English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Angrily

Angrily translate Turkish

110 parallel translation
And I challenged you angrily.
Ve sana öfkeyle çıkışmıştım.
Swipe at it angrily with blanket.
Öfkeyle vurarak battaniyeyi al.
You hug the machines for hours on end, for nights on end, feverishly, angrily.
Saatlerce, gecelerce hararetle, hiddetle makinelere sarılıyordun.
Why do you think I shouted so angrily and said I couldn't see you again?
Neden sana o kadar kızarak bağırdım ve seni tekrar göremeyeceğimi söyledim sence?
And as the years went on, she wrote angrily of the threat of fascism... and of the Nazis, of Mussolini and Adolf Hitler... and of the holocaust that was on the way.
Yıllar geçtikçe Nazilerin, Mussolini'nin, Adolf Hitler'in faşizm tehdidiyle ilgili öfkeli satırlar yazmaya başladı. Ve yaklaşan soykırımdan.
( Speaks Spanish, angrily )
( Sinirli bir şekilde İspanyolca konuşur )
William H. Parker, Los Angeles Police Chief... angrily blamed last night's violence...
Los Angeles Emniyet Müdürü William H. Parker, dün geceki şiddet olaylarından...
( GRUNTS ANGRILY ) So where's Xavier?
Ee, Xavier nerede?
.. Lord Shiv very angrily asked as to who had broken the bow.
.. Lord Shiv kızgınca sordu ; Kim kırdı bu yayı?
( Angrily ) Will you stop writing!
Yazmayı kesecek misin!
She became what Epstein referred to angrily... as "Jewish with a vengeance."
Epstein'ın kızgın bir şekilde... "Yahudi'nin İntikamı" dediği şeye dönüştü
So we are tempted to struggle with death... angrily blaming ourselves or an unjust universe for the taking of a life... for which there seems no possible reason.
Böylece biz de ölüme meydan okumaya çalışırız, öfkeli şekilde kendimizi ya da muhtemel bir sebep olmadan... bir can alan zalim evreni suçlarız.
You lock up your tears and angrily steel yourself against me as if I was the ultimate evil.
Göz yaşlarını içine hapsedip kendini bana karşı biliyorsun sanki ben kötülüğün kaynağıyım.
( ANGRILY ) The pastry, Colin.
Hamur oldu, Colin.
Brake angrily, Kenny.
Sert bir şekilde frene bas, Kenny.
But the Shadow Chancellor John Smith angrily refused.
Ama muhalefet başkanı John Smith karşı çıktı.
"No!" the girlfriend said angrily, "I want your mother's heart!"
"Hayır!" Kız arkadaş kızgınlıkla, "Annenin kalbini istiyorum!" dedi.
Professor, for saving the Earth and foiling me... I proudly, yet angrily, present you with Earth's new highest honor :
Profesör, Dünya'yı kurtarmanız ve beni göt etmeniz şerefine size gururla, ama kızgınlıkla da, Dünya'nın en yüksek nişanını veriyorum.
Look at her angrily
Ona fena fena bak.
Over act... Look at her angrily
Daha dramatik!
Your goose is cooked. ( Honks angrily )
Sizin kaz pişecek.
[angrily] what is it?
- Ne var?
THAT IS, UNTIL I ANGRILY ACCUSED YOU OF FAVORING THE POLISH CHILDREN IN THE ASSIGNMENT OF MERIT BADGES.
Ben sizi kızgınlıkla başarı rozetlerini dağıtırken Polonyalı çocukları gözetmekle suçlayana dek yani.
Better if you go to Royce, confront him, not angrily... give him a chance to explain or maybe take action.
Royce'a gidip onunla sakin bir şekilde yüzleşip ona açıklaması için bir şans versen.
( GRUNTS angrily ) And that's the origin of that.
Bu yaptığım, sonrakilere kaynaktır.
Manet angrily sliced it in half... removing the fallen hero from his arena... removing the fallen hero from his arena... and accidentally creating one of his most enduring works.
Manet kızgın bir şekilde onu ikiye ayırdı aynı zamanda yerdeki kahramanı da arenadan kaldırmıştı ve kazara en kalıcı eserini ortaya çıkarmıştı.
After the painting was mocked by critics and viewers... Manet angrily sliced it in half... removing the fallen hero from his arena... removing the fallen hero from his arena... and accidentally creating one ofhis most enduring works.
Eser, eleştirmenler ve halk tarafından alaya alınınca Manet sinirlenip eseri ikiye bölmüş, arenada yere düşmüş olan kahraman, orijinalinden ayrılmış ve eser, tesadüfen en beğenilen eserlerinden biri haline gelmiştir.
( ANGRILY ) Why...
Ne sen...
When my mother refused, the shaman whispered angrily in her ear :
"Tüm çocukların ölü doğsun!"
"Mr Kemble angrily threw food in the face of WPC Annie Cartwright."
"Bay Kemble yemeği memur Annie Cartwright'ın yüzüne fırlattı."
[Angrily] You're insane, you really are.
Delisin sen, gerçekten.
Bohr's weird new atom and his crazy quantum jumps were a shot across the bow of traditional classical science and the old school reacted angrily.
Bohr'un garip atomu ve çilgin kuantum atlamalari geleneksel klasik bilime ve hiddetle tepki veren geri kafalilara bir uyari atisiydi.
You are just blabbering angrily!
Sadece öfkeyle hareket ediyorsun!
" How angrily fate treats each of us differently.
"Kader, her birimize farklı farklı ne kadar da öfke dolu davranır."
In an interview just weeks before her death, Miss Monroe angrily protested to a reporter about attacks on stars.
Ölümünden birkaç hafta öncesinden bir röportajda Bayan Monroe bir gazeteciye itiraz etmişti.
You'll get hurt swinging around angrily like that.
Kızıp hayata küsmen seni incitecektir.
Did she leave angrily?
Sinirlenip de mi gitti?
You angrily inequality to influence our conclusions.
Her iki bulgumuz için de açıklama yapma fırsatın var.
She retorted, angrily.
Öfkeyle cevabı yapıştırdı.
It's very possible that the ancient Greeks, looking at erupting volcanoes like Mount Etna, might have looked at that huge angry red eye of the volcano as it erupted hot rocks and lava, and they might have pictured a sort of monstrous man-mountain with a single eye that was angrily raging at mankind.
Etna Dağı gibi patlayan volkanları gören antik Yunanlıların, volkanın büyük kırmızı gözüne, ateşten kayalar ve lav püskürtürken baktıklarında, insanlara ateş püsküren, tek gözlü, dev bir insandan dağ hayal etmiş olma ihtimalleri yüksektir.
In retaliation, Smaug angrily attacks a nearby village.
Smaug da misilleme yapmak amacıyla en yakın köye saldırır.
Mom used to yell at us so angrily.
Annemiz bize çok kızar ve bağırırdı.
But at that very instant, the man and his wife flew angrily out and caught my eye.
Tam o anda manav ve karısı dışarı fırladılar ve onlarla göz göze geldik.
( Angrily ) Lovely.
Güzel!
- ( Grunts angrily )
Yani buna inanamadım.
Upstairs, lock yourself in your room... ( shouting angrily in spanish )
Üst katta, odana kilitle kendini...
( muttering angrily ) Look, there she is, boss.
Bak, işte burada patron!
Eleanor Roosevelt angrily condemned him.
Eleanor Roosevelt kızgın bir şekilde onu kınadı.
Now, Graham Cooper grabbed Rajeeb's collar... ( men yelling angrily )
Graham Cooper Recep'i yakasından tutmuş.
( WHISPERS ) ( CHUCKLES ) ( ANGRILY ) Hey, you...
Sen...
[Sighs Angrily] Fuck.
Hay sikeyim!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]