bir ortak arıyorum.
I did a little digging into Jessica's social media and found out that she and a guy named Grayson Faber, 25, of Tallahassee, Florida, had been in a brief relationship.
Jessica'nın sosyal medya hesaplarını taradım ve Tallahassee, Florida'dan 25 yaşındaki Grayson Faber ile kısa süre birlikte olduğunu öğrendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]