And what's that translate Turkish
18,815 parallel translation
You know what, that supports your fifth member of the crew theory, and if that's the case, that means
Bu da çetede beşinci kişi teorisini destekliyor ve eğer öyleyse Neil hâlâ tehlikede olabilir.
And chocolate... the good kind, with the candy map that tells you what's inside so I don't get stuck with the cherry.
Ve içinde ne çözümü verilen şeker haritalı iyi bir çikolata, vişne de tıkanmayacağım.
And what look is that?
Nasıl bakışlarmış onlar?
If it is Emma, then who's that little boy and what do these videos have to do with her murder?
Eğer bu Emma ise, şu küçük çocuk kim ve bu videoların cinayetle ne alakası var?
I would be pissed if you stayed, because taking care of that sweet baby is what it's about now, and keeping bad guys out of your life is a really good plan.
Kalsan sana kızacaktım. Çünkü artık işin o sevimli bebekle ilgilenmek ve kötü adamları hayatından çıkarmak da iyi bir plan.
In his heart of hearts, that's what he thinks of you, and he's right.
Kalplerin yüreğinde, o, senden ne düşündüğünü var Ve o haklı.
And that's what you chose to listen to?
Sen de dinleye dinleye bir onu mu dinledin?
- That's what I said. I wanted to frame it and put it up in the house,
Çerçeveletip eve asmak istedim ama izin vermedi.
People... people wanna think that that's what life is like, that it's flowers and hearts.
İnsanlar hayatın böyle olduğunu düşünmek istiyor çiçekler ve kalpler.
The populace degenerates until they elect a guy like that and he just ruins what's left.
Halk yozlaşır ta ki böyle bir adamı seçip elde kalanı mahvedene kadar.
Having values and sticking to'em and defending what's right and not just saying what somebody said is right that year, you know what I mean?
Bu değerlerin olması ve onlara bağlı kalmak. Doğru olanı savunmaktır. Sırf o yıl doğru olduğu söyleneni savunmak değil.
That's what parents do, and there's lots of time to worry when you're in prison, which is why I focused all my energies on creating groundbreaking musical theater.
Babalar bunu yapar ve hapisteyken endişelenmek için çok fazla vaktin oluyor. İşte bu yüzden bütün enerjimi çığır açan bir müzikale odaklıyorum.
I don't care what bullshit happened between you guys, but he's my uncle and that's the only present he ever gave me.
İkinizin arasında ne geçtiği umrumda değil ama o benim amcam ve bana verdiği tek hediye o.
It's too late for an apology, and... that's not what I'm offering.
Özür dilemek için çok geç, ayrıca teklif ettiğim o değil.
What you should know is that Roy Gilbert wants what's best for Roy Gilbert, and that's all he wants.
Tek bilmen gereken, Roy Gilbert'ın sadece kendi çıkarını kolladığıdır başka kimsenin değil.
Your hair is dog fur and what's that?
Görüşürüz.
And that's what you did.
- Sen de bunu yaptın.
You know when you hear about a parent who, like, their kid dies somewhere else and they just know it right away, so that's what happened.
Çocuğu bir yerdeyken ölen ebeveynler bunu hisseder derler ya, tam öyle oldu.
What, you think just because she's got a disorder and I've got my thing that I have to be with her?
Sırf ikimiz de hastayız diye onunla mı birlikte olmak zorundayım?
- What I'm saying is that she's cute and she's nice and she likes you and you're 52, so how many more times is that gonna happen for you?
Benim dediğim ; o güzel, nazik, senden hoşlanıyor ve 52 yaşına geldin. Bu daha kaç kere başına gelecek?
You know what? I'm glad your lawyer's here, because I'm gonna hit you, and I want proof that it was provoked.
Avukatın iyi ki yanında çünkü yumruğumu yiyince tahrik var diyen biri olacak.
That was John's job, to tell us what to do and when to do it.
Bize ne yapacağımızı ve ne zaman yapacağımızı söylemek John'un işiydi çünkü.
I'm not sure what you're asking me, and that's why I wanted to meet you.
Benden ne istediğini tam anlamadım ve bu yüzden seninle buluşmak istedim.
I mean, for all I know, he's guessing what I'm doing up there and the poor guy is sitting down there just totally shocked, or he has no idea that any of this is going on
Belki de yukarıda ne yaptığımı tahmin ediyor ve zavallı adam şok olmuş biçimde oturuyor. Veya bunların hiçbirinden haberi yok.
The most interesting thing that we do is detective work where we try to track down who's behind a threat, what are they doing, what's their motivation, and try to really stop it at the root.
Yaptığımız işte en sıradışı şey izleri takip etmek,... tehdidin arkasında kimler var, neler yapıyorlar ve amaçları ne? Ve olayı kaynağında engellemeye çalışırız.
We realized that we needed to do what we called deep analysis, pick apart the threat, every single byte, every single zero, one, and understand everything that was inside of it.
Ve derin analiz dediğimiz şeyi yapmamız gerektiğiniz anladık, yazılımı parçalara ayır, herbir byte'a, tüm 0 ve 1'lere bak,... ve içindeki şeyi anlamaya çalış.
We knew that STUXnet could have very dire consequences, and we were very worried about what the payload contained and there was an imperative speed that we had to race and try and, you know, beat this ticking bomb.
STUXnet'in oldukça yıkıcı etkileri olabileceğinin farkındaydık. Ana kodun içerebileceği şeyler bizi endişelendiriyordu. Ve tüm bunlar olurken zamana karşı yarışıp bu saatli bombayı durdurmak için çabalıyorduk.
And the government here in Washington did all sorts of scenarios about what would happen if that Israeli attack occurred.
Ve Washington Hükümeti,... olası bir İsrail saldırısı senaryosuna göre,... muhtemel tüm sonuçları hesaplamıştı.
We then ordered an air pump, and that's what we used sort of as our sort of proof of concept.
Sonra bir de pompa temin ettik, ve iddialarımızı ispat etmek için,... bu düzeneği kullandık.
You can use it to monitor what's going across that network and you can use it to insert cyber weapons, malware.
Bu ağlarda neler olup bittiğini,... izleyebilir yada bu bilgisayarlara,... siber silah yada virüs bulaştırabiliriz.
And then after that, there's still a final level that we look at and that's, what should we do?
Ve bundan sonra durup düşünmemiz gereken son birşey,... daha vardı, "Ne yapmalıyız?".
Well... that's what I thought and you didn't pursue it, so...
Ben öyle sandım, sen de üzerine gitmedin.
And that's what you really need, isn't it?
Senin gerçekten ihtiyacın olan da bu, değil mi?
So... sure, it's possible, if that's what you and your fiancé want.
Eee... Tabi ki mumkun, Eger sizin ve nisanlinizin istegi sey buysa
Tim wants to believe the best in everyone, but I know what you do, and I know that you have people all over the world.
Tim, herkesin içindeki iyiliği görmeye çalışır ama ne yaptığınızı biliyorum ben dünyanın dört bir yanında adamlarınız olduğunu da.
Well, that's what I'm gonna try and find out.
- Ben de onu öğrenmeye çalışacağım.
You know what? I think it's great that you've made this gesture of donating your work, and thank you, but you shouldn't be talking to the press on our behalf.
Bence çalışmanı bağış olarak yapman çok güzel bir jest ama basınla konuşman bizim zararımıza olur.
For Kai's sake, you wanted me to say what I needed to say, and I figured out what that is.
Kai'nin hatrına söylemem gerekenleri söylememi istedin ve ne demek istediğini anladım.
Yes. And that's what we want.
Evet, biz de bunu istiyoruz.
And that's what love is. Real love.
Sevgi de budur, gerçek sevgi.
You're... you're so blind to the... and you're trying so hard to protect him that you can't see what's right around you!
O kadar körsün ki... Onu korumak için o kadar çabalıyorsun ki burnunun dibindekini göremiyorsun!
- That's nice that that's how you frame it in your head, but how it looks from here is that you are an incredibly presumptuous and arrogant man who thinks he knows what's best for me and my son.
- Kafanda kurduğun taslak güzelmiş. Ama buradan, oğlum ve benim için en iyisinin ne olduğunu bildiğini sanan haddini bilmez biri gibi duruyorsun.
Told her she was my boss, we would do only what she wanted, and... and that's when it clicked for her.
Onun patronum olduğunu ve sadece onun istediklerini yapacağımızı söyledim ve bu onun hoşuna gitti. Kontrolü eline aldı.
And you can't prove that what happened was entirely the cook's fault, so you've got nothing.
Ve bunun tamamen aşçının hatası olduğunu da kanıtlayamazsın, yani elinde hiçbir şey yok.
And that's exactly what I'm doing as well, trying to understand.
İşte benim de yaptığım tam olarak bu ; anlamaya çalışmak.
You know what it's like when a chick is doing that to me? I look down at her and I think,
Bir hatun bana bunu yaptığında kafamı eğip ona bakarım ve içimden :
AND WHAT'S THAT?
Neymiş o?
That's not what your hair, dress, and makeup say.
Saçın ve makyajın öyle demiyor ama.
At this point, it's critical that we begin to understand what happened to Holden and why.
Bu noktada, Holden'a ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlamaya başlamamız kritik öneme sahip.
And I think that's what this meeting's about.
Ve sanırım bu toplantının amacı da bu anlaşmayı sağlamak.
She heard what you said, Gemma, and that's why she did it.
Ne dediğini duydu, Gemma, ve bunu o yüzden yaptı.
and what's that supposed to mean 44
and what's more 117
and what's worse 41
and what's this 102
and what's your name 81
and what's wrong with that 29
and what's his name 17
and what's 22
and what's her name 17
what's that 9620
and what's more 117
and what's worse 41
and what's this 102
and what's your name 81
and what's wrong with that 29
and what's his name 17
and what's 22
and what's her name 17
what's that 9620
what's that supposed to mean 1098
what's that noise 213
what's that over there 34
what's that got to do with it 83
what's that got to do with me 46
what's that like 67
what's that smell 333
what's that all about 130
what's that you say 23
what's that face 16
what's that noise 213
what's that over there 34
what's that got to do with it 83
what's that got to do with me 46
what's that like 67
what's that smell 333
what's that all about 130
what's that you say 23
what's that face 16