English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Barefoot

Barefoot translate Turkish

589 parallel translation
Barefoot, in the sand.
Kumların arasında yalın ayak...
I'd go barefoot over barbed wire for him if it'd do him any good.
Ona bir yararı dokunacaksa dikenli teller üzerinde yalınayak yürümeye hazırım.
Maybe he walks barefoot.
Belki yalınayak yürüyordu?
These ragged, barefoot urchins receive the same education as children the world over.
Bu partallar içindeki yalın ayak çocuklar dünyanın her yerinde ilkokula giden çocuklarla aynı öğretimi alırlar.
She goes barefoot.
Yalın ayak geziyor.
- l'd rather go barefoot and hungry
- Yalın ayak ve aç gezsem bile...
Gypsy girl on such a day as it shall please our lord, the king you are to be taken barefoot with a rope around your neck before Notre Dame to do public penance.
Çingene kız Lordumuzun, Kralımızın teşrif ettiği böyle bir günde... boynuna ip geçirilecek, çıplak ayakla götürülüp Notre Dame'ın huzuruna çıkacaksın, cezan için.
Walking barefoot in the soil, feeling the warmth of my mother's skin.
Toprakta yalın ayakla yürümek annemin teninin sıcaklığını hissettiriyor.
A boy is running barefoot through the hills.
Tepelerin arasında yalın ayak koşan bir çocuk.
A barefoot boy is running through those hills.
Tepelerin arasında yalın ayak koşan bir çocuk.
I was a lad in bluejeans, and barefoot, when I left my daddy's farm to join the Army.
Blue Jean pantalon, yalınayak babamın çiftliğinden orduya katılmaya gittiğimde.
He was in shirtsleeves, in those cotton pants we wear under our cassocks, and barefoot in his slippers.
Üstünde kısa kollu gömlek, cübbenin altına giydiğimiz şu pamuklu pantolonlardan giymişti... ve çıplak ayağına terlik geçirmişti.
If I don't marry her, some kid will run around Puerto Rico barefoot!
Evlenmezsem, Porto Riko'da çocuklar yalınayak kalacakmış gibi!
Some of them are barefoot.
Bazıları yalınayak.
I want to go barefoot.
Yalınayak yürümek istiyorum.
Mrs. Marquand told me you waited on her barefoot yesterday.
Bayan Marguand dün onu çıplak ayakla beklediğini söyledi bana. İyi satıcılık bu mu?
I guess he got tired of walking around barefoot.
Yalınayak gezmekten bıkmış.
- These are our Barefoot Baritones.
- Bunlar Barefoot Baritones grubu.
Oh, fine, our barefoot boy won't be flying in tonight.
Ah, bizim yalınayak bu gece dönmüyormuş.
You were that girl who used to come to class barefoot.
Sen sınıfa yalınayak gelen kızdın.
Be sure to come barefoot!
Yalınayak gelmeyi unutma!
They walked down the road, and all along the road in the dark barefoot men were moving, carrying the masts of their boats.
Yolda birlikte yürüdüler ve yol boyunca karanlıkta gidip gelen yalın ayak insanlar kayıklarının direğini taşımaktaydılar.
Barefoot?
Yalınayak mı?
You arrived barefoot just like our Lord Jesus Christ.
Buraya yalınayak geldiniz..... Tıpkı efendimiz yüce İsa gibi.
You've taken up with a no good GI who's gonna keep you barefoot and pregnant and on the edge of town.
İşe yaramaz bir askere aşıksın ve o seni bir köyde yalınayak ve hamile olarak bırakacak.
My folks are so poor I walked New York barefoot winter and summer.
O kadar fakirdik ki, New York'ta yaz kış yalınayak gezerdim.
They can go barefoot till they're in college.
Üniversite çağına kadar yalınayak dolaşabilirler.
Don't go about barefoot.
Çıplak ayakla yürüme!
The general was barefoot at the time.
General o anda yalınayaktı.
Slaving in the salt mines, schlepping heavy bags barefoot through the snow with nothing to keep him warm but the hot breath of the Cossacks.
Tuz madenlerinde kölelik yapar, karda yalın ayak o ağır torbaları taşır. Kazakların sıcak nefesinden başka onu hiçbir şey ısıtamaz.
You'd make Cinderella look barefoot.
Kendi Sindirellanızı yarattınız.
Go barefoot for five and a half years!
Beş buçuk yıl çıplak ayakla dolaşırsan!
- Oh no. I came to Paris almost barefoot.
Paris'e geldiğim zaman ayağımda ayakkabı yoktu.
... barefoot and hungry, called by the voice of God, which I was- -
Nasıl söylüyor? " Şanslı bir soluk. Hiçbir şey için bir şey.
They say the prophet walked barefoot. But it must've been over different roads.
Peygamberin çıplak ayakla dolaştığını söylerler farklı yollardan gitmiş olmalı.
You have a headache... and you're barefoot.
Demek başın ağrıyor. Üstelik yalınayaksın!
You're walking barefoot on glass.
Kırık camın üstünde çıplak ayak yürüyorsun.
You couldn't walk barefoot on glass if you didn't love me.
Beni sevmeseydin çıplak ayakla cam kırıkları üzerinde yürüyemezdin.
I'm walking barefoot on glass because you won't leave me alone.
Beni rahat bırakmadığın için çıplak ayakla cam kırıkları üzerinde yürüyorum.
I like to go barefoot.
Yalınayak gitmek istiyorum.
What, a fat, barefoot alcoholic?
Ne, şişko, yalınayak bir alkolik mi?
Hey, think you can train barefoot?
Hey yalın ayak antrenman yapabileceğini mi sandın?
I'll go barefoot.
- Çıplak ayak gideceğim.
Like last Thursday night, you wouldn't walk barefoot with me in Washington Square Park.
Perşembe günü Washington Park'ta yalınayak gezmedin. Neden?
Because I won't go walking barefoot in the park? No case. Adultery, yes, but cold feet, no.
Çünkü parkta yalınayak dolaşmadığım için mi?
You'll have somebody to walk barefoot in the park with.
İyi, yalınayak parkta dolaşacak biri.
I've been walking barefoot in the park.
Yalınayak parkta dolaştım.
I must dance barefoot on her wedding day!
Onun düğününde yalınayak dans edeceğim.
According to clan tradition, when the laird dies a black he-goat must be ta'en alive off Ben Tarry by six barefoot virgins.
Klanın geleneklerine göre, mülk sahibi öldüğü zaman... siyah bir teke altı çıplak ayaklı bakire tarafından... Tarry şatosundan canlı olarak çıkarılmalıdır.
You can't go home barefoot.
Yalınayak geri dönemezsiniz.
- Why are you going barefoot?
Üşüteceksin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]