English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Apron

Apron translate Turkish

706 parallel translation
The bungler wiped the blood off the weapon on the victim's apron.
Çünkü acemi, silahın üzerindeki kanı kurbanın elbisesine silmiş.
It left an irregular stain on the apron which could have been made only with a poker like this.
Elbise üzerinde düzensiz bir leke bırakmış. Ki bu, yalnızca böyle bir soba maşasıyla yapılabilirdi.
- You look so cute in your apron.
- Önlükle çok şirin görünüyorsun.
Do please help me tie my apron.
Lütfen önlüğümü bağlamama yardım et.
He was always trying to tie my apron strings.
Sürekli önlüğümü bağlamak istiyordu.
- There is if you're not wearing an apron.
- Önlüğünü takmamışsan var.
- I'm mink coat. I'm no bungalow apron.
- Kürk mantoyum ben, bulaşık önlüğü değil.
It's got to be either you or me, so... get up and take that apron off.
Ya sen olacaksın ya da ben, şimdi üstündeki örtüyü kaldır ve ayağa kalk.
An apron.
- Önlük.
And you'd better be getting that apron ironed, too.
Ve bu önlüğü ütülemeye başlasan iyi olur.
And now you'd better be getting my apron ironed.
Şimdi önlüğümü ütülesen iyi olur.
Shall we throw an apron over his head and run him out?
Onu dışarıya mı atıyoruz?
This is my first experience in an apron.
Bu bir önlükteki ilk deneyimim.
I'll not be taking you from your mothers apron.
Seni annenin koynundan alamıyorum.
I have an apron...
- Şimdi olmaz, anne.
Put an apron on!
Bir önlük tak.
I know that it's something you've got to beat down by yourself without medicine. Yes or no, Doc? If you don't solve your own problems, you're gonna be like a full-grown man hangin'on to your mama's apron strings.
Bu ilaçsız halletmeniz gereken bir konu, yoksa annesinin önlük bağına tutunan bir adam gibi olursunuz.
Don't worry about the apron strings, Doc.
Önlük bağlarına takılmasın aklın.
You'll put the apron on him.
Önlüğünü takacaksın.
- I didn't say apron.
- Önlük demedim.
An apron!
Bir önlükle.
You give me back the apron, Capitán.
- Önlüğü geri ver, Kaptan.
He tried to taxi his plane to the edge of the apron.
Uçağını pistin kenarına doğru götürmek istemiş.
Where is thy leather apron and thy rule?
Hani meşin önlüğün marangoz, hani cetvelin öyleyse?
I guess maybe I should have worn an apron.
Önlüğüm de olması gerek herhalde.
One apron, coming up.
İşte bir önlük.
You have to be free to come and go as you please, not be tied to your wife's apron-strings!
İşlere gidip gelebilmek için serbest ve özgür olmalısın karına bu kadar bağlı olmamalısın!
You know, the little ribbon you wear up here, and you had on a little apron.
Hani şurana taktığın kurdele, ve önlük takıyordun.
- You have on my apron.
- Benim önlüğümü takmışsın.
Yes, it was an apron.
Evet, bu bir önlüktü.
I want the apron extended another four feet.
Apronun 1 metre genişletilmesini istiyorum.
For not allowing yourself to be tied to a woman's apron strings.
Kendini bir kadının etekleri altına gizlemediğin için.
Maybe she used an apron, one of those big coverall aprons.
Belki bir önlük kullanmıştır, şu büyük tulum gibi olan önlüklerden.
Then just answer this one question... Miss Lizzie, what became of the apron?
O zaman sadece bir soruma cevap verin Bayan Lizzie, önlüğe ne oldu?
You shouldn't have used my apron, Emma.
- Benim önlüğümü kullanmamalıydın, Emma.
I'll need my apron.
Önlüğüme ihtiyacım var.
Take off the apron, Emma, and answer the door.
Önlüğü çıkar, Emma, sonra da kapıyı aç.
When mama comes, she'll make me an apron, too.
Annem geldiğinde, bana önlük de yapacak.
- Charlie, where did I put my apron?
- Charlie, önlüğümü nereye koydum?
Yeah, you're so anxious to be tied in her apron strings, why don't you just put it on?
Evet, onun önlüğünü takmağa meraklı olduğuna göre, niçin takmıyorsun?
Oh, and now I've got a stain on my apron!
Oh, ve şimdide önlüğüm lekelendi!
Don't ever tell anyone how I'm tied to your apron strings.
Bunu kimseye söyleme Susie ama senin için yapmayacağım şey yoktur.
But you haven't worn that apron since the roofers were here six years ago.
Fakat altı yıl önce buraya çatı tamircileri geldiğinden beri o önlüğü giymemiştin.
- Yeah, like an apron.
- Evet, bir önlük gibi.
I'll just put on an apron.
Ben üzerimi değiştireceğim.
I'll find you something to wear over your dress, a gown or an apron.
Elbisenizin üstüne giyeceğiniz bir şey bulayım, küçük bir önlük gibi.
In an apron.
Önlük giymişsin.
Petticoats and apron strings.
Etek ve önlük.
Uh, go around and get that cable over the apron.
Etrafında dön ve kabloyu önlüğünün alt seviyesinde tut
I bought this apron for you.
Bu önlüğü senin için aldım.
This must be your apron I'm wearing.
- Merhaba.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]