English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / And you don't even know it

And you don't even know it translate Turkish

268 parallel translation
You're engaged to a man, and your parents don't even know it? Um...
Bir adamla nişanlısınız ve ailenizin bundan haberi yok mu?
And I know a hell of a lot more than you ever will, even if you live to be my age, which it don't strike me you ever will.
Senin bildiğini, hatta fazlasını bilirim. Benim yaşıma gelsen bile o kadar yaşayacağını da sanmıyorum.
I don't even know what your age is, but with bad food and bad temper, you'll double it in six months.
Yaşını bilmiyorum, ama bu sinirle yakında iki katına çıkar. Şimdi otur.
For you who are slaves, and don't even know it, you cowards!
Sizin için sefiller! Sefilliğinin farkında bile olmayan sizler için, korkaklar!
I think I do know what really disturbs me about the work you've described... and I don't even know if I can express it.
Bunu ifade edip edemeyeceğimi tam olarak bilmesem de tarif ettiğin iş hakkında beni rahatsız eden şeyin ne olduğunu sanırım biliyorum.
Suzi, it's a total bummer when you're young... and you don't even know why you're here.
Suzi, gençken işler hiç yolunda gitmiyor hatta niye burada olduğunu bile bilemiyorsun.
Sound bounces off rocks and ice, and even though you hear it, you don't really know where it's coming from.
Sesler kayalardan ve buzun üzerinden yansır. Onu duymuş olsanız bile, nereden geldiğini asla kestiremezsiniz.
It's full of intimate details between Elliot and me, which I don't see how you could even possibly know about!
Elliot ve benimle ilgili kişisel detaylarla dolu. Nereden öğrendiğini bile bilmediğim şeyler!
And how will you return us to Mother Earth, when you don't even know in which galaxy it spins?
Ve bizi nasıl dünyaya döndürebileceksiniz, hangi galakside olduğunu bile bilmediğiniz halde?
You're the joke of Chicago and you don't even know it.
Sen Chicago'nun şakasısın ve zaten bunu biliyorsun.
Worse, you tore the book up in the middle of a battle... and I don't even know which war it was!
Daha beteri, kitabı bir savaşın tam ortasından yırtmışsınız. Üstelik hangi savaş olduğunu bile anlayamadım!
They're grooming you for it all and you don't even know it.
Seni onun yerine hazırlıyorlar ve sen bunun farkında bile değilsin.
You're testing'yourselves, and you don't even know it.
Aslında buda da bir sınav, ama siz farkında değilsiniz.
You're really drunk on this mescal shit... when you swallow the worm and don't even know you did it.
Farkına bile varmadan kurtları yutmaya başlayınca... insan bu kurtlu tekilayla acayip kafayı buluyor.
And you don't even know it
Ve sen ne olduğunu bile...
They have a directory but the problem with it is, even if you figure out where you are and where you wanna go you still don't really know, sometimes, which way to walk because it's an upright map.
Küçük haritaları vardır ama onunla ilgili problem de, nerede olduğunuzu çözseniz de ve nereye gitmek istediğinizi hala hangi yolu kullanacağınızı tam olarak bilememeniz çünkü harita duvarda asılıdır.
It's like when you fancy someone and they don't even know you exist.
Sanki... Birini beğenirsin ama o kişinin senin varlığından bile haberi yoktur.
You don't know what you're looking for, or if you're going to find it, or even if it exists, and now, all of a sudden -
Ne aradığımızı, bilmiyoruz onu bulmak için gidiyoruz. Ya da eğer varsa bile, ve şimdi, birdenbire.
You know, I spend all day alone with Maggie... and sometimes it's like I don't even exist.
- Biliyorsun bütün gün Maggie`yle beraberim ve bazen hiç yaşamıyormuşum gibi geliyor.
And I even think you love me, but you just don't know it yet.
Hatta senin de beni sevdiğini, ancak bunun farkında olmadığını düşünüyorum.
Even though I don't see him often, whenever I'm with him... it revives that real keen awareness of that... of this being very removed or, you know, extremely separated... from the rest of humanity and the world in general... which I kind of like - I like that feeling.
Onu çok görmesem de ne zaman onunla olsam bende insanlıktan ve genel olarak dünyadan bağlarını kopardığını ya da tamamen uzaklaştığı algısı keskin bir şekilde yeniden canlanıyor. Bu duyguyu seviyorum sanki.
You're miserable and you don't even know it.
- Sefil durumdasınız ama farkında değilsiniz.
You're already dead, and you don't even know it!
Sizler zaten ölüsünüz ama bunun farkında değilsiniz!
You're being judgmental, and you don't even know it.
Görüyor musun? Yine hüküm vererek konuşuyorsun
And you don't even know it!
Ama farkında değilsin.
You're sitting on a gold mine, and you don't even know it!
Ne parasından bahsediyorsunuz? Altın madeni buldunuz ; ama farkında değilsiniz!
Baby, you are so money, and you don't even know it.
Yavrum, sen çok müthişsin, ve senin bunun farkında bile değilsin.
- You're so money, and you don't even know it.
- Sen çok müthişsin, ve sen bunun farkında değilsin.
You assimilate people, and they don't even know it.
İnsanları sindiriyorsunuz, ve onların haberi bile yok.
Your native culture gets driven out and it's replaced by stuff you don't even wanna know about.
Kendi kültürün boşaltılıyor ve asla bilmek bile istemeyeceğin şeylerle yer değiştiriliyor.
What do you know? I'm having a great time and I don't even know it.
Aslında, biliyor musunuz, harika zaman geçiriyorum ve sonra bunun farkında bile olmuyorum.
How can we learn who we are and what we want if you don't even know it anymore?
Siz bile bilmiyorsanız kim olduğumuzu, ne istediğimizi nasıl bilebiliriz?
It's a freaking fairy tale, and you don't even know it.
Bu çılgın bir masal ve sen bunun farkında değilsin.
And now the top is down here, when it used to be up here and you don't even know the difference.
Ve ön sıra ta orasıyken, şimdi burası ve farkında bile değilsiniz.
And you don't even know it, you hot little biscuit!
Sen ofisteki en seksi herifsin. Bundan haberin bile yok. Seni küçük seksi bisküvi.
You're headed straight for it and you don't even know it's there.
Ona doğru yol alıyorsunuz ve orada olduğunu bile bilmiyorsunuz.
I don't even know it, and if I did... nobody wants to talk you.
Verdiğimden haberim yok. Eğer verdiysem de, seni arayan yok.
He's playing with you, and you don't even know it.
Sana yalan söylüyor ama haberin bile yok.
And you know, I haven't fired this in such a long time, I don't even know if it'll work.
Aslında onu uzun zamandır kullanmadım, çalışıp çalışmadığını bile bilmiyorum.
You don't even know why. lt's a physical reaction..... and everyone feels it.
Onu parçalamak istersin. Nedenini bile bilmezsin. Bu fiziksel bir tepkidir..... ve herkes bu duyguyu hisseder.
You can have six million termites in your house and don't even know it... till you going to get something to eat and you bust through the floor.
Evinde altı milyon tane termit olabilir ve sen farkında olmayabilirsin... Ta ki birşeyler yemeye giderken yer döşemesini kırarsın.
You don't even know what it is. And no one will have to die.
Bunun ne olduğunu biliyorsun, kimsenin ölmesi gerekmez.
You're building Nova Bombs, and they don't even know about it.
Nova bombası yaptığınızı bilmiyorlar.
It's 40 minutes, you know, if there's no traffic... but with the weekenders and everything, I don't know, an hour, maybe even two. - It's Thursday afternoon.
Tabii trafik yoksa ama hafta sonu tatilcileri akın ederse, bilemiyorum.
You've got the world by its balls, and you don't even know it!
Sen elindekilerin değerinin farkında değilsin!
This girl's changed you, and you don't even know it, man.
Bu kız seni değiştirmiş ve sen bunun farkında bile değilsin.
Your destiny could be right here and you don't even know it.
Kaderin belki buradadır ve haberin yoktur.
But his day of reckoning is coming soon, and that'll be a great day for all of us, including you, even if you don't know it yet.
Ancak hesap günü yaklaşıyor, ve bu hepimiz için harika olacak. Henüz bilmiyor olsan da, buna sen de dahilsin.
This much I can tell you... Can you believe it? It's national news and we don't even know what happened.
Haber ülke çapında yayınlanıyor ama biz ne olduğunu bile bilmiyoruz.
I'm regretting it more and more every single second but cut me some slack because you don't even know me.
Hayır, inan bana. Her saniye daha da pişman oluyorum. Neden beni rahat bırakmıyorsun çünkü beni hiç tanımıyorsun.
When you have a far greater prize here and you don't even know it.
Burada daha yüksek bir ödül var ama sizin haberiniz bile yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]