At the end of the day translate Turkish
1,580 parallel translation
Then we'll motor down the river for a few miles at the end of the day and nobody will know the difference.
- Günün sonunda tekneyle birkaç kilometre gideriz. Kimse fark etmez.
I think, at the end of the day, mast climbing is the winner.
Gün bitiminde, kazanan galiba seren oldu.
It's all about you at the end of the day.
Günün sonunda her şey senin hakkında oluyor.
At the end of the day she says, "I want to see you in my trailer."
Günün sonunda "Seni karavanımda bekliyorum" dedi.
Mario says it's eight bucks a pop to buy drinks, these jerks pay, thinking they're gonna score, which they usually do, so at the end of the day, we get rich and we get laid.
Mario diyor ki her içki sekiz dolarmış ve bu adiler cidden bu parayı veriyormuş. Hatun düşüreceklerini düşünüyorlarmış ve çoğunlukla da düşürüyorlarmış. Sonuçta ne oluyor?
Get on it, and get skinny... and get some trashy lingerie while you're at it... because at the end of the day, all we're interested in is looks.
Egzersiz yapın ve zayıflayın ayrıca seksi iç çamaşırı alın bol bol çünkü biz sadece görünüşle ilgileniriz.
Your blood is the same as mine, at the end of the day.
Ve senin kanın da benim kanım gibi.
At the end of the day you know everyone.
Günün sonunda herkesi tanıyor olursun.
And the fact that they're related to us doesn't make a difference,'cause at the end of the day, given the right set of events, they will fuck you over for the sole reason that they have a vagina and they can.
Onlar bizim akrabamız olmaları fark etmez çünkü eninde sonunda olanların muhasebesi yapıldığında seni sikip atacaklardır. Bunun nedeni vajinalarının olması ve bunu yapabilmeleridir.
And you're doing a great job, but it's still an adult film, and at the end of the day, the sex... is inevitable.
Sen de çok iyi bir iş çıkarıyorsun ama film hala yetişkinlere yönelik ve eninde sonunda seks... kaçınılmaz.
You see, boys, at the end of the day, good old-fashioned police work always wins out.
Görüyorsunuz ya çocuklar, günün sonunda, eski usul polis çalışması... -... her zaman kazanır.
Look, it's not a fair deal, and I know this isn't how you like to hand off cases to the D.A., but, honey, hey, at the end of the day, it may be necessary.
Bak, adil bir anlaşma değil biliyorum, davalarını savcıya devretmeyi sevmezsin, ama tatlım hey, günün sonunda gereken bu olabilir.
But I believe true talent will succeed at the end of the day
Ama gerçek yeteneğin günün birinde mutlaka başarılı olacağına inanıyorum.
At the end of the day, the only people who are buying are primarily individuals that we represent...
Nihayetinde, tek satın alanlar aslında temsil ettiğimiz sınıfa ait bireyler.
And at the end of the day, he got me a little plastic triceratops.
Günün sonunda bana küçük, plastik bir Triceratops aldı.
He just got to sweep in at the end of the day and talk to the healthy child for 15 minutes.
Günün sonunda eve geldi ve sağlıklı çocuğuyla 15 dakika konuştu.
I could come home at the end of the day and just relax with her.
Günün sonunda eve geldiğimde onunla rahatlardım.
No, you can have it back at the end of the day.
Hayır. Bunu sana gün sonunda vereceğim.
One day, we were in this very small, hot studio. Well, at the end of the day, I hit the showers.
Birgün çok sıcak bir stüdyodaydık..
And at the end of the day I have to go home... and live with my husband... and with my children, who I adore.
Ama günün sonunda eve gidip çok sevdiğim kocam ve çocuklarımla yaşamak zorundayım.
At the end of the day, Working at rand, I would put Several volumes into my
Her günün sonunda kopyaladığım birkaç cildi çantama koyup dışarı çıkarıyordum.
And at the end of the day, it all comes down to the choices we've made.
Günün sonunda, her şey yaptığımız seçimlere göre gerçekleşir.
Whatever - - The point is, at the end of the day, all your bluster and b.s. Don't mean anything to math, because math don't care, and neither do i.
Her neyse, işin aslı, günün sonu geldiğinde,... böbürlenmelerinin hiçbiri matematiğe kâr etmeyecek, çünkü matematiğin umurunda değil, benim de öyle.
If, at the end of the day, you have the same number of kids you started out with, that's a good tour.
Günün sonunda, başlangıçtaki kadar çocuk varsa, o iyi bir turdur.
But at the end of the day, I gotta be a dad.
Ama günün sonunda, bir baba olmak zorundayım.
But at the end of the day, you deserve more than this.
Ama günün sonu geldiğinde, bundan daha iyisini hak ediyorsun.
Oh, um... uh, to be honest with you, at the end of the day, um... actually, I think Greg could be responsible.
Oh, ee... Ee, dürüst olmak gerekirse, günün sonunda, ee... aslında, bundan Greg'in sorumlu olabileceğini düşünüyorum.
But at the end of the day, that girl doesn't have parents anymore.
Ama günü sonunda.. O kız... ailesiz kaldı.
But at the end of the day, they all have one thing in common.
Ama hepsinin bir ortak yanı var.
But at the end of the day, if she is truly missing, it's police that we have to depend upon to find her.
Her şeye rağmen, annen kayıpsa.. .. onu bulması için yine polise bağlıyız.
Because at the end of the day, that's what you're left with :
Çünkü günün sonunda, sana kalan ;
At the end of the day, relationships are tricky.
İşin özü, ilişkiler karmaşıktır.
I spoke six different languages. But at the end of the day, I still know who I am.
Altı farklı dil konuştum ama günün sonunda, hâlâ kim olduğumu biliyordum.
At the end of the day, it comes down to this :
Günün sonunda herşeyin özeti ;
But at the end of the day, I just feel... more comfortable with you.
Ama günün sonunda, senin yanında daha rahat olacağım.
I know you didn't have the temptation at your last job like I put in front of you, but at the end of the day, she's just another young girl who's trying to make a name for herself and you're just another old fuck who's going to have to take a pill to keep up with her.
Biliyorum son işinde pek bir çekicilik yoktu ama sonunda o kendisine isim yapmaya çalışan sıradan bir kız ve sen de ona ayak uydurabilmek için hap içecek olan sıradan bir ihtiyarsın.
At the end of the day, it's all about her.
Sonuçta önemli olan o.
At the end of the day, it's what's gonna get me out of this cow town.
Bu çiftlik kasabasından da böyle kurtulacağım.
I will take you to work in the morning, and I will pick you up at the end of the day.
Sabahları işe bırakacağım iş bittiğinde de gelip alacağım.
The only thing that matters at the end of the day is that these people need help, and if I don't help them, who will?
Ama bunların hiçbiri önemli değil. Önemli olan tek şey, günün sonunda bu insanların yardıma ihtiyacı olduğu, eğer ben onlara yardım etmezsem kim edecek?
Now I only smoke one. At the end of every day.
Şimdi yalnızca günde bir tane içiyorum.
The meerkats huddle together at the end of a traumatic day to reaffirm their family bond.
Çöl fareleri, travmatik bir günün sonunda, aile bağlarını doğrulamak için birbirlerine sarılırlar.
But we can barely keep up with the blood loss. At this rate, she could be dead by the end of the day.
Bu hızla giderse gün bitene kadar ölebilir.
AND AT THE END OF THAT DAY, NOT ONLY WAS THERE A WHOLE NEW WORLD, BUT NOAH FOUND HIMSELF WITH A MONOPOLY OF THE ANIMALS.
O günün sonunda, yeni bir dünya oluşmuş ve Nuh, bir sürü hayvanı tekeli altına almıştı.
And I think, at the end of the day, you need her.
Bence, günün sonunda senin ona ihtiyacın olacak.
Every day, he took a walk in this small spinney that he had planted at the end of his garden.
Her gün, bahçesinin köşesinde yetiştirdiği bu küçük koruluğa yürüyüş yapıyordu.
Detective Lydia Adams, at the end of a very long day had to give up a baby.
Dedektif Lydia Adams, uzun bir günün sonunda bir bebeği vermek zorunda kaldı.
It's a 7-Day session all about forgiveness, And at the end of it, we put on a passion play.
Sadece bağışlanma ile ilgili yedi günlük bir süreç var ve sonunda da tutku oyunu sergiliyoruz.
Left wondering about the weather, the temperature of a bath the light at the end of a day.
Sadece, hava durumunu banyonun sıcaklığını gün batımını merak ederlerdi.
I shall expect you to work there each day between nine and eight and then return home to your parents'house at the end of each working day, too exhausted to indulge your new-found passion for promenading and gin.
- Her gün saat 09 : 00 ile 20 : 00 arasında orada çalışmanı ve sonra her iş gününün bitiminde ailenin evine dönmeni bekliyorum, bu sayede yeni edindiğin bu gezinti ve içkiye karşı olan tutkuna kendini kaptırmak için fazla yorgun olacaksın.
At the end of the year, the day I turn twelve, on June 16th next, in 165 days,
Bu, çok iyi düşünülmüş bir karardır. Okul bittiği zaman 12 yaşıma girdiğimde önümüzdeki 16 haziranda 165 gün sonra intihar edeceğim.