At the end of the world translate Turkish
195 parallel translation
You might try to hide among my clan, behind the altars of God, or at the end of the world - You cannot escape my vengeance, Hagen Tronje!
Benim ailemin arasında, Tanrıların minberlerinin arkasında, ya da dünyanın sonunda saklanmayı deneyebilirsin.
At the end of the World War Tomainia weakened.
Dünya savaşının son yılında Tomanya ordusu zayıflamıştı.
At the start of any misfortune, one always feels that the end of the world has come.
Bir şansızlığın başlangıcında, her zaman dünyanın sonu olduğu düşünülür.
I see a great tree at the end of the world.
Dünyanın... diğer ucunda büyük bir ağaç görüyorum.
I have heard there is a tree at the end of the world with a fleece of gold hanging in its branches.
Bunu ben de duydum. Birçokları buna Dallarında altın post asılı bir ağaç olmalı.
At the end of the world, where can Mr. Fang go?
Üstad Fang onu bulmak için dünyanın öbür ucuna gidebilir mi?
- At the end of the world.
- Dünyanın öbür ucunda.
We live at the end of the world here.
Burada dünyanın bir ucunda yaşıyoruz.
Brooding at the end of the world on my island of Sal in the company of my prancing dogs
Dünyanin ucunda, adam Sal'de, fir dönen köpeklerim esliginde kara kara düsünürken...
That's at the end of the world, who'll go there?
Dünyanın öbür ucu, oraya kim gider?
You and I have an appointment at the end of the world.
Dünyanın dibinde buluşacaktık hatırlarsan.
The lighthouse at the end of the world.
Dünyanın sonundaki deniz fenerini.
In January 1997, I finally arrive at the end of the world.
1997 Ocak'ında nihayet dünyanın sonuna vardım.
I'm sure that at the end of the world, in the last millisecond of the Earth's existence, the last man will see what we saw today.
Eminin ki dünyanın sonunda Dünyanın varlığının son milisaniyesinde, son insan, bugün bizim gördüğümüzü görecektir. "
At the end of the world.
Dünyanın sonunda.
For many years I actually believed we would meet at the end of the world.
Dünyanın sonunda buluşacağımıza yıllarca gerçekten inandım.
At the end of the world where the lions weep.
Dünyanın sonunda, aslanların ağladığı yerde.
The lost city in the sea at the end of the world.
Dünyanın sonunda, denizdeki kayıp şehir.
Only savages live at the end of the world... illiterate Bretons.
Sadece yabaniler böyle dünyanın sonunda yaşar. Cahil Bretonlar ha?
They live at the end of the world...
Dünyanın öte ucunda yaşıyorlar...
There, at the end of the world... you are not what you were born... but what you have it in yourself to be.
Orada, dünyanın sonunda doğduğun gibi değil içinde olmayı istediğin gibisindir.
At the end of the Second World War there was a new breed of marine scientist.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda, denizle ilgilenen yeni bir bilim insanı türü ortaya çıkmıştı.
Don't you fail to be here tonight at 12 o'clock or I'll track you to the end of the world.
Sakın bu gece saat 12'de buraya gelmezlik etmeyin yoksa, dünyanın öbür ucuna gitseniz, yine sizi bulurum.
At the end of the day, this was and still is the largest mining area in the world.
Yinede, Orası hala Gezegenin en büyük maden bölgesiydi.
Do you think the end of the world will come at nighttime?
Sence dünyanın sonu geceleyin mi gelecek?
At first, it's the end of the world because you're not on the team.
Başta oynatmıyorlar diye dünya başına yıkıldı sanırsın.
I was a nurse at the tail end of World War II.
Pek de iyi görünmüyoruz, değil mi?
Jesse Jerome knew that Santini was really Stefan Mueller, a former SS guard at the end of World War II.
Jesse Jerome Santini'nin Stefan Mueller olduğunu biliyordu, O, II. Dünya Savaşının sonunda eski bir SS muhafızı idi.
Thus fulfilling his promise that, at the end of times, he shall come again to deliver the world from the Antichrist.
En sonunda, sözünü yerine getirmiş oluyor... yani Deccal'ı defetmek için tekrar gelecek.
... that whatever actions the... uh, America took at the end of the war, it was for the welfare of the world at large.
Amerika, savaşın sonunda ne yapmış olursa olsun bütün dünyanın refahı içindi.
When Moustafa talks of honor the end of the world is at hand.
Mustafa onur diyorsa dünyanın sonu gelmiş demektir.
Well, I predict that the world will end at the stroke of midnight on New Year's Eve.
Dünyanın sonu Yılbaşında tam gece yarısında gelecek.
A civilized man at the very end of the world.
Dünyanın öbür ucunda bir uygar adam.
They'll laugh at us until the end of the world.
Dünyanın sonuna kadar bize gülecekler artık.
In this human world there is no end and no beginning the scripture returns to its precious box at last Everyone of you will have a wish To know one thing in future
bu insanların dünyası başlar ve sonlanır kutsal kitab dönüyor sonunda kıymetli kutu herkesin bir dilegi var şey biri gelecegi biliyor bu tuhaf!
The door to both the beginning and the end of the world... is open at last.
Dünyanın sonunun ve başlangıcının kapısı sonunda açılıyor.
At the end of the Second World War, the Japanese Army that had occupied Korea for 35 years, surrenders.
İkinci dünya savaşının sonunda, otuz beş yıl boyunca Kore'yi işgal altında tutan Japon orduları teslim oldu.
We're lookin'at four hours until the end of the world, and I'm spinning this one for the kids.
Dünyanın sonunun gelmesine dört saat var ve bu şarkıyı çocuklar için çalıyorum.
It's been over 40 years that I sat at Yankee Stadium and broadcast the perfect game by Don Larsen in the World Series. And now, I never thought I'd be able to see another one, especially from a 40-year-old pitcher who may very well be at the end of his career.
40 yıldan uzun süredir Yankee Stadyumunda oturuyorum ve Don Larson'un dünya serisindeki kusursuz oyununu yayınladım ama şimdi düşünüyorum da sanırım bir daha asla böyle bir şey göremem özellikle de kariyeri sonlanmak üzere olan 40 yaşında bir atıcıdan.
The world as it was at the end of the 20th century.
20. yüzyılın sonundaki dünya.
If there is someone like me in the world... and I'm at one end of the spectrum... couldn't there be someone else... the opposite of me at the other end?
Eğer dünyada benim gibi birisi varsa... ve ben tayfın en ucundaysam... birisi daha olamaz mıydı... benim tam tersimde diğer uçta?
Then an angel would come at night and bring him to the end of the world.
Sonra gece bir meleğin gelip onu dünyanın sonuna götüreceğini söylemiştin.
No, my future lies back in London at the end of this great expedition when I announce our incredible discoveries to the world.
- Hayır, geleceğim Londra'da benim. Bu harika gezinin sonunda dünyaya inanılmaz keşiflerimizi anlatacağım.
It " s at the other end of the world.
Dünya'nın ta diğer ucunda.
For me the present war is only the beginning of a long hitorical development, at whose end will stand the defeat of England's world position.
Benim için şu an ki savaş, uzun tarihsel bir gelişmenin sadece bir başlangıcı bittiğinde İngiltere'nin dünyadaki pozisyonu yenilgiye uğrayacak.
Out of the rubble that was Europe... at the end of World War II... men and women of good will, people like yourselves... decided to build an organization dedicated... to the prevention of human rights abuses... all around the Earth... and today I am here to tell you... we failed.
Dünya Savaşı'ndan sonra, aynı sizin gibi Avrupa'da bulunan, iyi niyetli, Bay ve Bayanlar, dünyadaki insan hakları ihlallerini engelleyecek bir dernek kurmaya karar verdiler. II. Ve size başarısız olduğumuzu söylemek için buradayım.
One would have an image that we are in fact at this the end of the world this nigh.
Şöyle bir şey hayal edebilirsiniz dünyanın sonundayız bu gece.
If so, an experienced navigator could find his way here by this river east, down into the great plains of India out into the eastern ocean at end of the world and by this route up the Nile back to Egypt, into the Middle Sea and home to Greece.
Eğer öyle ise tecrübeli bir yol gösterici yolunu bulabilir ve buradan, nehrin doğusundan Hindistan'ın geniş düzlüklerine doğru ilerleyebilir ve doğudaki okyanustan da dünyanın sonuna ulaşıp bu rota ile, Nil'i takip ederek, Mısır'a geri döner Akdeniz'den de eve. Yunanistan'a!
And then At the other end of the world if people lie in bed like, without enough mass and can not be made by beds.
Sonuçta dünyanın diğer ucunda insanlar işkence yataklarında yatıyor ve başlarındaki teknisyenler o yataklarda yatan insanların korkunç bir acı içinde ölmesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyor.
Forever on the run... over there... at the end of the world, or here, so close. They sentenced him to death.
Ölüm cezasına çarptırılmış.
You wanna protect your family'cause at the end of the day, this is the most important thing in the whole world.
Aileni korumak isteyeceksin çünkü günün sonunda, bütün dünyadaki en önemli şey senin için.