English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Annoyingly

Annoyingly translate Turkish

110 parallel translation
Permission to shout "Bravo" at an annoyingly loud volume, sir!
Olağanüstü yüksek bir sesle "Aferin" diye bağırmak için müsadenizi efendim!
What I mean when I say she's annoyingly perfect is there's nothing annoying about her perfection.
Söylemeye çalıştığım... Rahatsız edecek kadar kusursuz. ... Ama kusursuzluğu rahatsız etmiyor.
Is anyone at the Pentagon or along the chain of command remotely concerned about their aboriginal rights, repeating history, that annoyingly pesky moral stuff? That's enough, Colonel.
Pentagon'daki ya da emir komuta zincirindeki herhangi biri..... onların yerel hakları, tekrarlanan tarih, sıkıcı ahlaki şeyler..... konusunda zerre kadar endişeli değil mi?
Had I crossed the line from pleasantly neurotic into annoyingly troubled?
Mutlu bir sinir hastasıyken.. Profesyonel yardımı kendim aramaya karar verdim. ... sinir bozucu bir bela mı olmuştum?
Taking these fertility drugs gives me financial freedom, so I won't be annoyingly needy.
Şu doğurganlık hapları... bana maddi bağımsızlık sağlayacak, ihtiyaç içinde olmayacağım.
It gets annoyingly redundant.
Gereksiz ve aynı zamanda can sıkıcı.
She's almost annoyingly on time.
Neredeyse can sıkıcı biçimde dakiktir.
Could a fabric be more annoyingly pedestrian?
Bir kumaş ancak bu kadar rahatsız edici olabilir.
- I told you, I'm fine. Alger means well, but sometimes he's annoyingly condescending.
Sana yii olduğumum söyledim Alger iyi niyetli ama bazen sinir bozucu ölçüde kibirli oluyor
You're annoyingly on time again!
Yine insanı sinir edecek vaktinde geldin.
By the way, your husband-to-be is out there looking annoyingly perky.
Bu arada müstakbel kocan dışarıda. İnsanın sinirlerini bozacak kadar da neşeli.
He certainly kept an annoyingly close watch on me after that.
O olaydan sonra beni yakından izlemeyi sürdürdü.
But annoyingly, they didn't go with the "giving the kid an X-Box" angle.
Yine bir patlama yarattın ama X-Box alan çocuktan bahsetmemişler.
Since the access card hardware is annoyingly difficult to duplicate, you'll need to steal one from one of the nightclub employees.
Giriş kartının kopyasını yapmak zor olduğu için gece kulübünde çalışan birinin kartını çalmalısın.
You have a wife who's not easy to hate, who's annoyingly kind and painfully smart and currently saving my friend's life.
Senin bir karın var. Kolayca nefret edilemeyecek birisi. Sinir bozacak kadar nazik ve can yakacak kadar zeki,
He's so annoyingly confident.
Sıkıcı şekilde kendine güvenli.
Charlie's this annoyingly nice kid.
Charlie sinir bozacak kadar kibar bir çocuk.
He's just kid with no memory and annoyingly accurate knowledge of the encyclopedia.
O sadece, hafızası olmayan ve ansiklopedilerden edindiği bilgilerle can sıkan biri.
Talking of the papers, you've made quite a splash again, but annoyingly, they didn't sort of go with the giving the kid an X-Box angle.
Gazetelerden bahsetmişken... Yine bir patlama yarattın ama X-Box alan çocuktan bahsetmemişler.
Annoyingly affectionate, constant hugs, kisses.
Can sıkıcı seviyede. Sürekli sarılır öpüşürüz.
He's annoyingly charming.
Sinir bozucu derecede çekici.
And annoyingly, the understudies are actually professional actors.
Asıl sinir bozucu olan, yedek oyuncuların gerçekten profesyonel oyuncular olması.
Annoyingly so, in fact.
Hakikatten sinir bozucu.
And you are annoyingly persistent, Miss Sullivan.
Sinir bozucu şekilde, ısrarcısınız Bayan Sullivan.
Ever since I was a girl, I've been annoyingly competitive and a perfectionist, and that really annoys me.
Genç kızlığımdan beri can sıkıcı derecede hırslı ve rekabetçi bir insanım ve bu beni gerçekten kızdırıyor.
This department is becoming annoyingly effective.
"Bu şube can sıkacak kadar iş bitirici olmaya başladı."
He's nothing if not annoyingly industrious.
O sinir bozucu bir çalışkan.
And, uh, one of my classmates at Princeton was this, uh, annoyingly button-down history major from Boston.
Ve Princeton'daki sınıf arkadaşlarımdan biri insanı sinir edecek şekilde bir Red Sox hayranıydı.
He wants to ask you about the bodies at Cypress Pond. He was annoyingly insistent.
Cypress Pond'daki cesetler hakkında, ısrarla seninle konuşmak istiyor.
Everything about him was sacred, sometimes annoyingly so.
Onunla ilgili her şey kutsaldı, bazen sinir bozacak kadar.
By 30, I was going to be annoyingly successful, married to the perfect woman, maybe a kid on the way.
Otuzuma geldiğimde, sinir bozucu derecede başarılı hayallerimin kadınıyla evli, ve belki çocuğum da yolda olacaktı.
Annoyingly, we had to sit on a table right next to another one.
Gıcık bir şekilde, yan yana duran masalardan birine oturmak zorunda kaldık.
Are irrelevantly and annoyingly complicated, Which makes them confused,
Bu onların kafasını karıştırıp yanlış karar vermelerine yol açıyor.
What about all your annoyingly good notes?
Senin o sinir bozucu notlarına ne oldu? Hepsini hallettin.
You're beautiful, gorgeous, really, and very, very annoyingly tall.
Çok güzelsin, göz kamaştırıcısın, gerçekten. Ve rahatsız edici şekilde uzunsun.
Almost annoyingly so.
Neredeyse rahatsız edici kadar iyi.
- He can be a dear friend, Henry, but he's annoyingly intent at being something more.
- Henry iyi bir arkadaş olabilir ama can sıkcı bir şekilde daha fazlası olmak için uğraşıyor.
He's still annoyingly hot.
- Hala çok çekici.
She's annoyingly honest, she's smart, she's cool, she's funny, she's beautiful.
Rahatsız edici derecede açık sözlü, zeki, şahane, eğlenceli, güzel.
Because I have had annoyingly dry scalp since...
Çünkü son zamanlarda rahatsız edici- -
Just as annoyingly roundabout as always... why are her clothes all that's left?
Her zamanki gibi rahatsız edici bir şekilde dolambaçlı. Ama neden elbiseleri burada?
Fight-against-his-nature to-an-annoyingly-obsessive-level Stefan.
"Kendi ırkına karşı savaş açmış" Stefan'dı.
To a fly, our world appears incredibly slow... .. which is why, annoyingly, I'm never going to catch it.
Bir sinek için bizim dünyamız inanılmaz yavaş gözükür bu nedenle, can sıkıcı bir şey ama, onu hiç yakalayamacağım.
While you were annoyingly talking to Kim for the ninth time today, I was on the phone with Harvard, who said that there is no record of Declan going there.
Sen bugün can sıkıcı biçimde Kim ile dokuz kez konuşurken ben de Harvard'la telefonla görüşüyordum. Declan'ın orada okuduğuna dair hiç bir kayıt yokmuş.
And he was so annoyingly mean, and I felt so bad for trick,'cause he was stressing out big-time... but thank god for kenzi, because...
O kadar sinir bozucuydu ki, Trick için kendimi kötü hissettim. Çünkü gerçekten çok stresliydi. Ama neyse ki Kenzi var...
They're annoyingly complicated that way.
O yönden acayip karmaşıklardır.
More like a superstition for all his modern attitudes, he can be annoyingly old fashioned.
Daha çok batıl inanç gibi geliyor. Abim bazen sinir bozucu derece eski kafalı oluyor.
- Annoyingly logical.
- Fena halde mantıklısın.
Or gazing annoyingly into each other's eyes.
Birbirinizin gözlerinize bakıyordunuz.
She had to be annoyingly cryptic about the whole thing.
Tüm bunlar oldukça şifreli bir şekilde olmak zorundaydı.
- I mean annoyingly.
- Sinir bozucu şekilde.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]