Balanced translate Turkish
680 parallel translation
And it's balanced for throwing.
Ve fırlatmak için dengelenmiş.
We've already had evidence that the prisoner's mind is a delicately balanced one and quite liable through some hidden flaw in that mind to become deprived of all consciousness and readily enter into a state wherein the body is still functioning,
Elimizde sanığın zihninin hassas bir dengede olduğuna dair zaten bir delilimiz var. Ve bu zihinde gizli bir kusur olma olasılığı hayli yüksek. Bilincini devreden çıkarmış olan bir kusur.
So it can be balanced on the edge.
Böylece, kenarda dengeli bir şekilde durabilecek.
Marriage is a peaceful, well-balanced adjustment of two right-thinking people.
Evlilik, doğru şekilde düşünen iki insanın huzur dolu ve dengeli uyumudur.
But first, a word about Castola Rex. Wise Mother Nature has balanced the chemical contents of the gastric juices so carefully that heart burn, acid stomach, or an upset digestive system resulting from over indulgence in food and drink can blight a person's whole outlook on life. But why suffer when Castola Rex,
Zeki Tabiat Ana, mide sularını öyle dikkatli ayarlamıştır ki boğazda yanma hissi, mide ekşimesi, ya da aşırı tüketilen yiyecek ve içecekler yüzünden meydana gelen sindirim sistemi bozuklukları bir insanın hayatını karartabilir.
The books are all balanced.
Tüm hesaplar yapıldı.
Sometimes I just like to nestle on somebody's shoulder to get myself balanced.
Bazen dengemi sağlayabilmek için birinin omzuna yaslanmam gerekiyor.
It needs a balanced tax program.
Dengeli bir vergi programı.
What this state needs is a balanced tax program.
Bu eyaletin ihtiyacı dengeli bir vergi programı.
What we need is a balanced tax program.
İhtiyacımız olan dengeli bir vergi programı.
The patient's bladder is now automatic and well-balanced.
Hastanın mesanesi şu an otomatik ve iyi dengeli bir hâlde.
Madame will pardon me. The shadow over the left eye is not quite balanced.
Hanımefendi izin verirse, sol gözünün üzerindeki far olmamış.
Sounds like a perfectly balanced bill.
Gayet dengeli bir plana benziyor.
Do not attempt it balanced on a piano bench.
Bir piyano koltuğunda dengede durmaya teşebbüs etmeyin.
Actually, they all receive pretty much of a balanced diet.
Aslında, Onların hepsi oldukça dengeli besleniyorlar.
She seems well balanced to me, a little impressionable perhaps.
O bana dengeli göründü, belki biraz duyarlı!
It's light, flexible, strong, perfectly balanced.
Hafif, esnek, sağlam, mükemmel dengelenmiş
It requires insight, balanced judgment and an ability to read character.
Yargı yeteneği ve karakter okuma becerisi ister.
They must feel the thrill of totting up a balanced book
Kitap okurken o heyecanı hissetmeliler
Two equally balanced armies deployed upon a field of battle, and each commander determined to be the one who cries'shah mat'.
Eşit olarak dengelenmiş iki ordu, bir savaş alanına yerleştirilmiş, ve her iki kumandan da "şah mat" diyecek olan kişi olmaya kararlı.
Evens and odds are balanced.
Çiftler ve tekler dengelendi.
Caballero Toledo regained his former gaiety and balanced soul, and I went to look for that impossible man.
Şövalye Toledo eski neşesine ve ruhi dengesine kavuştu. Ben de o çekilmez adamı bulmaya gittim.
Clearly some slowing in the pace of spending was necessary If the economy was to progress in a balanced and sustainable growth.
Ekonominin gelişmesi, denge sağlanması ve sürdürülebilir bir büyüme için... harcamalarda kesintiye gidilmesi gerektiği açıktı.
Perfectly pure and perfectly balanced, on the pretext that all the other colours are there.
Kusursuz saflıkları ve kusursuz dengeleriyle. Mazeretleri de bunların diğer bütün renkleri içerdiğidir.
Our power is balanced for four.
Gücümüz dört kişi için ayarlandı.
I believe that every foot of ground gained must be balanced by the cost. Cost per foot in terms of human lives.
Kazanılan her adım toprakta, adım başına maliyetin insan hayatları ile dengede olması- -... gerektiğine inanıyorum.
They look like harmless animals, smooth-faced, precariously balanced on two legs.
Zararsız hayvan gibi görünüyorlar. Kılsız, iki ayak üstünde...
You are interfering with plans as delicately balanced as a Swiss chronometer.
İsviçre kronometresi kadar hassas ayarlanmış planlara müdahale ediyorsunuz.
And kept numbers and resources balanced, so that it can maintain a constant state of violence.
Ve sayılarla kaynakları da dengeli tuttu, ki böylece sürekli bir şiddet ortamı oluştu.
Single, clear, yet balanced.
Tek, açık ve dengeli.
The complete separation of toil and leisure has given Ardana this perfectly balanced social system, captain.
Emek ve keyif, Ardana'ya bu kusursuz dengelenmiş toplumsal sistemi getirmiştir. Neden değiştirelim?
Your Excellency, even with intricate machinery as delicately balanced as ours, there is still a margin for error which must be dealt with.
Bizimki kadar karmaşık ve hassas dengeli aygıtlar bile, hata payı taşır ve gereği yapılmalıdır.
A profound revulsion against the planned communities, the programming, the sterilized, artfully-balanced atmospheres.
Plânlı toplumlara, programlanmaya, sterilize, dengelenmiş atmosferlere karşı.
What Billy did balanced the books so far.
Billy hesaba denge getirdi.
The menu is limited... but very tasty and beautifully balanced.
Menü sınırlı yemek içeriyor. Yine de çok lezzetli ve çok iyi dengelenmiş bir menü.
Factors of the heart, balanced.
Kalp faktörlerinin hepsi dengede.
When the chicks grow bigger he has to provide a balanced diet.
Daha fenası da, civciler büyüdükçe, onları dengeli bir biçimde beslemesi gerekir.
The butt is balanced for the pressure of three.
Dipçik sadece üç parmağın baskısına göre ayarlı.
But now I am balanced.
Ama şimdi dengeliyim
- If the books are to be balanced, we're going to have to balance them.
- Eğer hesapların denklenmesi gerekiyorsa biz denklemek zorunda kalacağız.
Once, Supply and Demand were evenly balanced with reciprocal profit for the consumer and producer.
İlkin, arz ve talep, alıcı ve üreticinin karşılıklı çıkarlarını sağlayacak düzeyde dengeli olmalı.
You notice that he is quite balanced and is laughing and joking.
Gördüğün gibi çok dengeli, gülüyor ve şakalar yapıyor.
Once all his blood had been drained, a balanced salt solution was flushed through his circulatory system.
Tüm vücut sıvıları çekildikten sonra dengeli bir tuz çözeltisi dolaşım sistemine pompalandı.
I keep the plate in motion, balanced
Tabağı hareketli ve dengede tutuyorum.
Calm, cool, collected, balanced...
Sakin, soğukkanlı, aklı başında, dengeli.
- Balanced to the penny.
Bozuk karşılığında aldım.
How else can a liege lord keep everything balanced?
Aksi halde derebeyi her şeyi nasıl dengede tutabilir?
"Just put on these bangles, it will be a balanced match."
Şu bileklikleri takın da adil bir karşılaşma olsun.
And I've got everything I need for a balanced diet stored in these tanks.
Kendi başına bütün çiftliği yönetebilmek hayattaki yeni tutkunmuş gibi görünüyor. Pek yeni değil. Bir yıldan fazladır benim tutkum oldu.
"To have a thin, balanced body, it helps to recondition your muscles..."
Beni ağlatıyor... "Zayıf ve dengeli olman, kaslarının yenilenmesini sağlıyor."
Now you're all balanced.
- Boş ver. Dengen yok.