English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Antiquing

Antiquing translate Turkish

67 parallel translation
- Yeah? What, are you antiquing?
Antikacılık mı yapıyorsun?
We're still going antiquing on Saturday, right, Mother?
Cumartesi antika sergisine gidiyoruz, değil mi anne?
Well, we could go antiquing.
Ne seversin? Antikalaştırma yapabiliriz.
I thought those two guys were gonna skip out of the ring and go antiquing.
Ben bu iki adamın ringden kaçıp bahisleri yatıracağını sanmıştım.
"Compassion." "Shrimp toast." "Antiquing"?
"Şefkat." "Karides tostu." "Eskimek"?
It occurred to me we could use it to go antiquing. Ah. Fourteen messages.
Onu antika aramaya çıktığımızda kullanabiliriz diye düşündüm.
Mom wants to go antiquing.
Annem antika almak istiyor.
Dad took us antiquing.
Babam bizi antikacıya götürdü.
We're going antiquing all weekend!
Tüm haftasonunu antika sanat müzesinde geçireceğiz.
I hate antiquing.
Antikadan nefret ediyorum.
I don't know. I thought maybe we could go antiquing.
Belki antika alışverişine çıkabiliriz.
We'll shift the focus to... antiquing.
Antikalara odaklanalım. Lütfen.
- Yeah? What, are you antiquing?
- Staten Island seni meşgul ediyor ha?
Uh, I hope it's not going antiquing again.
Umarım yine Antikacıya gitmiyoruzdur.
Sex... and antiquing.
Seks ve antikacılık.
- Antiquing.
- Antika mı?
- Right, antiquing.
- Evet, antika.
I WAS ANTIQUING.
- Pekala antikacıdaydım.
So, oliver, has she dragged you antiquing yet?
Peki Oliver, seni antikacıya götürdü mü?
you want to go antiquing with them, don't you?
Onlarla antikacılara gitmek istiyorsunuz. Değil mi?
Let me guess. You guys are here antiquing?
Durun tahmin edeyim, antika almaya mı geldiniz?
So this Butt's for you, King Leonidas... because when the going gets tough... the tough go antiquing.
Çünkü işler zorlaştığında, sert erkekler antik alışverişi yapar.
Angie, if you like antiquing, I know some great little shops.
Müthiş. Angie, antik eşya almak istersen, birkaç güzel dükkan biliyorum.
- I'm not going antiquing. - Oh, that's okay.
Antik eşya bakmıyorum.
Good luck, boys, with the antiquing, huh.
Antika işinde size iyi şanslar, çocuklar.
Oh, well, back to antiquing.
Pekalâ, antika işine geri dönüyoruz.
Antiquing.
Antikacılık.
He takes me antiquing, we exchange recipes.
Bazen beni el sanatlarına götürür. Orda motif tariflerimizi değişiriz.
Dad, what's with this newfound interest in antiquing?
Baba, bu antika eşya merağı da nereden çıktı?
Saturday, we've got apple-picking, antiquing, then a haunted hay ride.
Cumartesi elma toplayacağız antika eşyalara bakıp korku tüneline gireceğiz.
Can't do much antiquing after dark, can we?
Hava karardıktan sonra alışveriş yapmamız pek mümkün değil, değil mi?
It says here you're interested in Nora Ephron movies, antiquing, and tending to your herb garden.
Burada yazdığına göre Nora Ephron filmlerini seviyormuşsun antika eşyaları ve bahçede bitki yetiştirmeyi.
Course I have my guilty pleasures, like antiquing.
Tabii ki benim de küçük zevklerim var, antika koleksiyonum mesela.
We're heading into town to do some antiquing.
Antika almak için şehre gidiyoruz.
We love antiquing.
Antika alış verişini severiz.
We'll go antiquing.
- Tarihi yerleri ziyaret ederiz.
- It could've been about antiquing.
- Antikalar hakkında bir web sitesi de olabilirdi.
I was, uh, on an antiquing trip in Brimfield, Massachusetts.
Brimfield, Massachusetts'te bir antika seyahatindeydim.
Long before he's put into the ground, he must trade the man of his youth, his goals and dreams, for mowing lawns, taking out the trash and weekends of antiquing.
Toprağa karışmadan çok önce kendi gençliğini amaçlarını ve hayallerini çim biçmek, çöpleri dışarı çıkarmak ve hafta sonu antika pazarlarlıyla geçirmek için takas etmek zorunda.
Antiquing.
Yaşlanıyoruz.
Antiquing.
Taklitçilik.
- Do you like antiquing? - What?
- Antikaları sever misin?
But he loved antiquing.
Fakat o antika severdi.
If I see Jennifer with another man, going fucking crabbing, antiquing, getting pushed on a swing, this whole charade you're doing right now, it's over.
Eğer ki Jennifer'ı başka biriyle görüştüğünü, krablamaya gittiğini antikacıya gittiğini, salıncakta sallandığını görürsem, tüm bu sinema biter.
James will make us go antiquing.
James bizi maziye dönmekle suçlayacak.
He's antiquing with his balls in your purse.
Topları senin çantandaymış gibi antikalaşır.
And you can fit a mimicentury vanity in the hatchback while antiquing.
Eşyalarınızı arkaya çok rahat sığdırabilirsiniz.
Honey, we are going camping, not antiquing.
Canım kamp yapmaya gidiyoruz, antika bakmaya değil.
I want to go antiquing.
Antika bakmaya gitmek istiyorum.
I thought you were gonna go antiquing.
Hani antika almaya gidecektiniz?
- Do a little antiquing.
- Antika bir şeyler almaya.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]