Asking translate Turkish
42,919 parallel translation
I'm asking you what do know about a slaughtered lynch mob?
Katledilmiş bir linç çetesiyle ilgili ne biliyorsun diye sana soruyorum?
Because this is gonna make you say the truth all the time, no matter what, and the only reason that I'm asking is because I know that if I took this right now,
Çünkü bunu yutarsan her zaman sadece gerçeği söyleyeceksin. Bunu bilmeni istedim, çünkü şuan bu iksiri ben yutsaydım Ada'ya geri dönmek istediğimi söylerdim.
( laughs ) Yeah, except when it comes to asking Jane out. Then I'm a total chicken.
Evet, ama Jane'e çıkma teklif etmeye çalıştığımda tam bir korkak tavuk oluyorum.
I'm asking you just to put an end to all this.
Tüm bunlara bir son vermeni istiyorum.
They were asking, the cops, who to contact for Isla.
Polisler, Isla için kimi aramaları gerektiğini soruyorlar.
I remember, like, asking people, like, "How do you get into porn? How do you get into porn?"
"Pornoya nasıl başladınız?" diye insanlara sorduğumu hatırlıyorum.
It's like asking Han Solo "How is space?"
Han Solo'ya "Uzay nasıl?" diye sormak gibi bu.
I'm not on the tapes, if that's what you're asking.
Kasetlerde ben yokum.
I was just asking if there was an immediate recent cause or something?
Sadece güncel bir nedeni var mı diye soruyordum.
Mr. Porter's asking questions.
Bay Porter sorular soruyor.
I'm asking whether you knew if Hannah Baker was bullied.
Hannah Baker'ın zorbalığa uğrayıp uğramadığını biliyor musun?
People are asking for their money back.
Millet parasını geri istiyor.
People start asking questions.
Millet sorular sormaya başlıyor.
I'm asking you if anyone saw who keyed the car.
Arabayı çizeni kimse görmüş mü diye soruyorum.
Do you get a lot of kids coming in here asking for punishment?
Buraya gelip cezalandırılmayı isteyen çocuk oluyor mu?
Why are you asking me about this?
Neden soruyorsunuz?
Clay, I know you're asking yourself why you're on these tapes.
Clay, neden bu kasetlerde olduğunu merak ettiğini biliyorum.
Prepare you for what kind of questions they'll be asking.
Seni soracakları tarzda sorulara hazırlayacağım.
I'll be asking you questions, and you must answer them truthfully... unless your attorney clearly instructs you otherwise.
Size bazı sorular soracağım ve avukatınız açıkça aksini belirtmedikçe bunları doğru olarak cevaplayacaksınız.
But this time, I was asking for help... because I know I can't do it alone.
Bu kez yardım isteyecektim çünkü bunu tek başıma yapamayacağımı biliyordum.
No, I'm just asking you.
Hayır, sadece soruyorum.
I suppose what I'm asking is once the time comes to submit that affidavit, I'd so love to help you write it.
Diyeceğim şu ki ifadenizin yazılacağı sıralarda ben de bir iki kalem oynatsam güzel olurdu.
What if the cops come by asking if I saw anybody suspicious?
Ya polisler gelirse Görüp görmediğimi sorarak Şüpheli biri var mı?
You should be asking yourself that question.
Kendinize bu soruyu sormalısınız.
I'm asking you to help convince Ezekiel to attack the Saviors and destroy them.
Ezekiel'ı, Kurtarıcılar'a saldırıp onları yok etmemiz için ikna etmeme yardımcı olmanızı istiyorum.
What you are asking is very serious.
Talep ettiğin şey çok ciddi bir mesele.
I want to be honest about what we're asking.
Talep ettiğimiz şey konusunda dürüst olacağım.
I'm asking you... please... don't do this.
Sana rica ediyorum.. Lütfen.. .. yapma bunu.
Because if there is a custody battle, you know what Perry's lawyer will be asking...
- Çünkü olası bir vekalet davasında avukatların sana ne soracağını biliyorsun.
Now, I'm asking you politely, please.
Şimdi nazikçe rica ediyorum. Lütfen.
You're about to make a terrible mistake and I am asking you to reconsider.
Korkunç bir hata yapmak üzeresin. Bir daha düşünmeni rica ediyorum.
But I'm not asking you to cancel the hangings.
Cezalarını iptal etmeni istemiyorum.
I'm asking you to cancel the theater around them.
Tiyatroya çevirmeden yapmanı istiyorum.
If you're asking me to tone it down, Kevin,
Sesimi alçaltmamı istiyorsan, Kevin,
You don't even know what it is you're asking for.
Sorduğunun ne olduğunu bilmiyorsun.
Lying beside me, swaying and fondling asking if I miss him.
Yanımda uyuyan, sallanan ve kayboluyor....... onu özleyip izlemediğini soruyorum.
I'm asking you, did you ever have feelings for Felicity?
Sana soruyorum, Felicity için hiç hisleriniz oldu mu?
- We're not asking for...
- Öyle bir şey istemedik...
If you don't mind me asking, Mr. Stussy, when was the last time that you saw your brother?
Müsaadenizle soruyorum Bay Stussy, kardeşinizi en son ne zaman gördünüz?
We're compromising by asking for 100 grand.
100 bin isteyerek taviz veriyoruz.
We were asking 100 grand to keep her from knowing, now I'm saying 200 grand to tell her the other truth.
Onun bilmemesi için 100 bin dolar istiyorduk, şimdi ona diğer gerçeği söylemek için 200 bin dolar diyorum.
Days, weeks, asking questions, reviewing the books.
Günler, haftalar, sorular sorma, defteleri inceleme.
If you don't mind me asking, how did you end up having dinner with Mr. feltz and Mr. stussy that night?
Sormamın sakıncası yoksa, Bay Feltz ve Bay Stussy ile akşam yemeğiniz nasıl sonlandı?
I'm offering you a fortune, you're asking for a piggy bank, pourquoi?
Sana bir servet teklif ediyorum, sense bir kumbara istiyorsun, neden?
You're asking me if there are phones in Belgium?
Bana Belçika'da telefon olup olmadığını mı soruyorsunuz?
Usually, when we're in dangerous situations, You hide your nerves. By asking weird, inappropriate questions.
Genelde biz tehlikeli durumlardayken tuhaf ve yakışıksız sorular sorarak gerginliğini saklardın.
What are you asking for, exactly?
- Tam olarak ne istiyorsunuz?
So why are you here asking me?
Neden buraya gelip bana soruyorsun?
Is that what you're asking?
Bunu mu soruyorsun?
So I'm asking you one last thing.
Senden son bir şey istiyorum.
They were asking me about the African American experience.
Dostum gelsene. Bana Afroamerikan olarak deneyimlerimi soruyorlardi, bu soruyu sen devralsan?