English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Ashore

Ashore translate Turkish

958 parallel translation
Aren't you going ashore?
Siz sahile inmeyecek misiniz?
I think he went ashore with the princess, madam.
Yanılmıyorsam prenses ile birlikte sahile çıktı.
But don't forget, fred. Tomorrow when we go ashore, i'm asked to get off alone.
Ama unutma Fred yarın sahile çıktığımız da, halletmem gereken işlerim olacak.
I got ashore and found your place here by accident.
Kıyıya ulaştım ve şans eseri evinizi buldum.
Only because... there's something that may prevent my going ashore.
Sebebi şudur ki karaya çıkmama mani olabilecek bir durum içerisindeyim.
I was just waiting for Mr. Burke to take me ashore.
Bay Burke'nin beni karaya çıkartmasını bekliyordum.
- See you ashore.
- Karada görüşürüz.
The cop and Betty have gone ashore.
Polisle Betty karaya çıktılar.
Weston, I was just going ashore to call you.
Weston, tamda seni aramak için kıyıya çıkıyordum.
- I'm going ashore with you, aren't I?
- Ben de sizinle kıyıya çıkacağım, değil mi? - Kesinlikle.
I think Denham's off his nut taking you ashore today.
Bence Denham, bugün seni kıyıya çıkarmakla kafayı yediğini gösterdi.
- I'd sneak ashore and get a scene now.
- Gizlice kıyıya çıkıp, birkaç sahne çekeceğim.
- Does he expect us to go ashore?
- Karaya çıkmamızı mı bekliyor?
Well, it's the only place we've seen where we could get a foot ashore.
Kıyıya ayak basabileceğimiz tek yer orası gördüğümüz kadarıyla.
Set ashore on a deserted isle... and there left with a bottle of water, a loaf of bread... and a pistol with one load.
Adada ıssız bir yere götürülecek ve yanına sadece bir şişe su ve bir parça ekmek bırakılacak ve tek mermili bir tabanca.
But I trust that if I put you ashore on the beach nearby... that would be equally satisfactory?
Ama inanıyorum ki sizi yakınlarda bir yerde karaya ulaştırabilirim bu sizi yeterince memnun eder mi?
You'll be put ashore with these men.
Sizi bu beyler kıyıya ulaştıracaklar.
- But the doctor's away ashore, sir.
- Doktor kıyıdan uzakta efendim.
Mr. Byam, I should never have gone ashore.
Bay Byam, karaya hiç çıkmamalıydım.
Everybody ashore.
Herkes kıyıya.
Back in Portsmouth that cask was opened by you and Mr. Maggs had the cheeses carried ashore.
Portsmouth'da fıçıyı siz açtınız. Bay Maggs peynirleri çıkarttırdı.
Well, I'm to be first ashore.
Karaya ilk ben çıkacağım.
I'll get my trade goods. We can go ashore together.
Takas eşyamı alayım, birlikte çıkalım.
- Byam, you come ashore with me.
- Byam, benimle karaya gel. - Efendim?
Mr. Fryer will have charge of work ashore.
Bay Fryer kara sorumlusu.
I'd given up on seeing you ashore and Hitihiti never even winked.
Senden umudumu kesmiştim. Hitihiti de hiç çaktırmadı.
It's good to be ashore again.
Karaya çıkmak ne güzelmiş.
Once ashore, we're there to stay.
Artık orada kalacağız.
We'll get the women and children ashore and then stand by to take her in.
Kadınlarla çocukları karaya çıkarıp gemiyi yakalım.
All visitors ashore!
Bütün ziyaretçiler kıyıya!
All visitors ashore, please.
Tüm ziyaretçiler karaya lütfen.
All ashore that's going ashore.
Gemiden inecek herkes insin.
I could get ashore in an hour if I had a motorboat.
Deniz motorum olsaydı bir saatte karaya çıkabilirdim.
Ashore!
Kara!
Say, Fran, I could get ashore in half an hour if I had a fast motorboat!
Elimin altında hızlı bir deniz motoru olsaydı yarım saate karaya çıkardım!
All ashore go ashore!
Gemiden inecek herkes insin!
He's gone ashore!
Karaya çıktı!
"'This wave will roll ashore but soon.'
"'Bu dalga bizi yakında karaya ulaştırır. "
Help me pack this outfit ashore.
Şunları indirmeme yardım et.
Get ashore, please.
Karaya çıkın lütfen.
We have fun spending it when we go ashore, you and me, huh?
Kıyıya çıkınca ikimiz bir güzel harcarız, olur mu?
- What will you do ashore?
— Kıyıya çıkınca ne yapacaksın?
Dan'll stay here ashore, school.
Dan karada kalacak, okulu var.
- That's the outfit you came ashore in.
- Bu kıyafetle karaya inmiştin.
I jumped overboard and swam ashore.
Gemiden denize atladım ve kıyaya yüzdüm.
All ashore that's going ashore!
Gemiden inecek herkes insin!
You don't mean we're going ashore without any passports in broad daylight?
Güpegündüz pasaportumuz olmadan kıyıya çıkacağımızı söyleme sakın.
I escaped with her, as arranged, on the 27 th ofJuly... and came ashore this morning at 11 : 15, from the freighter Stovendam.
Plana uygun olarak, 27 Temmuz'da kamptan beraber kaçtık ve Stovendam yük gemisiyle bu sabah 11 : 15'te karaya çıktık.
- Ship ashore!
- Gemi karaya oturmuş!
Going ashore... oh, come. Let us go.
Evet sahile inmek isteyenler bu taraftan.
Going ashore?
Karaya mı çıkacaksın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]