English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Apricot

Apricot translate Turkish

217 parallel translation
What puts the aape " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " " ` in apricot?
Şeftaliye "şef"'i koyan?
I like apricot juice.
Kayısı suyuna bayılırım.
Thus, because of the unfavorable weather conditions the aprico apricot harvest in 1922 was far below that of the previous year... Thus, because of the unfavorable weather condition ( s )? the apricot harvest in 1922 fell far below that of the previous year... years... far below the previous one ( s )...
... kötü hava koşulları nedeniyle kayısı 1922 yılının kayısı hasadı 1922 yılın ki, geçen seneye göre daha düşük kötü hava koşulları nedeniyle 1922 yılının kayısı hasadı... geçen seneye göre daha düşük daha düşük...
Apricot harvest. In this disastrous year 1922.
Hani şu kötü geçen 1922 yılındaki Kayısı hasadı.
That must be apricot blossoms.
Bunlar kayısı çiçekleri olmalı.
And wait, give me an apricot tart.
Bir de kayısılı turta alayım.
Okay. There was an apricot tart, a baba, and add an apple tart.
Bir tane kayısılı turta, bir tane üzümlü kek bir tane de elmalı turta aldım.
And for dessert, apricot dumplings.
Tatlı olarak da kayısılı börek.
Apricot dumplings!
Kayısılı börek!
No. I myself have an apricot one on my hip.
Hayır, benim kalçamda da bir kayısı var.
Well, I'll show you my strawberry if you'll show me your apricot.
Eğer bana kayısını gösterirsen ben de çileğimi gösteririm.
- Apricot.
- Kayısı.
What fires and stirs the woodcock in his springe or wakes the drowsy apricot betide?
Tuzağındaki ağaçkakanı canlandıran veya pörsümüş kayısıyı uyandıran nedir?
Right, now... you, mr. Apricot.
Şimdi, Bay Kayısı.
The deceased, mr. Apricot, is now disarmed.
Merhum Bay Kayısı etkisiz hale getirildi.
Now you, Mr. Apricot.
Sıra sizde, Bay Kayısı.
Dried apricot?
Bir kayısı yemez misiniz?
Dried apricot?
- Kayısı? Kuru kayısı?
None, unless monsieur takes a professional interest in apricot silk?
Tabii sadece turuncu ipek sizi ilgilendirmiyorsa.
One case of apricot brandy, and you buy the lunch.
Bir kasa kayısı likörü, öğle yemekleri de sizden.
Unless you prefer apricot.
Kayısı aromalısını istersen o da var.
Enough to fill your little apricot!
Küçük kayısın için hayli yeterli.
What an apricot! What a praline!
Ne kayısı, ne ceviz!
A little apricot brandy?
Ya da brendi?
And now here's delicious Darla in a swirl of apricot silk above a tight bodice with a cleverly draped décolletage.
Ve şimdi de, nefis Darla'mız kayısı rengi, ipek bir girdabın içinde üzerindeki dar korse, dekolte ile zekice örtülmüş.
Gotcha! You want a little more apricot?
Biraz daha kayisi ister misin?
Try some of my apricot jam with it.
Kayısı reçeliyle deneyin derim.
The Big Apricot.
Büyük Kayısı'da.
For an apricot, yes.
Bir kayısı için, evet.
Two hemispheres, the first tastes like peach, the other ones tastes like apricot.
İki farklı kalçamız var, birincisi şeftali gibi, diğeri de kayısı gibi.
A mere butler with the intellectual capacity of a squashed apricot can be of no use to us.
Kayısı ezmesi kadar entelektüel kapasitesi olan bir kahyanın bize zerre kadar faydası olamaz.
There's apricot tart and whipped cream for tomorrow.
Yarın kayısılı tart ve krem şanti var.
This morning we will be serving apricot, cheese and blueberry danish pastry.
Bu sabah kayısı, peynir ve yaban mersinli çörek ikramımız olacak.
We can't give credence to every jerk with a pocketful of apricot seeds.
Böyle bilimsel özelliği olmayan tedavilerle onları kandıramam.
Oh, Fran... Are you out of that apricot scrub?
Fran, cilt bakım kremin bitti mi?
While the tanuki were busy learning about humans and transformation, the winter ended, apricot flowers bloomed, and the season of love arrived.
Rakunlar, insanları ve dönüşümü öğrenmekle meşgulken kış bitti, kaysılar çiçek açtı ve aşk mevsimi gelip çattı.
It's a big park with lots of trees- - oaks, birches, ash trees, poplars, beeches, olive trees... lime, apricot and pomegranate trees.
Burası büyük bir park, içinde bir sürü ağaçları - meşesi, huş, dişbudak ağaçları, gürgen, kayın, zeytin ağaçları... Iimon, kayısı ve nar ağaçları olan.
"Apricot jubilee?"
"Kayısı parçacıkları" mı?
I'll see to it you don't get apricot one.
Bir kayısı bile alamadığında seni göreceğim.
Apricot jam.
Kayısı reçeli.
Of course the trick in killing someone with an apricot is really in the wrist.
Tabiki, birini kayısı ile öldürme numarası gerçekten bilekte.
- Apricot juice, please. - Two minutes.
- Kayısı suyu, lütfen.
And blintzes stuffed with apricot jam.
Ve kayısı reçelli blintzler.
In my whole life, my greatest invention was an apricot pancake.
Hayatım boyunca en büyük icadım, kayısı krepiydi.
A little apricot liqueur.
Biraz kayısı likörü.
I thought the apricot and honey thing was the real low point.
Bence kayısı ve bal hikâyesi en düşük nokta idi.
Whoa, looks like I need another one of these apricot sours.
Dinle... Bir ekşi kayısı daha istiyorum galiba.
An apricot juice.
Bir kayısı suyu.
Should Master Lee eat a sour apricot?
İki inek, onbeş domuz ve Namwon'un bütün tavukları.
Apricot jam!
Kayısı reçeliydi!
Okay, for Michael- - some lovely apricot shampoo.
Evet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]