And there's translate Turkish
75,692 parallel translation
And if there's one thing that a jury hates more than a fake lawyer, it's an insurance company that rips off widowers and children.
Jürinin de sahte bir avukattan daha fazla nefret ettiği bir şey varsa, o da dul kadınları ve çocukları soyan bir sigorta şirketidir.
God, she's so concerned that we're gonna ruin her cover, and she's over there chatting up some Spiga D-bags.
Tanrım, sırrını açık ederiz diye korktuğu için şu Spiga pislikleriyle takılıp, sohbet ediyor.
You know, there's a lot of... going on in this farm, and I don't... I don't see you dealing with any of it.
Bu çiftlikte bir sürü... olan şey var ve ben... senin bir şeyle uğraştığını görmüyorum.
I think about it, and I see there's a lot of good that comes from having a baby with you.
Düşünüyorum ve seninle bebek sahibi olduğumuzda gelecek olan birçok güzel şeyi görüyorum.
Carson told me that you and Laurie Ann were going, uh, to look at the... the situation with the fire, and, um... and if there's something I can do, if there are ways that I could help, um, I want to.
Carson bana, sen ve Laurie Ann'in yangınla ilgili duruma... bakmaya gittiğinizi söyledi ve ve yapabileceğim bir şey varsa, yardımcı olabileceğim yollar varsa, ben istiyorum.
You know, look, Laurie Ann already looked into things, and there's not much to it.
Biliyorsun, bak, Laurie Ann bunlara zaten baktı, ve yapılacak pek fazla şey yoktu.
And there was a fireplace, and it was warm.
Bir şömine vardı ve çok sıcaktı.
And there... there's gotta be something that we're not seeing.
Ve göremediğimiz... bir şeyler olmalı.
Before we go in and pretend like everything's normal... there is one thing I really do need to know.
İçeri girip her şey normalmiş gibi davranmadan önce Gerçekten bilmek istediğim bir şey var.
There's lots of patrols between here and the border. -
Burasıyla sınır arasında bir sürü devriye var.
So, there's nothing on Boyd and company churning accounts?
Boyd'un ve şirketin hesaplarında hiçbir şey yok yani!
They were there last night, and they're all banged up.
Dün gece hepsi oradaydı ve kafayı sıyırdılar.
Maybe there's life out there and they have the answers to our problems.
Belki uzayda hayat vardır ve sorunlarımızın çözümleri onlardadır.
And we're gonna let you be part of it. See, there's always a Hispanic.
Hepsinde bir Hispanik olur.
Right now, there's three of us and one of you.
Üçe karşı birsin.
I can tell you that, as the Baudelaires stood there and gazed out the wide window of Josephine's house,
Baudelairelar, Josephine'in evinin geniş penceresinden dışarı bakıp
And I know there's a part of you that believes me, that never stopped believing.
Ve içinden bir tarafın bana inandığını biliyorumi asla inanmayı bırakmadığını...
I don't how many times I have to tell you... there's a difference between legend and history.
Daha kaç kere söyleyeceğim? Tarih ve efsane farklı şeyler.
I just know she's out there somewhere and she's going to hurt people.
Sadece dışarda bir yerde olduğunu, insanları inciteceğini biliyorum.
It would be our first concert together and so, you know, I was... Maybe if there's...
Birlikte olacağımız ilk konser olacak ve... bilirsin... belki de...
First of all, boy, did it do a good impression of you, and second, you got there just in time.
İlk olarak, senin taklidini iyi yapmış ve ikinci olarak tam zamanında vardın.
I didn't see you there, tall, dark and bland-some.
Seni görmemiştim. Orada uzun, karanlık ve sıkıcı şekilde duruyorsun.
Because Mxy snaps his fingers, and there's flowers in your loft.
Çünkü Mxy parmağını şıklatınca evin çiçek doluyor.
There's no contest between you and me, and you know it.
Benimle boy ölçüşemezsin, bunu kendin de biliyorsun.
I was there and I... I watched you solar flare, and it didn't look like they were trying to, you know, capture your heat-vision.
Oradaydım ve ışınlarını gördüm, ve bilirsin işte ısı görüşünü elde etmeye çalışıyor gibi görünmüyorlardı.
Spend time with him and you will see that there's nothing to be afraid of.
Onunla zaman geçir ve göreceksin ki korkulacak hiçbir şey yok.
What matters is our father and there's still good in him.
Önemli olan babamız ve hala içinde iyilik var.
And there's no picture of her in her amnesty file either.
Ve af dosyasında da resmi yok.
Which means there is a bounty hunter and he is close.
Bu da demek oluyor ki bir kelle avcısı var ve yakında.
Right and there's this moment at the end where I am right now, where they're about to run away together and to live happily ever after.
Şu sonundaki an, şu anda olduğum an, birlikte kaçmak üzere oldukları ve sonsuza dek mutlu yaşayacakları yerde.
I stayed up all night. And the sun came up, and there was a flock of starlings going by.
Bütün gece ayakta kaldım ve güneş doğduğunda bir sürü sığırcık hareket ediyordu.
And they say there's never a cop around when you need one.
Ve birde derler ki ihtiyacın olduğunda etrafta polis bulamazsın.
I was looking through your designs and there's a small problem.
Tasarımlarına bakıyordum ve küçük bir problem var.
And there are several heavily armed guards coming if you have trouble finding your way out.
Ve eğer çıkışı bulmakta sorun yaşarsan birçok ağır koruma var.
You were there for your son during the toughest time of his life, and that's what you need to do again now.
Hayatının en zor zamanında oğlun için oradaydın ve şimdi de yapman gereken şey bu.
I can get out there and see if there's any leads.
İsterseniz ipucu arayabilirim.
And there are two people that you love trapped in an evil spaceship.
Senin sevdiklerin de kötülerle dolu bir uzay gemisinde mahsur kalmış.
She's gonna need to be distracted if we're gonna go in there and rescue these guys.
Onları kurtaracaksak dikkatinin dağılması gerek.
Pump the brakes, and nothing's there.
Frene basınca hiçbir şey olmuyormuş.
Well, there's no janitor with a heart of gold here to root you on, and no one gets on this field unless they are the fastest, strongest, or most talented person on the depth chart.
Burada sana tezahürat yapacak altın kalpli bir temizlikçi yok. Listedeki en hızlı, güçlü veya yetenekli kişi değilsen asla bu sektöre giremezsin.
That kid out there who's probably already dead and I'm gonna carry that around for the rest of my days.
- Evet, o çocuk çoktan ölmüştür. Ve hayatım boyu bu yükle yaşayacağım.
There's no connection between him and Corbett.
Onunla Corbett arasında hiç bağlantı yok.
There's an air of optimism here, as we're being told that Mike and Lucy have found a source of conversation.
İyimser bir hava söz konusu. Bize gelen haberlere göre Mike'la Lucy konuşacak bir konu bulmuşlar.
There's a beginning... and there's an end to all this.
Tüm olanların bir başlangıcı ve sonu var.
And there's no way subpoenas get them in front of the committee before the election.
Seçimden önce celple komitenin huzuruna çıkarılamazlar.
There's nothing for her here but... the memory of Constantine and when that sours, which it most definitely will, she'll leave.
Constantine'in anıları dışında onun için bir anlamı yok bunlar onu huzursuz ettiğinde ki kesinlikle edecek ve o ayrılacak.
And you know that's not safe for witches there.
Ve biliyorsun ki orası cadılar için güvenli değil.
I should be happy right now, but there's one of my kind in a barn, miserable and scared, and she doesn't deserve to be there.
Şu anda mutlu olmalıyım, ama ahırda benim türümden birisi var, acınası ve korkmuş, ve orada olmayı hak etmiyor.
You know, there's a difference between what we project and what we have inside of our hearts, what we try to hide inside of our hearts, right?
Biliyorsun, planladığımız şeyler ile kalplerimizin içindeki şeyler kalplerimizin içine saklamaya çalıştığımız şeyler arasında bir fark var, değil mi?
I will crack the safe and if there's anything that we can use,
Kasayı kırarım ve eğer kullanabileceğimiz bir şeyler varsa,
And here, well, there's not much to hide.
Ama burada saklayacak pek şey yok.
and there's more 69
and there's this 29
and there's nothing 21
and there's a 25
and there's something else 41
there's always hope 39
there's no time like the present 22
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
and there's this 29
and there's nothing 21
and there's a 25
and there's something else 41
there's always hope 39
there's no time like the present 22
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's a way 67
there's always another way 25
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's a woman 38
there's an 48
there's a way 67
there's always another way 25
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's a woman 38
there's an 48