Baskets translate Turkish
512 parallel translation
Oh, that's great, Mrs. Baskets.
Bu çok güzel, Bayan Baskets.
You didn't, Mrs. Baskets.
Siz öldürmediniz, Bayan Baskets.
- Um, sure, Mrs. Baskets.
- Tabi, Bayan Baskets.
Chip Baskets.
Chip Baskets.
Oh. That's Dr. Baskets.
Ha, o Dr. Baskets.
- Baskets.
- Baskets.
Christine Baskets.
Christine Baskets.
Baskets Career College.
Baskets Üniversitesi.
Mrs. Baskets, before you go, could you do $ 2.00 for the Pat Boone records and the broken necklace?
Bayan Baskets, gitmeden önce Pat Boone plakları ve kırık kolye 2 dolar olur mu?
- Mrs. Baskets?
- Bayan Baskets?
- Mrs. Baskets, there's a guy who wants two lamps for $ 30.
- Bayan Baskets, iki avizeyi 30 dolara isteyen bir herif var.
It's Baskets Career College, as in Dale Baskets.
Burası Baskets Üniversitesi, Dale Baskets'den geliyor.
And I do adore fruit baskets.
Meyve sepetine bayıIırım.
Picnic baskets.
Piknik sepetleri falan.
I used to imagine my deck chairs in beautiful gardens... and my picnic baskets opened in the woods and fields.
Güzel bahçelerde açılan şezlongları orman ve çayırlarda açılan piknik sepetlerini hayal ederdim.
I bumped into a man carrying some baskets a little while ago.
Az önce sırtında sepet olan bir adama çarptım.
Pipe racks, wastepaper baskets,
Boru taşıyıcıları, çöp sepetleri,
I'd get a job weaving baskets.
Sepet örme işi mi yapacağım?
I knew the cloth shops where endless yards of silk reflected the sun - the shop with baskets piled high with many varieties of grains... which the housewives grind to make curry - the vendors selling chickens and mangoes, papayas and coconut milk... candies, betel nuts and soda water -
Güneş ışınlarını sonsuzmuşcasına yansıtan ipekli giysilerin satıldığı tezgahları ve... evkadınlarının bol baharatlı yemeklerini yapmak için kullandıkları çok çeşitli... hububatlarla dolu sepetlerin koca koca kümelendiği tezgahları da biliyordum. Satıcılar mango, tavuk, papaya, hindistancevizi sütü... mum, hurma ve maden suyu... ve her yerde tembel tembel gezen inekleri satıyordu.
The only thing you gotta do is to lose and our only problem is gonna be to find bushel baskets to carry the stuff away.
Tek yapman gereken kaybetmek ve tek derdimiz o parayı taşıyacak büyük bir sepet bulmak olacak.
Pile those baskets.
- Yığın sepetleri.
Get the baskets. Quick.
Sepetleri kontrol edin, çabuk!
Six months ago she carried baskets, too.
Daha altı ay önce o da çamaşırcıydı.
Then in it, we could... weawe baskets together.
Daha sonra, içini yaparız... birlikte sepet öreriz.
Bring your baskets.
Sepetlerinizi getirin!
Well, put your baskets down.
Neyse. Sepetlerinizi yere bırakın.
Take your baskets in, children.
Sepetlerinizi alın, çocuklar.
If the men will take the baskets out to the cars....
Erkekler sepetleri arabalara götürebilirse...
Balances 100 baskets on his head in the middle of traffic.
Trafiğin ortasında başında 100 sepeti dengede tutardı.
Just doing my baskets, Mrs. Penmark.
Çöpleri topluyordum, Bayan Penmark.
Bring the push-pole men and some women with baskets.
Halatçıları ve kadınları sepetlerle getir.
One and two poles, up! - Bring 100 women with baskets.
100 kadın sepetleriyle gelsin.
Bring baskets!
Sepetleri getirin!
Yes, there are nice, big baskets full of clean laundry there.
Evet, orada içerisinde tertemiz ve güzel çamaşırlar olan büyük sepetler var.
Five baskets!
Beş sepet!
- Charity baskets, child.
- Sadaka sepetleri.
Marcel, hold the children in the baskets.
Marcel, sepetlerdeki çocukları tut.
I know to do wave baskets, but these rheumatisms...
Sepet örmeyi biliyorum ama bu romatizmalarım...
Antonio, Franz, please take the cats downstairs feed them and get their baskets ready
Lütfen, kedileri alıp aşağı götürün, yemek verip kafeslerini hazırlayın!
Remove the baskets with ammunition.
Cephane sandıklarını çıkarın.
Oh, dear, all that lovely money that Big Sam sweated to get his hands on. While we're spending it like water, Charlotte will be weaving lots and lots of little baskets.
Koca Sam'ın biriktirmek için o kadar ter döktüğü bu canım paraları biz su gibi harcarken, Charlotte da bir sürü sepet örüyor olacak.
Mr. Ben M'Hidi, isn't it cowardly to use your women's baskets to carry bombs, which have taken so many innocent lives?
Bay Ben M'Hidi, Masum kurbanlara saldırmak için bombaları taşımakta kadınların sepetlerini kullanmak alçakça değil mi?
Give us your bombers, sir, and you can have our baskets.
Bize bombardıman uçaklarınızı verin sepetlerimiz sizin olsun.
Prepare the fruit baskets.
Meyve sepetlerini hazırlayın.
Garnish the fruit baskets.
Meyve sepetlerini süsleyin.
We're sending you out by sea on an East German boat in the costume baskets of a Czech ballet company.
Sizi Çek bale topluluğunun kostüm sepetlerinin içinde bir Doğu Alman gemisiyle denize yolluyoruz.
But why were they shooting at the baskets?
- Neden sepetlere ateş ediyorlardı?
He said he heard the ballerina describing how they caught refugees in the costume baskets on a previous trip.
Balerinin geçen seferki yolculukta sepetlere saklanan mültecileri yakaladıklarını anlattığını duymuş.
Don't give me any trouble. Just pile up these baskets of filth
Bu pislikleri toplayın ve benimle gelin.
Get the baskets!
Sepetleri alın!
The squawks must bring their baskets.
Mısır tohumu ve koyun gönderdiler.