And you're okay with that translate Turkish
153 parallel translation
And I want you all to know that if you're havin'any trouble with, say appendicitis, heart attacks.... That's okay. There's no problem.
Ve bilmenizi istiyorum ki eğer bir probleminiz olursa apandisit, kalp krizi gibi, sadece söyleyin....
You're the one that fought with him and not me, okay?
Onunla kavga eden sendin, ben değil, tamam mı?
Wow. So, okay, maybe that means you're not over Ross yet and you have issues with your father.
Tamam, belki de bunun manası Ross'u henüz atlatamadın ve babanla problemin var.
- And you're okay with that?
- Ve bunda senin için bir sorun yok mu?
And you're okay with that?
Ve bu senin için sorun değil?
You want to go out with me, I say no, you're like, okay, and that's that.
Benimle çıkmak istedin, hayır dedim. Tamam dedin ve bitti.
But it is okay, because I've been thinking about it... and I think what happened is that you're my best friend and I love you... and I got jealous when you were spending so much time with Ryan... and then with you graduating.
Aslında sorun yok, çünkü olanları düşünüyordum ki... sen benim en iyi arkadaşımsın, seni seviyorum ve... Ryan ile bu kadar zaman geçirmeni kıskandım... ve bir de senin mezuniyetin.
Because I am the job and I'm okay with that. You're the job?
Kendimi işime verdim bunu kabul edebilirim.
And you're okay with that?
Buna kızmadın mı?
So my father gets away with it and you're okay with that.
Yani babam bundan paçayı sıyırıyor, ve bu seni rahatsız etmiyor.
You're prettier than me, and I'm okay with that most of the time.
Sen benden daha çekicisin. Çoğu zaman bunu dert etmiyorum.
Uh... And you're okay with that?
- Senin için sorun yok, değil mi?
- And you're okay with that?
- Ve bu dert değil?
- And you're okay with that?
- Ve senin için mahsuru yok.
- And you're okay with that? - Yes.
- Bu konuyla bir problemin yok mu?
- Of course I like what you're doing but I like it done with artistry, with grace, and that means, if you're gonna eat each other, you must find a way to do it tastefully, okay?
- Tabii ki beğendim ama daha sanatsal, daha zarif bir şekilde yapılınca daha çok beğenirim. Ve bu da demektir ki, o kabinde birbirinizi yalayacaksanız bundan tat almanın bir yolunu bulmalısınız. Tamam mı?
I get too structured and too serious, and I just have to adjust, you know... because we're in college, and college is about change... and you have my study tree, so I have to be okay with that... and just learn to kind of go with the flow.
Çok katı ve ciddi biri oluyorum. Ama kendimi değiştirmem gerek. Çünkü üniversitedeyiz ve üniversite değişim demektir.
And you're okay with that?
- Bununla sorununuz yok mu?
And you're okay with that? Watch your mouth
Çenene dikkat et.
- And you live with your mother and you're okay with that.
- Annenle yaşıyorsun, sorunun yok. Evet!
Look, okay, I know you're mad at me, and I'm sorry I didn't stop you from going out with that guy.
Tamam, biliyorum bana kızgınsın. O adamla gitmene engel olmadığım için özür dilerim.
Okay, and, uh, when you're done with my jeans, why don't you go, uh, vacuum my room, roll my pennies, and, uh, oh, yeah, that shirt you're wearing? That's mine now.
Tamam, kotumu bitirince, odamı süpürüp bozuk paralarımı parlat ve evet, üstündeki gömlek var ya, artık benim.
- And you're okay with that? - Yeah.
- Ve senin için bir sakıncası yok mu?
Okay, that was the thursday rock block, and you're listening to the new and improved Hot Donna, now with hair like like strands of gold.
Evet, bu perşembe Rock Block yeni ve geliştirilmiş Ateşli Donna'yı dinliyorsunuz, şimdi saçlarıyla tıpkı tıpkı altın kaplama gibi.
- And you're okay with that.
- Ve bu sizin için bir sorun değil.
! And you're okay with that?
Bu sizin için uygun mu?
- And you're okay with that?
- Ve senin bunula bi sorunun yok?
Okay, well, I already picked you and you know that, so, unless I just go through with this, you're always gonna look at me as the guy who almost fired you.
Tamam bak mesele şu ki seni seçtiğimi biliyorsun, o yüzden seni kovmazsam bana artık, hep seni az daha kovacak adam gözüyle bakacaksın.
You're using me, and I'm okay with that.
Beni kullanıyorsun. Ve bence bunun bir sakıncası yok.
I mean, when you're with this gargantuan woman- - this Amazon, okay, this high rise with tits- - and you close your eyes, either on your own power or because of the vertigo, do you imagine the fact that she is the person in control?
Bu gargantuan * kadınla birlikteyken - bu Amazon, bu göğsü olan gökdelen - ve kendi isteğinle ya da baş dönmesi yüzünden gözlerini kapıyorsun. Onun kontrolde olduğunu düşünebiliyor musun?
And you're okay with that?
Ve bunu umursamıyorsun?
And you're okay with that?
Senin için sorun yok mu?
Okay, you're saying that hundreds of people could still be out there with cancer time-bombs in them and not even realize it?
Tamam diyorsun ki yüzlerce insan içlerinde kanser bombalarıyla farkında olmadan yaşıyor olabilir?
I don't know if - - If going in and announcing that you're some supernatural freak With a demonic connection is the best thing, okay?
Orada avcılar olacak ve içeri girip senin iblisle bağlantılı doğaüstü bir ucube olduğunu ilan etmek pek iyi olmaz.
And you're okay with that? you should be offended that they didn't ask us to do it.
Ve bunun sakıncası yok mu? yapmamız için bize sormamalarına gücenmiş olmalısın.
And you're okay with that?
Bununla ilgili sorun yok, değil mi?
And you're okay with that?
Buna razı mı olacaksın?
Okay. If you're not the killer- - And let's go with that,'cause that's comforting- -
Peki, eğer sen katil değilsen böyle devam edelim çünkü bu rahatlatıcı.
But I don't want you to do that thing that you do, you know, when you say you're okay with something and six months after that, we're at my parents 50th wedding anniversary and you've had one beer too many,
Ama o yaptığın şeyi yapmanı istemiyorum. Biliyorsun, bir şeyin sorun olmadığını söyledikten altı ay sonra ailemin 50. evlilik yıldönümünde, birayı biraz fazla kaçırınca anneme şirretlik geninin onun ailesinden gelip gelmediğini sorman.
Okay, well, you're going to have to go solo, because I'm staying right here and hitting on that girl with the great big boobs
Tamam, şey, tek başına takılacaksın çünkü tam burada oturacağım ve büyük memeli hatuna attıracağım.
And you're okay with that?
Ve bu senin için önemli değil mi?
And you're okay with that?
Ve bu senin için sorun değil yani öyle mi?
You said we could just live in the now, and not even think about the future. - You're okay with that?
Ânı yaşayalım, geleceği hiç düşünmeyelim dediğin için.
But you're messing with my friends, my summer, and that's not okay with me.
Ama benim dostlarımla, yaz tatilimle oynuyorsun ve bunu kabul edemem.
So, you know what he is and you're okay with that?
- ve bununla bir sorunun yok, öyle mi? - O inanılmaz biri.
Look, take my deal. Otherwise, you're in possession of a controlled substance, and with your record, that's a mandatory sentence. Okay.
Dinle, ya teklifimi kabul et, ya da üzerinde bulundurduğun, bu kontrole tabi madde, ve şahsi kaydın sayesinde, bu, şartlı tahliyesiz hapis demektir.
Okay, if you have that camera, then you're part of the media, and we're under strict orders not to speak with you, yeah?
- Tamam, elinde kamera var medyanın bir parçasısın demektir. - Onlarla konuşmamız yasak. - Bana medya deme, pislik.
Okay, well, you know what? I'm glad that you're so pleased with yourself because now Keysha and Daryl are not going to get the education that we were hoping they'd get.
Tamam, peki, umarım memnun kalmışsındır çünkü Keysha ve Daryl bizim istediğimiz eğitimi alamayacaklar..
Okay, he swore me to secrecy. Well, you're gonna tell me, robert, or I am going to inject you with so many hormones that you will, in fact, grow boobs and sing soprano. Oh, really?
Tamam bana söylemeyeceğime söz verdirdi.
- And you're okay with that?
- Bu durumdan memnun musunuz?
And you're okay with that?
Buna aldırmıyor musun?