English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Apéritif

Apéritif translate Turkish

118 parallel translation
Now may I offer you a little apéritif before...
Yemekten önce birer aperitif...
May I offer you a little apéritif while you make up your mind what you'd like for dinner?
Yemekte ne yiyeceğinize... karar verirken... aperitif birşey alır mısınız?
Certainly finishing her lunchtime apéritif in Manhattan.
Tam olarak, Manhattan'da öğle yemeğini bitirmek üzere.
I believe you'll find it an excellent apéritif.
Bu aperatifi çok harika bulacağına inanıyorum.
Désirez un apéritif?
- Aperitif alacak mısın?
J'aurais un apéritif après tout. Heu martini.
Ben önce bir içki alacağım.
Cocktails and dinner tonight.
Aperitif ve akşam yemeği.
I'm going to tell them that you and your father... will also join me for cocktails before dinner.
Yemekten önce sizin ve babanızın aperitif için... bize katılacağınızı söyleyeceğim onlara.
I, too, prefer it as an aperitif. Oh, yes.
- İyi, ben de aperatif olarak yeğlerim.
You came to Marrakech with him in the same bus, had an aperitif with him in your hotel room, and you ate at the same restaurant last night.
Marakeş'e aynı otobüste geldiniz. Otel odanızda onunla bir aperatif aldınız. Dün gece de aynı lokantada yemek yediniz.
An aperitif?
Bir aperatif?
It's that Parisian thing you've got, that certain quelque chose as they say on the Left Bank, that piquant soupçon of aperitif.
İşte en Parisli yanın. Kesinlikle hiçbir şeyin eksik olmayacak. Sol kıyıdakilerin dediği gibi hep mükemmel olacaksın.
I'm the girl in the afternoon the aperitif, as we say on the Left Bank.
Öğleden sonraki kızım. Yani aperatif. Sol Yaka'da öyle derler.
- He may have had a little highball.
- Küçük bir aperitif almış olabilir.
The best aperitif in the world, splash of cassis with a splash of white wine.
Dünyanın en iyi aperatifi. Biraz kırmızı, biraz beyaz şarap.
Let me offer you an aperitif.
Bir içki ısmarlayayım mı.
I'm paying for the aperitif!
Ben ödüyorum!
If I may venture a suggestion, a scenic drive, a chilled aperitif?
Bir gezinti veya serinletici bir içecek teklifinde bulunabilir miyim?
We'll have an aperitif.
Şimdi, iştah açma zamanı.
We wanted to have an aperitif, but she insisted on waiting for you.
Birer aperitif alacaktık, ama Patricia sizi beklememizi söyledi. - Öyle değil mi?
Mm-hmm. In any case, while we're waiting, I wonder if the lovely Miss Gabrielle Simpson would join the very talented Mr Richard Benson for a small dry aperitif?
Her neyse, beklerken acaba güzelim Bayan Gabrielle Simpson çok yetenekli Bay Richard Benson ile küçük bir aperitif alır mı?
A small aperitif, Father Sandor.
Küçük bir aperatif Peder Sandor.
Would you care for an aperitif?
Aperitif almak ister miydiniz?
Would you care to join me in an aperitif?
İçki içerken bana eşlik eder misin dostum?
I'm sure you'd like an aperitif.
Acaba aperitif alır mıydınız?
Or we could have an aperitif.
- Öyleyse apératif alalım.
Well, they simply don't know that, um... aperitif is no longer considered elegant. Oh, it isn't?
- Çünkü onlar,... apératifin kibar sayılmadığını bilmiyorlar.
But firstly, John and I must have an aperitif.
Ama ilk olarak John ve ben aperatif almalıyız.
All the groceries I can steal.
Aperitif, çerez araklayacağım!
An aperitif to start with?
Başlangıç için bir aperatif ister misiniz?
You'd enjoy our house aperitif.
Ev aperatifimizden hoşlanacaksınız.
- An aperitif.
- Bir aperatif.
Now, after the heat of the factory, I have a light aperitif for you.
Şimdi fabrikanın ısısından sonra senin için hafif bir içkim var.
The House of Rechampot is proud to bring you... an aperitif of noble and patriotic character... that you won't fiind at even the best seaside resorts.
Rechampot Konağı sizlere, deniz kıyısındaki en iyi otellerde bile bulamayacağınız asil ve yurtsever karakterli bir aperatif sunacak.
A little aperitif, cognac, brandy?
Küçük bir aperitif, konyak, brendi?
We'd like to freshen up, have a drink first, you know?
Duş alıp, aperitif içer, bilirsiniz.
- Do what? You mean have our drink-before-dinner after dinner, freshen up, and go to bed.
Önce aperitif, yemek sonrası aperitif... sonra da duş alıp yatalım mı?
- An aperitif, please.
- Aperitif, - Teşekkür ederim.
- Aperitif?
- Aperatif?
Et maintenant, would monsieur care for an aperitif or would he prefer to order straight away?
Mösyö bir aperatif mi alırlar... yoksa hemen sipariş mi vermek isterler?
Appetizer?
Aperitif?
Maybe you could stop by my place, have an aperitif.
Belki bize uğrayıp bir aperatif alırsınız.
Would you care for an aperitif?
Bir aperatif alır mıydınız?
So I thought I'd drop in for an aperitif.
Bir içki içmeye geldim.
I believe the aperitif should be a pleasure, rather than a penance.
Bence aperatif dediğin pişmanlık değil zevk vermelidir.
It's a Tzartak aperitif.
Bu bir Tzartak aperatifi.
A Modela aperitif.
Modela, aperatif olarak.
Would you like to have an aperitif?
- Aperatif almak ister misiniz?
- Sunday, family, aperitif, boules...
Pazar, aile, aperatif, bilyeler... "
Care to join me for an aperitif?
Benimle bir aperatif almak ister misin?
Maybe you'd like an aperitif.
Atıştıracak bir şey ister miydiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]