English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Awhile

Awhile translate Turkish

1,880 parallel translation
You guys say that every once in awhile, so I thought...
Ara sıra böyle diyorsunuz, ben de düşündüm ki...
Thought you said it was going to take awhile.
- Uzun sürer demiştim.
could take awhile.
Epey sürebilir.
Oh, waking up takes awhile after all that anesthesia.
Onca anesteziden sonra kendine gelmesi zaman alır.
It's going to take awhile to figure out if our coding patch actually makes the nanites fight the cancer.
- Kodlama yamamızın nanitlerin kanserle savaşmalarına neden olup olmadığını anlamamız zaman alacaktır.
QUITE FRANKLY THAT IS WHY IT WAS TOUCH AND GO FOR AWHILE.
Açık konuşmak gerekirse bu yüzden durum bir süre tehlikeli seyretti.
I KNOW YOU'VE BEEN AT THIS AWHILE AND I WANT YOU TO KNOW YOU'RE DOING GREAT, BUT THERE IS STILL ONE SUBJECT WE NEED TO DISCUSS.
Bir süredir uğraştığını ve harika bir iş yaptığını bilmeni isterim ama hala tartışmamız gereken bir konu var.
Dad, can I just, um, stew alone for awhile?
Beni biraz kendi halime bırakabilir misin?
Took awhile.
Biraz zaman aldı.
We were, but I don't think it's going to happen for awhile.
Önceleri düşünüyorduk, ama bir süreliğine bunun olacağını sanmıyorum.
This trip was planned awhile ago, you know, before...
Bu gezi baya bir zaman önce ayarlanmıştı, biliyorsun, şeyden önce...
- It's been awhile.
- Görüşmeyeli baya oldu.
I think you should stay low for awhile.
Bir süre ortalıkta görünme.
Every once in awhile, they'll show a guy posing beside a big bunch of marijuana.
Every once in awhile, they'll show a guy posing beside a big bunch of marijuana.
Uh, shouldn't i be eating some vegetables Every once in awhile?
Binde bir de olsa, ara sıra sebze yemem gerekmiyor mu?
Might take awhile, though, this hour of the night.
Gecenin bu saatinde biraz zaman alabilir tabii ki.
I'll only be gone for awhile.
Sadece kısa bir süreliğine gidiyorum.
It has been awhile. Since we get together like this.
Böyle bir araya gelmeyeli uzun zaman olmuş, özlemişim.
I won't see you for awhile
Bir müddet görüşemeyeceğiz.
I haven't seen you in awhile.
- Epeydir görüşmemiştik.
Yeah, I was wondering if I could stay with you guys for awhile.
Evet.. Bi konuda konuşmamız gerek
I haven't run this hard in awhile!
Uzun zamandır bu kadar koşmamıştım.
We could fly back and forth in one of those commuter relationships for awhile, I'm sure, but as close as we are, there would still always be an ocean between us.
Bir süre için uzak mesafe ilişkisi yaşayabiliriz fakat ne kadar yakın olsak da, aramızda koskoca bir okyanus olacak.
Emblematic of this is the Arlington Street Bridge, a vast span of unfrosted steel girders which arches over the city's sprawling train yards, where trains couple in the fog, rumble on awhile, then noisily divorce.
Arlington Caddesi Köprüsü bunun simgesidir. Pürüzsüz, çelik kirişler muazzam şekilde yayılarak şehri kaplayan tren depolarının üstüne uzanır. Trenler siste eşleşir, bir süre homurdanır ve gürültüyle boşanırlar.
You've seen awhile.
- Epeydir görüşmedik. Nasılsın?
Got to let them relax awhile.
Bir süre gevşemelerine izin vermek zorundayız.
But the killer was definitely here awhile.
Ama katil bir süre için kesinlikle buradaymış.
Well, after this, I think I'm gonna put the mike down for awhile.
Bu olanlardan sonra sanırım radyoyu bir süre bırakacağım.
Haven't bet on the horses in awhile.
Bir süre atlar üzerine bahse giremez miyiz?
Ok-jin was gone for awhile this morning.
OK-jin bu sabah bir ara kayboldu.
It'll be awhile.
Sizi biraz bekleteceğim.
I had this for awhile.
Daha önce vardı zaten.
- It's been awhile.
- Hemen biter.
- Swimming with the guppies for awhile.
- Bir süre lepisteslerle yüzeceğim.
Well I help him out once and awhile when he's in a pinch.
Yoğun olduğu zamanlarda yardım ediyorum.
Hey, Dad. I'm sorry I haven't been around in awhile.
Hey, baba üzgünüm, yanında olamadığım için.
- Christian... it's been awhile.
- Christian... Çok zaman oldu.
I gotta stay here awhile.
Ben biraz daha kalacağım.
And for awhile, it was kind of a bit of a war.
Bir süre savaşa benzedi biraz.
Since you're going to be around awhile, why don't you and I, you know, get some coffee?
Buralarda olacağına göre neden seninle ben kahve içmiyoruz?
We advise our mothers who've had a c-section to breastfeed on their sides because your abdominals are going to be sore for awhile.
... Sezaryen Bölümü'ndeki annelere, bebeklerini yan yatarak, emzirmelerini tavsiye ediyoruz, çünkü karın bölgeniz kısa bir süre daha sızlayacak.
Maybe he could stick around for awhile.
Belki bir süre bizimle kalabilir.
After awhile I left and walked over towards Broadway.
Sonra Broadway'da aşağı yukarı yürüdüm.
I could tell you about how they... took me down to the police station, and paraded me in front of the media and all... and how they put me in this goddamn place, and how... things got really crazy for awhile, but I'm not interested in any of that stuff anymore.
Beni nasıl karakola götürdüklerini ve herkesin önünden yürütüp gösteri yaptıklarını size anlatabilirim. Beni bu kahrolası yere koyduklarını da ve bir süre işlerin çığırından çıktığını ama artık bunlarla ilgili değilim.
I'm gοing tο stay up awhile, maybe gο to the studiο and play with some glazes.
Ben bir süre uyumayacağım. Belki stüdyoya gidip, biraz porselen perdahlarım.
It took you awhile.
Biraz uzun sürmedi mi?
Lounge around the pool awhile
Biraz havuz kenarında takılıp
Abby hasn't seen you for awhile so maybe put on a nice shirt.
Abby, seni uzun zamandır görmüyor, üstüne güzel bir tişört giy istersen.
You've been here for awhile
Sen, bir müddettir buralardasın.
You should stay out for awhile.
Bir süreliğine dışarı çıkmalısın.
They're taking awhile.
Hala gelmediler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]