And you're gone translate Turkish
782 parallel translation
Don't you find it a hell of a coincidence that we show up there, they're gone, and now we can't get ahold of Reddington?
Oraya gidip onları bulamadıktan sonra Reddington'a ulaşamıyor olman sence tesadüf gibi mi duruyor?
-... and you're silence when you're gone.
-... itimat etmek durumundayım.
We'll go now while they're still asleep... and in the morning, when they find their guns... you and I and Boy will be gone.
Onlar uyurken gidelim. Sabaha onlar silahlarını bulduklarında... sen, ben ve Oğlan gitmiş oluruz.
You're here today and gone tomorrow.
Bugün varız yarın yokuz.
It's gone, and you're the only people who have been in this room today.
Gitmiş ve bugün bu odaya sadece sizler girdiniz.
So I take you to dinner, buy you drinks, it gets late chewing the fat... you hop in your car and you're gone. Right?
Demek sana akşam yemeği ve içki ısmarlarım, sohbet ederek geç vakitleri buluruz ve sonra sen de arabana atlayıp kaybolursun.
It gets you going till you're really gone And you will never rue the day
Bayılıncaya kadar dans edersin Asla pişman olmazsın
You get what you need and you're gone.
İstediklerini aldıktan sonra hiç de nazik değilsin.
You're not very well and I don't want to be worried about you, while your mother is gone
Efendi gibi davranacak. Akşam yemeği yemek istersen fırında bir tabak var.
I'm slaving and you're gone
Ben çalışırken ortadan kaybolursun.
Jeannie, you're gonna be a good girl, aren't you and take care of all the strays while I'm gone, hmm?
Jeannie, ben yokken iyi bir kız olup sürüden ayrılanlara bakacaksın, değil mi?
Soon you will be gone, and a stranger will come to tell me you're dead.
Yakında gideceksin ve sonra bir yabancı öldüğünü bildirmeye gelecek.
Perhaps he won't be home until late tonight, or he may even camp in the hills and come in tomorrow after you're gone.
Belki gece geç saatlerde eve gelir... veya tepelerde kamp kurup yarın siz gittikten sonra burada olur.
And not that you're interested, but Mrs. Nordley has gone for a walk.
Ayrıca seni ilgilendirmez ama Bayan Nordley'de yürüyüşe çıktı.
Eh, I've gone and told all my friends that you're gonna be workin'for me again.
Ben de tüm dostlarıma, tekrar benimle çalışacağını söylüyorum.
Helen's gone for one day and you're running amok.
Helen gideli bir gün oldu ve sen çıldırdın.
- And they'll find you're gone.
- Ve senin gittiğini farkedecekler.
And I'll get this fire started while you're gone.
Evet. Ateşi yakmaya başlayayım. Gittin mi?
The old days we knew, you and I, they're gone.
Seninle benim bildiğimiz eski günler yok artık.
When I'm gone, and you're old enough, take your rights.
Ben öldükten sonra yaşın erdiğinde haklarını al.
I'll take the afternoon train out and I'll introduce myself and we can get to know each other while you're gone.
Öğleden sonra trenine bineceğim ve kendimi tanıtacağım. Sen yokken birbirimizi tanımış olabileceğiz.
" Now he's gone, and you're off doing military service.
Ama o olaydan sonra evden ayrıldı. Sen de askere gittin. "
Once he had gone- - this man who may be your husband... whom you perhaps love... who doesn't know you're leaving him- - you packed and prepared a quick change of clothes.
Gider gitmez- - belki de kocan olan bu adam... belki de kendisini sevdiğin... terk edildiğinden haberi olmayan- - çantanı hazırlayıp rahat elbiseler koydun içine.
You're not coming in here, not with the Mister and Missus gone.
Beyefendi ve hanımefendi burada değilken içeri girmeyeceksiniz.
Their feet gets itching, and the next thing you know, they're packed and gone, waving at the rest of us from them ocean liners.
Yerlerinde duramıyorlar, bir de bakmışsın toplanıp hepimize el sallayarak transatlantiklere binip gidiyorlar.
You're going to wake, and when you do, they will be gone.
Uyanacaksın ve uyandığında bu düşüncelerin hepsi gitmiş olacak.
Those strange Italians : first they chase you, and then suddenly they're gone.
Bu İtalyanlar çok tuhaf! Önce kovalıyorlar sonra kaçıyorlar.
It's terrible how you depend on someone else for strength, and then... suddenly all the strength is gone, and you're alone.
Güç için bir başkasına bağımlı olmak korkunç, sonra... birden tüm güç kayboluyor ve yalnız kalıyorsun.
If you think you're gonna fiddle with my schedule, pack up your bag of tricks and be gone.
Eğer sen benim düzenimi bozacağını düşünüyorsan hilelerle dolu çantanı al ve git.
She lets it out as soon as you're gone and she lights it before you come home.
Sen gidince söndürüyor, sen gelmeden tekrar yakıyor.
For a month or two after you're gone, your wife and kids might take flowers to the cemetery, but once she's married again and the kids start calling Uncle Bill "Dad", your little grave will become just a mass of weeds.
Sen ölünce bir iki ay karınla çocukların mezarlığa çiçek götürür, ama yeniden evlenip çocuklar Bill'e "Baba" demeye başladı mı, mezarını otlar bürür.
He's gone a year, and you're trying to wipe him... out of your life as if he never existed.
Gideli daha bir yıl oldu, onu hayatımızdan silip atmaya uğraşıyorsun!
And remember, when I'm gone, you're first.
Ben öldüğümde unutma sen ilk sıradasın.
Wash and tomorrow you're gone.
Pekâlâ... - Yıkanırsın. Yarın da ayrılırsın.
You keep calling me, and you're sad because I've been gone for so long.
Beni arıyorsun ve üzgünsün çünkü gideli çok oldu.
You're gone, and I'm a secret.
Sen gittin ve ben bir sırım.
I'll just stay here and be me when you're gone!
Burada olacağım ve siz gittiğiniz zaman kendi halime döneceğim!
You fuck me and you're gone.
Beni kazıklarsan, bitersin. Duydun mu?
You've gone crazy, you're sick... tired of traveling, business and you need rest.
Çıldırmışsın, sen hastasın yolculuk etmekten ve çalışmaktan yorulmuşsun, dinlenmen gerek.
He's building a prison here, stone by stone, and one day, when you're gone, we'll wake up and find the doors locked and the bolts down!
Adım adım burayı bir hapishaneye çeviriyor ve bir gün, senden sonra, bir uyanıp bakacağız ki kapılar kilitlenmiş, sürgüler çekilmiş!
He'd slip through them at night and be long gone... while you're still trying to figure out how he did it.
Sen hala nasıl yaptığını anlamaya çalışırken o gece yarısı aralarından sıyrılıp uzaklaşmış olur.
You're gonna have to pick and choose on that cos the money's about all gone.
Birinden birini seçin hadi, paranın hepsini harcayacak değiliz!
We spend the day together, spend the night together I wake up and you're gone.
Bütün günü beraber geçirdik, bütün geceyi beraber geçirdik ve uyandığımda sen yoktun.
We've been listening to you modulatin'for the last half hour, and we're hep to what's all gone down.
Son yarım saattir sizi dinliyoruz. Olanları duyunca gelip tebrik etmek istedik.
You can drift in here and never know you're gone.
Burada farkında olmadan sürüklenip gidiyorsun.
- What do you mean "we"? If we do, then that road opens up and you're long gone.
Gidersek yolu açarsın ve sen de cızlamı çekersin.
Now, I know you miss your folks, but you have to accept the fact that they're gone and make the best of it.
Şimdi, aileni özlüyorsun, biliyorum ama bu gerçeği kabul etmek zorundasın.
I came back for you to take you with me, to marry you... and you'd gone. And now all these years later you choose to let me know you're alive.
Ve bunca yıldan sonra bana sağ olduğunu haber veriyorsun.
As soon as they're gone, you close the shades in the living room, and I'll come see you during the night.
Onlar gider gitmez, oturma odasının perdelerini kapat, gece seni görmeye geleceğim.
- And you're saying it's gone?
- Ama sen yok mu diyorsun?
As soon as you're gone, the lights go out and the cat burglar appears.
Sen gittikten hemen sonra, elektrikler kesiliyor ve hırsız ortaya çıkıyor.
and you're welcome 67
and you're next 17
and you're here 49
and you're wrong 34
and you're right 279
and you're like 53
and you're safe 20
and you're not 153
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're next 17
and you're here 49
and you're wrong 34
and you're right 279
and you're like 53
and you're safe 20
and you're not 153
and you're sure 21
and you're thinking 17