Basically translate Turkish
9,350 parallel translation
So, basically, you're a fat retarded kid.
Yani sen şişko, salak bir çocuksun.
Dude, for the last 20 years, this guy has basically supplied both sides of every conflict on the planet.
Kanka, bu herif son 20 yıldır gezegendeki tüm çatışmalarda iki tarafa da silah satmıştır.
Basically, it's beyond our field of vision right now.
Temel olarak, şu an bizim görüş alanımızın ötesinde.
I mean, you're basically just going to be a frozen image.
- Samimiyim, neye uğradıklarını şaşıracaklar.
I guess it was like certificates for all the smart people, so basically I have nothing.
Sanırım bu tüm zeki insanlar için bir sertifikaydı ve kısacası bende yok.
Captain, we are basically standing on a very large bomb.
Kaptan resmen büyük bir bombanın üzerinde duruyoruz!
I'm basically just on suicide watch.
Aslında intihar devriyesiyim.
That you were, basically, abandoned as a child, bounced around from foster home to foster home, and that, really, you were raised in an orphanage.
Çocukken terk edilmiştin. O koruyucu aile benim, bu koruyucu aile senin, dolanıp durdun ve sonra gerçekten yetimhanede büyüdün.
You know, they basically invented a new breed?
Yeni bir ırk bulduklarını biliyor muydun?
Basically I don't know what to do.
Aslında ne yapacağımı bilmiyorum.
Basically we were looking through craigslist for work.
Aslında Craigslist'ten iş bakıyorduk.
I'm like a doctor, basically.
Doktor gibi bir şeyim.
Okay. Actually, it's basically impossible.
Buna imkân yok.
I mean, it's basically a certainty that there are more of those things down there.
Orada o şeylerden daha fazlasının olduğu su götürmez.
Basically, we showed them everything.
Onlara her şeyi açıkladık.
He's basically an invalid now.
Tam anlamıyla kötürüm olmuş.
Basically, I say a manufacturer's name, and you tell me if it's a sausage or a pie.
Ben şirketin adını söyleyeceğim, sen de sosis mi, kek mi olduğunu söyleyeceksin.
# It's basically a head on a pillow
Sonuçta yastık üstünde bir kafa
And he worked with basically nice people.
Ve iyi insanlarla çalışıyordu.
So basically there's nothing you can say short of proving she's some sort of neo-Nazi fembot that would, you know, make me think this wasn't a good idea, you know, and even then, I'd probably still go through with it.
Yani temelde hiçbir şey yok Onun bir çeşit olduğunu kanıtlamak için kısa diyebilirsin Neo-Nazi fembotunun, biliyorsun,
As for me, my job, basically, is to get everyone in trouble.
Aslında benim asıl işim, herkesin başını belaya sokmaktır.
Basically took over the drug trade one block at a time.
Blok blok giderek tüm uyuşturucu ticaretini eline aldı.
And then she starts coming at me, and basically saying that I'm a second-class citizen, because she's going to Exeter, and I'm going to Bristol, which is below on The Sunday Timeslist.
Exeter'e gittiğinden dolayı ikinci sınıf bir insan olacağımı Ve ben Bristol'a gidiyorum - Pazar Times'dan sonra daha da kötüsü.
I mean.. ... it's basically impossible to get in there on time, you know?
Yani oraya zamanında gitmek imkânsız bir şey.
And it basically says that, you know,
Bu ilk defa yaşanmıyor.
I felt like I wasn't accepted in the society, basically.
"Beni gönderen benimledir. O beni yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman O'nu hoşnut edeni yaparım."
Basically, chemical detonator embedded...
Temel olarak, kimyasal fitil etin...
So, basically impossible to get in, and nobody has ever gotten out.
Özetle girilmesi imkânsız bir yer. Şimdiye kadar kaçabilen hiç olmamış.
It basically represents the thing they want most in life.
Hayatlarında en çok istedikleri şeyi temsil ediyor.
You know, he's old, and he basically rapes her.
Biliyorsun, yaşlı ve aslında ona tecavüz ediyor.
I basically, like, paid for this thing and then it just... it turned out to be a really bad idea.
Esas olarak, bu şey için para harcıyordum ve sonra sadece... Gerçekten kötü bir fikir olduğu ortaya çıktı.
He's basically Leonard with a bigger prostate.
Daha büyük prostatı olan Leonard anlayacağın.
Basically, if you're a pussy.
Temelde, eğer bir kedi iseniz.
That's basically it.
Evet, tabii ki.
Basically, you just, like, memorize the first ten parts.
Aslında, ilk on kısmı ezberlesen yeter.
That's basically it.
Bu kadar işte
Basically, as soon as they open that door and look at you, that's the critical moment, that's the make-or-break moment.
Aslında, en kritik zaman kapıyı açıp sana baktıları an kırılma noktasıdır.
Well, so basically I'm working on gaining points towards school.
Okulumuza ek puan için uğraşıyorum
So, basically, we're here with the NCA Communications Competition.
Aslında biz Uluslararası Kültür Birliğinin yarışması için geldik.
You're not gonna believe this, but there's an outdoor frontiersman magazine that basically is all about paleo diets and outdoor eating, which is a really nice pick, um, if you have any interest in that.
İnanmayacaksın ama, eğer ilgilenirseniz hem dışarda yemek yiyip hemde paleo diyetini uygulayabileceğiniz dergi var elimizde
- Basically.
- Aslında öyle.
I fucking, I ate basically the whole goat.
Resmen o keçinin tamamını yedim.
Basically, Mom told them to suck it.
Basitçe, annem onlara lafı koydu.
Which is basically, all the phone numbers that they're in touch with.
Basitçe bu, iletişimde bulundukları tüm telefon numaraları demek.
Basically I was hawking overpriced hardware for a living.
Aslında geçinmek için pahalı donanım satıyordum.
So, we basically are asking about what you do, and...
- Kısacası ; size yaptığınız şeyleri soruyoruz, ve...
Basically a position to begin the process...
İlk olarak, sürece başlarsak...
I basically just run past the guard gates.
- Aslında kapıdaki korumaları atlattım.
And I would put on all these plays in my bedroom... and it would basically just she and I... reenacting the scenes from the movies.
Öyleydi. Yatak odamda oyunlar sergilerdim teyzemle ikimiz filmlerde gördüğümüz sahneleri yeniden canlandırırdık.
It's basically the secret to my entire career is this little box.
- Öyle bir şey olmaz. - Neden ki? - Jesse!
Yeah, basically.
- Evet, temel olarak.