English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Barren

Barren translate Turkish

705 parallel translation
It was on an empty island off a barren coast.
Bu tapınak, çorak bir kıyısı olan boş bir adadaydı.
It doesn't have enough greenhouse gases to trap in heat and it's become a cold, barren, desert world.
Isıyı tutacak yeterli miktarda sera gazına sahip değil Ve kısır, soğuk, çöl gibi bir gezegen oldu.
I'm going to reduce this place to a barren wasteland.
Burayı boş bir araziye çevireceğim!
It's barren and inhospitable and man is forced to fight for subsistence.
Burası insanın her an ekmeği için savaşım verdiği verimsiz ve konuk sevmez bir bölgedir.
We are entering the barren lands of Las Hurdes.
Onları geçtiğimizde Las Hurdes panaromasıyla karşılaşıyoruz.
Well, I've provided barren soil for that seed... ... but you'll give it fertility and growth and fruition.
Çünkü benim toprağım bereketsiz çıktı ama sen onu büyütüp olgunlaştıracaksın.
Our fields are barren, the inn is empty.
Tarlalarımız kısır, han bomboş.
" You make my creed a barren sham.
Tüm inançlarımı yok ediyorsun.
And let those that play your clowns speak no more than is set down for them, for there be of them that will themselves laugh to set on some barren quantity of spectators to laugh too, though some necessary question of the play be then to be considered.
Söyleyeceklerinden fazlasını söyletmeyin soytarılarınıza. Öylelerini gördüm ki, kendi başlarına gülmeye ve seyircinin en anlayışsızlarını güldürmeye kalkışıyorlar. Hem de oyunun en ciddiyet isteyen, en can alıcı yerinde.
Upon my head they placed a fruitless crown. and put a barren sceptre in my gripe.
Benim başıma meyvasız bir taç oturttular, elime kısır bir asa tutuşturdular.
The land is barren and the barn empty.
Toprak kıraç ve ambar boş.
To the west, this is more or less barren and would afford no means of escape.
Açıkçası, batıya gitmezler çünkü orası çöl. Yoksa kaçamazlar.
Forget not, in your speed, Antonius, to touch Calpurnia, for our elders say, the barren touched in this holy chase shake off their sterile curse.
Koşarken Calpurnia'ya çarpmayı unutma. Atalarımızın dediğine göre kutsal yarışta kısır bir kadına sürtünmek verimsizlik büyüsünü bozar.
No other land in sight. I was on an island, and barren by the sea.
Denize çorak bir adada bulunuyordum.
It was just barren land. They did not know what to do with that.
Sadece çorak araziydi.Bununla ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
He led us to this barren land and now he betrays us.
- Hain Taza gerçek yüzünü çok çabuk gösterdi.
Barren River.
Barren Nehri.
- Barren River.
- Barren River'a.
- Barren River?
- Barren River mı?
I'll go trapping where it's peaceful, and you can go on back to Barren River.
Kavga gürültü olmayan bir yere gidip tuzak kuracağım, sende evine dönebilirsin.
Am I allowed to go crazy... when my land remains barren? !
Toprağım çorak kalmışken ben nasıl aklımı oynatmayayım?
It was barren.
Çoraktı.
Oh, great one, let his people go, or all of Egypt will be barren from the cataracts to the sea.
Kavmini bırak, yoksa Mısır, şelalelerden denize kadar çorak kalacak.
And yet, we are barren.
İkimiz de kısırız.
Cramped by the confines of their barren, icebound northlands, they exploited their skill as shipbuilders to spread a reign of terror then unequalled in violence and brutality in all the records of history.
Karlarla kaplı çorak kuzey topraklarıyla sınırlanmış olduklarından yeteneklerini gemi yapımcılığında geliştirerek tarih kayıtlarında benzerine az rastlanır bir barbarlıkla hükümranlıklarını yaymaya çalıştılar.
Can you believe that only four years ago, all this was barren desert?
Buraların dört yıl önce kurak bir çöl olduğuna inanabiliyormusunuz,?
We said it was barren.
Kısır olduğunu söylerdik.
This is going to be a barren source of amusement.
Kısır bir eğlence kaynağı olacak.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
We have encountered desolate moons and barren asteroids.
Issız uydular ve verimsiz asteroitlerle karşılaştık.
The Earth need not resemble Venus very closely for it to become barren and lifeless.
Dünya'nın ıssız ve terk edilmiş olması için Venüs'e çok da benzemesine gerek yok.
It is well-known that Calpurnia is barren.
Çok iyi biliniyor ki, Calpurnia kısır.
A woman, too, must make the barren land fruitful.
Kadın kısır toprağı verimli yapmalıdır.
Ajungle turned to stone, the barren soil and the fact that we're not feeling well.
Orman taşa dönmüş, çorak arazi ve iyi hissetmediğimiz gerçeği.
They saw a barren-looking island, flanked, like life's ramparts, by the contours of a horribly steep and dismal bluff.
Kıraç görünümlü sanki hayatın korkutucu ve kasvetli uçurumuyla çevrilmiş bir ada gördüler.
It dawned like any other day on the Cheyenne reservation in that vast barren land in the American Southwest which was then called Indian Territory.
Güneş, Amerikanın güneyinde kızılderililere tahsis edilen arazide, yer alan ve uçsuz bucaksız çorak topraklara sahip Cheyenne bölgesini her gün olduğu gibi aydınlatmaya başladı.
"Blessed are the barren the wombs that never bore a child."
Çünkü öyle günler gelecek ki, "Kısır kadınlara, hiç doğurmamış rahimlere ne mutlu." diyecekler.
She promised him 100 guns for a piece of barren land.
Ona bir parça kısır topraklar için 100 silah sözü verdi.
Yeah, it's a cursed place. So barren.
- Çok lanetli ve çorak bir yer.
But Sarai, his wife, was barren... and she had no child.
Ama karısı Saray kısırdı ve çocuğu yoktu.
But Sarai, my wife, is barren and she has no child.
Ama karım Saray kısır ve çocuğu yok.
"When a wife is barren... her maidservant may bear for her."
"Bir kadın kısır olduğunda cariyesi onun yerine doğurabilir."
- No, Catherine's his wife... and she's barren as a brick.
- Hayır, karısı Catherine.
Makes her even more desirable shows she ain't barren.
Onu daha da çekici yapar, asla yorulmaz.
You can march over me, you can bomb me full of holes you can burn me, you can make me barren, but never pity me, Mr Dobbs, never.
Benim üstümde yürüyebilir... üstüme bomba yağdırabilir... beni yakabilir, kısırlaştırabilirsiniz... ama asla bana acımayın Bay Dobbs, asla.
I rather think, I owe you an apology. But, I don't want you to believe that this place is so backward and so barren that the rules of hospitality have been forgotten.
Size bir özür borçlu olduğumu düşünüyorum ve çok uzaklarda bir yer olduğu için burada misafirperverliğin unutulduğunu düşünmenizi istemem.
Our tests indicate the planet's surface without more vegetation is simply too barren to support life.
Gezegenin yüzeyinde yaptığımız testler daha fazla bitki örtüsü olmadan hayatın süremeyeceğini gösteriyor.
- That's why it's so barren?
- O nedenle mi çok çorak?
The precise meaning of the word "desert" is a waterless, barren wasteland.
"Çöl" kelimesi kuraklık ve çorak arazi anlamına geliyor.
That's as barren and fruitless as any place on earth.
Pekâlâ.
- The fields are barren.
Rohacek'teki tarlalar verimsiz, ve biz şey gibiyiz —

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]